Sinif Mucadelesi
Avusturya

Aşırı sağ demagojisinin başarısı

Pazartesi 6 Haziran 2016

Avusturya’da, cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunu, çevreci aday Alexander Van der Bellen kıl payı kazandı. Oyların %50.35’ini alarak 31 bin oy farkla ilk turda %35.1 oy alarak büyük bir farkla birinci gelen, aşırı sağ partisi FPÖ adayı, Norbert Hofer’i geçti.

Yeşiller adayı, hem ek katılımdan -bir ay önce ilk turda katılım %68.5 iken ikinci turda katılım %72.7’ye çıktı- hem de aşırı sağın önünü kesmek isteyen seçmenlerin oylarından yararlandı. Bu özellikle 9 eyalet başkentlerinde açıkça görüldü. Çünkü Van der Bellen, tüm bu kentlerde birinci oldu; Hofer ise küçük kent ve kırsal yerleşimlerde birinci oldu.

Bu seçimdeki temel durum aşırı sağın elde ettiği oy oranı. Üstelik eski cumhurbaşkanı, sosyal demokrat SPÖ adayı idi ve ilk turda elendi. Sonuçlar, Avrupa’nın genelinde krizin ve yol açtığı gerici ve yabancı düşmanı fikirlerin geliştiği bir ortamda alındı. Ayrıca 2015 yılnda ülkeye çok sayıda göçmenin gelmesi de aşırı sağ FPÖ için iyi bir fırsat oldu. 1 milyon gibi büyük bir göçmen kitlesi, Avusturya üzerinden Almanya’ya geçti ve 90 bin göçmen, Avusturya’da kalmak için başvurdu.

Avusturya’da, ağustos 2015’te Styrie kentinde bir dondurucu kamyonda, 70 kaçak göçmen ölü olarak bulunmuştu. Bu olayın yararttığı duyarlılık sonucu birçok Avusturyalı, göçmenleri kabul etmek ve onlara yardımcı olmak için harekete geçmişti. Ancak bu olay diğer yandan, başta işçi sınıfı içerisinde olmak üzere, bazı endişelere, özellikle de ücretleri aşağıya doğru çekmeye yol açacak korkusuna neden oldu. Tüm bunlara ülkede bulunan ve çoğu zaman kaçak olarak çalıştırılan Macar, Romanya, Hırvat kökenli emekçilerin varlığı ve onların da sefalet ücretlerini kabul etmelerinden kaynaklanan endişeler ekleniyor. Avusturya, diğer Avrupa ülkelerine göre krizden daha az etkilenmiş olsa da, tensikatlar artıyor ve işsizlik büyüyor. Örneğin 8.7 nüfuslu bu ülkede işsiz sayısı, 500 bin civarına tırmandı.

Avusturya’da en son genel grev 1950’de sosyal demokrat iktidar tarafından bastırıldı ve o zamandan bu yana grev sayısı çok düşük. Öyle ki bazı emekçiler, grevin yasak olduğunu sanıyor. Sonuç olarak canlı bir işçi mücadelesi geleneği kalmadı ve de bu durum, kitleler arasında bir güvensizlik ortamı yaratıyor. Diğer yandan boyalı basın, aylardır göçmenlerin, kadınlara yönelik taciz ve tecavüzü abartarak manteşlerine taşıyor. Ancak aynı boyalı basın, bunlar Avusturya vatandaşları tarafından yapıldığında hiç söz etmiyor.

İşte FPÖ tüm bunlarla bir korku ortamı yaratıp hem her zamanki milliyetçi ve göçmen düşmanlığını kullandı ve ek olarak sıradan vatandaşları savunan bir parti gibi görünüp demagoji yaptı. Örneğin geçen Ekim ayında Viyana’da yapılan belediye seçimlerindeki afişlerine, FPÖ’ye oy vermenin, yeni bir “Ekim Devimi” anlamına geleceği süsünü verdi!

Tüm bunlara SPÖ-ÖVP koalisyon hükümetinin siyasetini eklemek gerekir. Hükümet, ilk göçmenler gelmeye başladığında insancıl bir siyaset izledi. Ocaktan itibaren U dönüşü yapıp 2016 için göçmen sayısını sınırladı. Slovanya sınırının bir kısmına tel örgü döşedi; Avusturya ile İtalya arasındaki Brenner dağı eteklerine de tel örgü çekme tehdidinde bulundu ve de mülteci sayısını sınırlama tartışmalarını sürdürüyor. Yani SPÖ, FPÖ’nün fikirlerine sahip çıkarak, FPÖ’yü güçlendirdi.

Aslında sosyal demokratlar, FPÖ’nün kabul edilebilir bir parti olarak tanınması için çok öncelerden katkılarda bulundu: SPÖ, FPÖ ile 1983 ile 1986 yılları arasında hükümet ortaklığı yaptı ve 2015’ten beri Burgenland eyaletini birlikte yönetiyorlar. Ayrıca SPÖ’nün bazı yöneticileri, örneğin eski başbakan Franz Vranitzky ve ÖGB sendika konfederasyonu başkanı, 2018 genel seçimlerinden sonra, bu aşırı sağ parti ile işbirliği yapma taraftarı olduklarını açıkladılar.

FPÖ’nün başarısı, özellikle işçi sınıfı içerisinde, bazı kesimlerin pusulayı şaşırmakta olduğunu gösteriyor. SPÖ, bir burjuva hükümet partisi olarak kesinlikle emekçilerin çıkarlarını savunan bir parti değil. İşçi sınıfının çıkarlarını savunan ve yol gösteren bir partiye ihtiyaç var. Avusturya’da emekçiler, burjuvazinin saldırıları ne olursa olsun ve ileride kurulacak hükümet hangisi olursa olsun, bedel ödemek istemiyorlarsa kendi kabuklarına çekilmekten vazgeçmeli. Diğer ülke emekçileri gibi Avusturya emekçileri de aşırı sağın kandırmacasına kulak vermeden toplumu değiştirmek için gerçek çözüm olan kendi mücadelelerine güvenmeli. LO (27.5.2016)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2016  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 216 - 6 Haziran 2016  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?