Sinif Mucadelesi

Gazze : Filistin halkına karşı üç hafta savaş

Çarşamba 11 Şubat 2009

İsrail hükümeti, güç dengesinin tamamen İsrail’den yana olduğu üç haftalık savaştan sonra tek taraflı bir ateşkesle askerlerini Gazze’den çekiyor. İsrail birlikleri arkalarında halkın yaşamını sürdürebileceği olanaklardan bile mahrum kaldığı, gerçek bir harabe bıraktılar.

5 bin ev yıkıldı, 20 bini zarar gördü. Kanalizasyon ağı kullanım dışı kaldı. Ayrıca çok sayıda mahallenin ne suyu ne de elektriği var. Bombardımanlarda ve İsrail ordusuyla girilen çatışmalarda ölenlerin sayısı şimdilik 1.300 olarak açıklandı. Ancak yıkıntıların altından çok sayıda cesetler çıkıyor. Ölenlerin gerçek sayısı henüz bilinmiyor ve kuşkusuz açıklanan sayının çok daha ötesine geçecek.

Gazze Şeridi’nde nüfus yoğunluğunun çok yüksek (kilometre kare başına 4 bin 200 kişi) olmasına nasıl şaşırmamalı? İsrail ordusunun yaptığı gibi, sivillerin böylesine yoğun olduğu bölgeyi, sadece Hamas militanlarını hedef alarak bombaladığını söylemek kaba, bayağı bir yalandan başka bir şey değildir.

Sonuçta, ne olursa olsun Filistin halkına yönelen bu şiddetli saldırıdan «bu çelişkiden kazançlı çıkan kim, İsrail mi Hamas mı?» diye soruluyor. Eğer amaç İsrail Hükümetinin ileri sürdüğü gibi Hamas’ı zayıflatmak, hatta kökünü kazımaktıysa, savaşın sonucu İsrail’in yararına olmadı. İsrail hükümeti, Gazze halkını bombalayarak Hamas’ı halkın gözünden düşürüp yok edemez. Gazzelilerin, bombardımanların sorumlusu olarak Hamas’a saldırmalarını ümit etmek bir saçmalıktı. Bombardımanlara maruz kalan kitleler daha çok bombalayanlara karşı kin duyuyor.

Üstelik bombalayanlar çıkış ümidi olmayan bir baskı ve şiddeti sürdürünce, bu kin daha da güçleniyor.

Gazze’de bu baskı ve şiddet, bir buçuk milyon Filistinlinin 365 kilometre karelik topraklar üzerinde hapsedilmeleri anlamına geliyor. Öyle ki bu kuşatma, karadan, denizden ve havadan bütün sınırların kontrolü ve gardiyanlar tarafından gerçekleştirilen sürekli bir şiddet anlamına da geliyor. İsrail’in, ılımlı denilen Filistin kampını güçlendirme sözde niyetine gelince, buna kim inanabilir?

Mahmut Abbas, 2005 Ocak ayında Filistin Devleti’nin başına seçilmesinden beri, acınacak bir dik kafalılıkla, ne pahasına olursa olsun, ancak hiçbir şey elde edemeden anlaşmaya çalışıyor. Abbas’ın ılımlılığı, karşılığında hiçbir şey getirmedi: Kudüs’ün statüsü, mültecilerin durumu, İsrail yerleşim yerlerinin kurulmasının ve duvarın örülmesinin durdurulması üzerine hiçbir şey elde edilemedi. Bu koşullarda, bombardımanların Hamas’ın etkisini azaltacağını veya ortadan kaldıracağını söylemek en basitinden saçmadır. Kaldı ki bu bombardımanlar İsrail – Filistin uzlaşmazlığını daha da keskinleştirmektedir.

Ancak İsrail hükümetinin hedefi kuşkusuz, yeterince itaatkar olmadıkları için yargılanan Filistin halkını sindirmek üzere bir kere daha, sade bir terörle saldırmaktı. Bu politika canice olduğu kadar İsrail Hükümeti’nin her zaman yürüttüğü politikanın devamıdır.

Kendisini bölgede emperyalizmin çıkarlarının en ileri düzeyde koruyucusu olarak sunan İsrail Devleti, Filistin kitlelerinin mülksüzleştirilmesi üzerine kuruldu. Bu ilk başta Filistin halkı olmak üzere bölge halklarına ve devletlerine karşı terör ve savaş politikasının uygulanması biçiminde ortaya çıktı.

İlk İsrail-Arap savaşı sırasında henüz yeni kurulmuş İsrail devletinin yöneticileri 700 bin Filistinliyi topraklarından sürdüler. İsrail 1956’da Fransa ve İngiltere’nin müttefiki olarak Süveyş Kanalı’nı millileştiren Mısır’a karşı savaşa atıldı. Ülke, 1967’de yeniden Mısır’a, Suriye’ye ve Ürdün’e karşı savaşa girdi. İşte bu dönemde Gazze ve Batı Şeria işgal edildi. 1973’te yeni bir savaş, İsrail’i Mısır ve Suriye ile karşı karşıya getirdi. İsrail ayrıca 1978, 1982 ve 2006 olmak üzere 3 defa Lübnan’ı işgal etti. 1981’de Irak’ın nükleer santrallerini bombaladı. 1978 ve 2000 yıllarında İsrail ordusu Lübnan’ın güneyini işgal etti.

Gazze’deki bu son çatışma, bu ardı arkası kesilmeyen savaş ve işgallerle açıklanabilir. İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, kısa bir süre önce, «İsrail kendisiyle barışıktır» dedi. Bu, Filistin için bir mezarlık barışı, İsrail için ise hiçbir gelecek ümidinin olmaması anlamına geliyor. LO (23.01.2009)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2009  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 128 - 7 Şubat 2009  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?