Sinif Mucadelesi
Fransa

Sınır kapıları kapanıyor ve göçmenler sınır dışı ediliyor: Kapitalizmin barbarlığına karşı çıkmalıyız

Pazartesi 9 Temmuz 2018

Aquarius gemisinden sonra Alman Sınır Tanımayan Af Örgütü temsilcilerinin gemisi Lifeline, Libya açıklarında 230 göçmeni kurtardıktan sonra denizde durduruldu. İtalyan ve Malta hükümetleri geminin limanlarına yanaşmasını yasakladı. Herkese insanlık dersi veren Fransa da aynı tavrı aldı. Aaynı rezalet yaşanıyor: Cehennem şartlarını yaşayıp güç bela bir gemiye sığınan kadınlar, erkekler ve çocuklar, Avrupa kapılarının önünde tutsak.

İtalya’da, aşırı sağcı İçişleri bakanı Salvini göçmenleri kullanıp sert bir siyaset izliyor. Üstelik faşist Mussolini rejimi benzeri ırkçı yasalar uygulamaktan çekinmeyip, örneğin Romanları fişletiyor.

Fransa’da İçişleri bakanı Collomb, aşırı sağ gibi konuşup, “istilaya uğrayacağız” gibi laflar ediyor. Siyasi mülteci olabilmek için gerekli şartları zorlaştırıp, ülkedeki göçmenleri daha kolay yurt dışı etme yöntemleri uyguluyor.

Fransa’da göçmenler geçici kamplardan tıka basa dolu göç merkezlerine taşınarak sürünüyorlar. Buna rağmen Macron, Fransa’nın “üzerine düştüğünü” yaptığını açıklayıp, üzerlerine düşeni yapmadıkları ve göçmenleri kabul etmedikleri iddiasıyla Doğu Avrupa ülkelerini suçlayıp onlara mali ceza kesmemle tehdit etti. Fransa dünyanın en büyük beşinci ekonomik gücü olmasına rağmen sadece birkaç on bin göçmen kabul ediyor ve buna rağmen, göçmen karşıtı Macar ve Polonya hükümetlerine tehdit yağdırma hakkını kendinde buluyor!

Avrupa Birliği yöneticileri sürekli “dayanışmadan” söz ediyor. Savundukları toplum biçimi olsa gerek! Ancak iğrenç bir sürü çıkar hesabı yapıp mümkün olduğu kadar az göçmeni kabul edip büyük çoğunluğunu zengin Avrupa’nın dışında tutuyorlar. Bunun sonucunda yoksulluğa daha çok yoksulluk eklenecek, tıpkı on binlerce göçmenin sınır dışı edilip Nijer, Lübnan gibi ülkelere gönderilmesi gibi. Bu iki ülkede nüfusun altıda biri göçmenlerden oluşuyor.

Pazar günü yapılan Avrupa Birliği toplantısının hemen ardından Macron, “kendi değerlerimize karşı olan” çözümleri bir kenara koyduk deyip övünme cesaretinde bunundu. Büyük demokratlar diye geçinen bu yöneticiler, yıllardan beri Sudan’dan Libya’ya kadar bir sürü ülkeyi ve silahlı çeteyi sınırları koruyan taşeron olarak kullanıyor! Bu ülkelerde mali destek yoluyla kamplar kurduruyor; buralara sürülen göçmelere işkence, tecavüz, kölelik yöntemleri uygulanıyor. İşte bu durumdan ötürü, göçmenlerin elenme işlemlerinin ilk vardıkları Avrupa ülkelerindeki kamplarda yapılması neredeyse insani bir tutum olarak görülüyor!

Göçmenlere karşı uygulananlar, kapitalizmin barbarlığını gösteriyor. Roberto Saviano isimli bir yazar, bir yüzyıl sonra “denizin altındaki yüzlerce insan cesedi bunlunca, buralarda hangi savaşlar yaşandı sorusu sorulacak” diye yazdı.

Deniz yoluyla ülkelerinden kaçıp kurtulmaya çalışan ve boğulan göçmenlerin bazısı, büyük güçlerin suç ortağı olduğu katliamlardan kaçıyor. Diğerleri sefaletten kurtulmak için kaçıyor. İşte bu nedenle zengin ülke yöneticileri, onların attığı bombalardan, onların yol açtıkları sefaletten kaçan göçmenler arasında ayırım yapmaya çalışıyor!

Kapitalizm, kalkınmış ülkeler arasındaki mevcut ekonomik savaş dahil, sürekli savaş demek. Gittikçe daralan pazar çerçevesinde yapılan acımasız rekabet, kaçınılmaz olarak korumacılık siyasetlerini kamçılıyor. Korumacılık siyaseti emekçilere, bunu sizin çıkarlarınızı savunmak için yapıyoruz, diye anlatılsa da, aslında emekçiler bu siyasetin kurbanı. Gümrüklerde uygulanan vergiler, son aşamada emekçilerin satın aldığı ürünlere yansıyor ve böylece işçiler iki defa cezalandırılmış oluyor. Çünkü emekçiler, hem daha çok “rekabet” gerekçesiyle ve de tüketici olarak bedel ödüyor.

Kapitalistler arasındaki savaşın bedelini hem emekçiler hem de tüm kitleler ödüyor. Çıldırmış bu toplumun yarattığı mantığın ürünü olan, kitleleri birbirine düşürme tuzağına kanmayalım!

Macron, tüm dünyanın yoksulluğunu biz kabul edemeyiz diyerek; mevcut istihdam oranlarını, emeklilik aylıklarını koruyup yeni istihdam olanakları yaratamayız, ücretlere zam yapamayız benzeri yuvarlak laflar ediyor. Yani büyük burjuvazinin kârını güvence altına almak için bunlara mahkumuz demek istiyor.

Yoksullar arasında uygulamaya çalıştıkları savaşa karşı çıkmak, daha çok sömürülmeye ve zengin ülke emekçileri ile göçe zorlananlar arasında yaratmaya çalıştıkları düşmanlığa karşı çıkmaktır. LO (28.06.2018)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2018  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı:241 - 6 Temmuz 2018  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?