Ruslara Suçlama: Demokrasiyi Bozan Kim?

Sakin bir Cuma akşamında haber basınını ayağa kaldıran, Robert Mueller’ın 13 Rus ve 3 Rus şirketine yaptığı suçlamalar oldu. Bu, Mueller’ın Trump’a vuracağı için bir “son darbenin” hazırlığı mı? Belki evet, belki hayır – ama olay, Rus çıkarlarının ABD’nin 2016 genel seçimlerini etkilemeye çalışmış olduğunu kesin olarak gösterdi.

Kısa ifadeyle, suçlamalara göre Ruslar 80 bin çeşit içeriğe sahip belgeyi, özellikle sosyal medya üzerinden yayınlamış ve tahminlere göre 126 milyon ABD’liye ulaşmıştı.

37 sayfalık iddianamede 13 Rus vatandaşı ve 3 Rus şirketi, çalıntı ve sahte ABD kimlikleri ile yüzlerce sosyal medya hesabı açmak ve kredi kartı çıkarttırmak, bedelini bu kredi kartlarıyla ödedikleri reklamlar yapmakla suçlanıyor. İddiaya göre, yaptıkları reklamlarla Clinton’a saldırmış ve Trump’ı desteklemişlerdi; ancak herhangi bir adayı destekleyen grupların yasal yükümlülüğü olmasına rağmen, Federal Seçim Komisyonu’na sermayelerinin kaynağını açıklamamışlardı. İddianamenin “habersiz” tabir ettiği Trump destekçilerine yardım etmiş, Florida’da siyasi toplantılar düzenleme ve bazen para verme gibi tekliflerde bulunmuşlardı. Trump’ın seçim kampanyası boyunca ettiği boş lafların çoğu da köklerini Rusların sosyal medya hesaplarında buluyordu, “Üçkağıtçı Hillary”, “Hillary Mahpusa” gibi.

140 binden fazla kişinin, Tennessee Cumhuriyetçi Partisi olduğunu zannederek takip ettiği bir Twitter hesabı, aslında Ruslarındı. Ruslar, Trump
Destekçisi Madenciler adını kullanarak Facebook’ta reklamlar yaptı ve Pensilvanya’da kömür madencilerinin katılacağı toplantılara çağrılar yayınladı. Rus reklamları arasında göçmen ve Müslüman karşıtı olanlar da vardı. Siyahileri oy vermemeye ikna etme amaçlı sosyal medya hesapları açtılar, aynı kişiler ırkçı fikirlere sahip beyazları memnun edecek hesaplar da yönetti. Hillary’e verilecek bir oyun, şeytana verilecek bir oy olduğunu iddia eden bir İsa figürü içeren reklamlar yayınladılar.

Cumhuriyetçi bir seçim stratejisti olan Doug Heye, “Rusların tanıtımlarının ne kadar yayıldığını aklım almıyor, boyutları muhtemelen Jeb Bush’un başlıca tanıtımlarının boyutunu aşıyordu,” diyor. Aslında, Rusların yaptıkları pek de istisnai değildi. Bunlar, CIA ’in Üç kağıtçılık kitabının ancak bir sayfasını temsil edebilir.

Ruslar ABD’yi uzun süre boyunca Rusya seçimlerine müdahale etmekle suçladı, özellikle de Clinton’ın ABD Dışişleri Bakanı olduğu süre boyunca. Suriye’de de Beşar Esad rejimi, ABD’yi benzer yöntemler kullanarak rejimi küçük düşürmeye çalışmakla suçlamıştı; ABD’nin Suriye’deki askeri güçlere para ve silah göndererek rejimi devirmeye teşebbüs etmesi de cabasıydı. Görüldüğü gibi ABD’de çevrilen dolapların bini bir para. Başka bir ülkenin iç işlerine müdahale etmek mi diyorsunuz? ABD’nin Afganistan’a girmesi, iç işlerine müdahale değilse neydi? Peki ya Irak’a? Üstelik sosyal medya reklamlarından çok daha ölümcül olan bu yöntemler, müdahale değilse neydi?

Bu ülkede bugün hem iki büyük parti hem de basın, demokrasi” hakkında bağırıp çağırıyor: Güya Ruslar “demokrasimize” saldırıyor!
Ne demokrasisi? Ruslar bütün bunları yapabildiler çünkü bu, siyasi tanıtımların iki büyük parti tarafından yürütüldüğü biçimle uyumluydu. Yani Ruslar bunca zaman kendilerini belli etmemeyi başardılar, çünkü her zaman olup bitenler arasında göze çarpacak bir şey yapmadılar.

Gereken tek şey para. Rus parası tesir gücüne sahip oldu çünkü bu ülkede (ABD) her gün, çok daha büyük paralar, çok daha büyük etkiler yapıyor, hem de sadece seçim gününde değil. 2016 başkanlık yarışında, 2,4 milyar dolar harcandı!

Çalışanlar çok uzun zamandır siyasi süreçlerden dışlanmış durumda. İşçi sınıfının sözcülüğünü yapan ve adı sanı duyulmuş, Eugene Debs gibi bir başkan adayı en son görüleli bir asrı geçti. O zaman bile, Debs, kampanyası boyunca yaptığı konuşmalar nedeniyle hapse gönderilmişti.

Ülkedeki büyük çoğunluğun siyasi bir sesi yokken demokrasiden söz etmenin hiçbir anlamı yok. (24 Şubat, Spark)