Erdoğan’ın ekonomik mucizesi: “Beşli Çete”
Dünyada en çok ihale alan şirketler sıralamasına meşhur “Beşli Çete” damga vurdu. 137 ülkeyi kapsayan listenin başında Nihat Özdemir’in Limak’ı var. Cengiz üçüncü, Kolin dördüncü, Kalyon biraz geride, yedinci sırada. Sekizinci sıra yine Türkiye’den MNG’ye ait.
En son Kuveyt’te havaalanı inşaatında çalışan ve salgın başladığında Türkiye’ye dönmek isteyen işçilerin haklarını almak için günlerce mücadele etmeleriyle gündeme gelen Limak son 18 yılda 49 milyar dolarlık ihale almış. Sıralamada en gerideki MNG’nin aldığı para 35 milyar dolar.
Limak’ın inşaat, turizm, çimento, enerji, altyapı ve gıda sektöründe onlarca şirketi var. Ancak, 1976 ve 1995 yılları kuruluş tarihi olarak söylense de büyük çoğunluğu 2000’li yıllardan sonra ya özelleştirmeden satın alınmış ya da devletten ihale ile alınmış.
2’sinin inşaatı süren 10 HES; 10 baraj; 2 güneş santrali; farklı ülkelerde 28 hazır beton işletmesi; 10 çimento fabrikası; 9 otel; Kahire, Dekar, Kosova ve İstanbul havalimanı inşaatı, Çanakkale Köprüsü, birçok otoban inşaatı; Artvin Yusufeli, Siirt Çetinbey barajı inşaatı var.
Limak gibi diğerleri de besleme burjuvaziye en iyi örnek. Bütçesinin %60’ından fazlası işçilerin ücretinden doğrudan kesilen vergiden oluşuyor. İşçi ücretinden kırpılan işsizlik fonu, dolaylı vergiler hükümetin elinde. Patronlar, işyerinde işçinin ücretini düşük tutarak yüksek kar ediyor, üstüne devletin kasasındaki parayı alıyor, yetmiyor işçi sınıfının emeğiyle varolan fabrikaları yok pahasına mülk ediniyor. Bu şekilde edindikleri gücü işçi sınıfına karşı kullanıyor; ücret düşük, çalışma koşulları kötü, çalışma süresi uzun, iş güvenliği veya iş güvencesi yok.
İşçi sınıfının sırtından güçlenen bir avuç patron asla doymuyor. “Beşli Çete” öyle işler bağladı ki gelecek 25 yılda 150 milyar dolar alacaklı. İşçi sınıfının onlar için çalışması yetmez, çocukları da onlar için çalışacak. İktidarı ellerinde tutarak bunu dayatıyor, adına da “kanun, kural” diyorlar. Ayrıcalıklarını kaybetmemek için her şeyi yapacaklarından emin olmalıyız.
Böyle bir düzeni nasıl kabul edebiliriz? (30.12.20)
