Ergenekon davası yerinde sayıyor
Ergenekon davası, dava öncesi yayılan havanın aksine iki bin sayfalık iddianamenin okunması nedeniyle ilerlemiyor. Hükümete yakın çevrelerce “yüzyılın davası” olarak isimlendirilen dava, İstanbul Ümraniye’de bir gecekondu mahallesindeki bir evde bulunan el bombalarının soruşturulmasıyla başladı. Soruşturma sonunda emekli asker, mafya ve ulusalcıların farklı kesimleri arasında bir örgüt oluşturulduğu ve hükümeti yıkma planları yapıldığını kanat getirilerek dava açıldı. Bugüne kadar ardı ardına 8 kez, çok sayıda tutuklama yapıldı.
“Derin devlet” ve başka adlarla isimlendirilen, devletin hükümetlerin düzeni sürdürmek için karar aldıkları pis işlerini yasa dışı yollarla yapan örgütlenme her dönem oldu. AKP çevresi, bu tür örgütlenmelerin bir kısım uzantılarını, hükümete karşı darbe yapmakla suçlayıp, etkisizleştirmek istiyor. Ancak elbette ki, bugün ve gelecekte, benzeri işler için veya geçmişte Kürt halkına karşı kullandıkları kişileri veya örgütleri suçlamayacak, yok etmeyecekler. Sadece denetim altına alma mücadelesi veriliyor.
Bir yandan da hükümet, kendine muhalif kesimleri susturuyor, kara çalıp gözden düşürüyor. Fethullah Gülen konferansı için Almanya’ya gidişinden hemen önce gözaltına alınan televizyoncu Merdan Yanardağ, bu uygulamanın son kurbanı oldu. Dava açıldığı halde, gözaltıların sürmesi buna hizmet ediyor.
Liberal çevrelerde bu davanın “demokratikleşme” yönünde bir adım olacağına ilişkin umut vardı. Nitekim, bu görüşlere yakın bir kısım medya, duruşmanın yapıldığı cezaevi kapısına yığıldı. Yarım saatten fazla süremeyen ilk duruşma komedisi bile onların umutlarını söndürmedi. Emekçilere, toplumun çoğunluğuna karşı gerici yasaları dayatan, hakları gerileten hükümetin demokrasi getireceğine inanç boş bir hayaldir. (03.11.08)
