Sinif Mucadelesi
Yüz yıl önce 1916 baharı

Lenin, emperyalizmin savaş suçlusu kapitalizmi teşhir ediyor

Pazartesi 6 Haziran 2016

Yüzyıl önce, 1916 ilk baharında Lenin, “Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” broşürünü yazmıştı. Aradan bir yüzyıl geçmiş olmasına rağmen bu eser hala güncelliğini koruyor.

Dünya savaşının ortasında, milyonlarca askerden oluşan ordular, birbirlerini katlederken, en gelişmiş ülkelerin ekonomileri, insanları öldürmeyi amaçlayan silahları üretmeye yönlendirilmişken, bütün yeryüzü savaş harcamalarına itilmişken Lenin şu soruya cevap vermek istiyordu: “Bu duruma nasıl gelindi?” Bugün olduğu gibi, o günlerde de bu felaketle ilgili açıklamalar ve gerekçeler bolca vardı. Milliyetçiler karşı tarafı suçluyordu; bazı çevreler suçu, insanın doğasına veya kafayı yemiş bir teröriste yüklüyordu; en ağır başlıları ise suçu, siyasi çılgınlığa veya hükümetlerin üzücü inatçılığına bağlıyordu. Lenin ise sorunun kökenlerine değinip kapitalizmin gelişmesiyle büyük güçler arasındaki rekabetin kızıştığını ve bunun sonucu olarak da dünyayı paylaşmak için savaş çıkarttıklarını açıklıyordu.

Tekeller kapitalizmi

Kapitalizmin bir yüzyıllık gelişmesi sonucunda birkaç büyük ülke ile güçlü sanayi ve finans grupları, yani tekeller dünyayı kendi aralarına bölüştüler. Kapitalizmin bu son aşaması, bir önceki rekabetçi kapitalizme son verip finans kapitalizminin hakimiyetini getirdi. Lenin bu olguyu, geçmişteki imparatorlukların güçlerini ve hakimiyet yöntemlerini andıran emperyalist kelimesiyle açıklıyordu. Lenin’e göre bu aşama; kapitalizmin en son aşamasıydı. Çünkü artık insanlık bu son aşamayı bitirip, yerine daha üstün bir toplum, yani sosyalist toplumu getirmeliydi.

Lenin, yeryüzünün tamamının nasıl en zengin ülkelerdeki bir avuç para babasının hakimiyeti altına girdiğini açıklayıp, bu ekonomik ortamda, rakip emperyalist güçler arasında savaşın kaçınılmaz olduğunu açıklıyordu. Savaş, kâr peşinde koşan metaların ve sermayelerin yeni pazar bulmak için son çare idi. Çünkü pazar sonsuz olanaklar içermediği için çare, diğer kapitalist rakiplerin pazarlarına girmekti.

İşte 1914-1918 dünya savaşı genç bir emperyalizm olan Almanya için bir zorunluluktu. Yani yaşlı emperyalist sömürge güçleri olan Fransa ile İngiltere’nin aleyhine olan bir kavga idi. Almanya, kendisinin de sömürgelerde kölelere sahip olma hakkkını savunuyordu: Fransa ile İngiltere ise mevcut haklarını savunmak istiyordu.

İşte bu nedenlerden dolayı Lenin, ahlaki bahaneler ileri sürüp savaşa karşı çıkmanın doğru olamadığını ve de kapitalizme karşı çıkıp sosyal bir devrim için mücadele etmeden bir sonuç alınamayacağını açıklıyordu. Lenin, ülke savunması bahaneleriyle kutsal birlik siyasetine karşı çıkıp, devrimcilerin “emperyalist savaşı iç savaşa dönüştürmesi” gerektiğini savundu. Yani Lenin, devrimci Alman Karl Liebknecht gibi “esas düşman kendi ülkemizdedir” siyasetini savundu. Bu tavırlarıyla Lenin ve Bolşevikler, pasifistlerin ve reformistlerin inandıkları veya iddia ettikler gibi 1914 öncesindeki duruma dönmenin mümkün olmadığını ortaya koyuyordu.

Tıpkı Marks’ın, artık kapitalizmin geriye gidip zaanatkarlık ve küçük özel mülkiyet dönemine geri gidemeyeceğini açıklaması temellerinde Lenin de, emeperyalizmin eski rekabetçi kapitalizm dönemine geri dönmeyeceğini açıklayıp savaştan, devrim yoluyla çıkmanın gerekliliğini savundu. Kapitalist şirketlerin tekelleşmesinin artışı ve de emperyalist devletlerin merkezileşmesinin artışı, 20’inci yüzyılın başlarında, sadece savaşlara ve baskılara yol açmakla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda, ekonominin giderek tüm dünya çapında toplumsallaştığını ve de özel mülkiyetin artık toplumda bir kambura dönüştüğünü ortaya koydu. Bunu zorla dayatmanın sadece felaketlere yol açacağı çok açıktı.

Kapitalizmin evriminun tarihi, mülksüzleştiren kapitalistlerin de mülksüzleştirmesinin gerekli olduğunu gösteriyor. Bu görevi, sadece işçi sınıfı yerine getirebillir.

Bugün de güncel

Lenin’in kitabı, o dönemde olayların iyice anlaşılması ve sorunların çözümü için çok önemli bir katkıda bulundu. Böylece savaş 1917’de Rus Devrimi ile sonuçlandı ve de bunun etkisi ile kapitalist düzene karşı dünya devrimini hedefleyen bir parti, yani Komünist Enternasyonal kuruldu. Ancak bir yüzyıl önce yazılmış olan bu bröşür, aynı zamanda, bugün yazılan birçok yazıdan çok daha aydınlatıcı bir şekilde günümüzdeki durumu anlatıyor ve daha da önemlisi çok net bir devrimci perspektif sunuyor.

Lenin şunları yazmıştı: “Demir yollarının inşa edilmesi çok basit, doğal, demokratik, kültürel, medeniyet getiren (...) bir durum gibi algılandı. Aslında kapitalist ilişkiler, demiryolu inşaatını bir milyar insanın baskı altına alınması için bir araç haline getirdi. Yani bağımlı ülkelerdeki nüfus, yani dünya nüfusunu yarısı köleleştirildi ve “medeni” diye adlandırılan ülkelerdeki nüfus ise sermayenin köleleri haline geldi.” 2016’da dünyadaki durumu anlatmak için demiryoluna petrolü eklemek ve de köle sayısını beşe çarpmak yeterli.

Lenin, sadece gelişmiş ülke emekçilerine devrim çağrısında bulunmakla yetinmiyor, aynı zamanda emperyalizmin boyunduruğu altında bulundurduğu yüzmilyonları bulan, sömürge, yarı- sömürge ve hakimiyet altındaki ülkelerdeki proleter ve yoksul köylüleri de isyan etmeye çağırıyor. Devrimin bu enternasyonalist proleter olgusunu birkaç yıl sonra Rus Devrimi’nin gerçekleşmesi ve Komünist Enternasyonal’in kurulup ilk yıllarda izlediği siyaset ile somut olarak görüyoruz.

Bugün, dünyanını her köşesinin, dünya pazarının bir parçası haline dönüşmesiyle, yeni ülkelerde işçi sınıfının daha da büyümesiyle, emperyalizmin, hakimeyetini koruyabilmesi için Kabil’den ta Bağdat’a kadar sürekli savaş sürdürmesi, Lenin’in yazdıklarının güncelliği kanıtlanıyor.

Finans çevreleri, borsadaki işlemler yoluyla ve devletin onlara sunduğu hizmetlerle servetlerine servet katıyor ve de ne kadar asalak bir burjuvaziye dönüştüklerini yeniden iyice ortaya koyuyorlar.

1916’da büyük ülkelerin küçük ülkeleri nasıl utanç verici bir şekilde sömürdükleri teşhir edilmişti. Bugün de bu eski sömürgeci ülkelerin siyasetleri, Avrupa Birliği ülkelerinin ve de ABD’nin dış siyaseti ve diğer ülkeler arasındaki ilişkileri hiç farklı değil. Hakim sınıfın nasıl asalak bir sınıf olduğunu, nasıl ilerlemeye engel oluşturduğunu, nasıl askeri baskıyı arttırarak, yayılmacılığı ve gericiliği yayarak ve Lenin’in kendi deyimi ile toplumu nasıl çürüttüğünü, 1914 Dünya Savaşı çok somut olarak ortaya koydu. Lenin, toplumsal olayların nasıl birbirine bağlı olduğunu, sermayenin mantığının ne olduğunu, savaşın ve sınıf mücadelesinin nasıl geliştiğini anlatıp buhrana sürüklenmiş bu dünyada, sosyal devrimin ne kadar yakın olduğunu hissedebildi.

Aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına, kapitalizmdeki tüm değişikliklere, geçmiş yüzyılın sayısız felaketlerle dolu olmasına rağmen “Emperyalizm” eseri, yine tüm güncelliğini koruyor. Bu metin bugün de bir Güney Afrika maden işçisine, bir Çinli işçiye, bir Faslı lise öğrencisine veya Roubaix’deki (Fransa’da bir kent) bir işsize şöyle sesleniyor: “İşte bu dünya böyle bir dünyadır ve onu değiştirmek için bunlar yapılmalı.” (20.05.2016)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2016  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 216 - 6 Haziran 2016  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?