Sinif Mucadelesi

Sendikacılar arasında al gülüm ver gülüm

Perşembe 16 Ekim 2008

Türk-İş eski bakanlarından, CHP milletvekili Bayram Meral’ın oğlunun “danışman” sıfatıyla sendikadan 5 bin YTL ücret aldığı ortaya çıktı. Bunun nedeni soran gazeteciye Meral, “şimdiye kadar yaptığım hizmetler karşılığında sendikanın bir minnet göstergesi” diye açıklama yaptı.

Meral’in oğlu üzerinden sendikadan düzenli para alması, CHP’yi yıpratmak için gündeme getirildi ama aslında tüm sendikalarda aynı durum var.

Hatta daha da ötesinde, holdinglerin, KİT’lerin yönetim kurullarına alınan generaller, milletvekilleri ve yakınları bu “himaye ve nüfuz kullanma” sisteminin bir parçası. Son günlerde, bu iş kibar adıyla “danışmanlık” adı altında yapılıyor.

Türkiye’de sendikalar, özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra işçilerden kopartılarak tamamen bürokratik kastın eline geçti. Askeri rejimin baskısı ve 1982 Anayasası’nın kısıtlayıcı etkisiyle sendika yönetimleri ile işçi arasında bir set çekildi. Daha öncesinde de bu vardı ancak işçi sınıfının mücadeleciliği ve bilinçli kesimleri sayesinde etkisi, zaman zaman belirli oranda aşılabiliyordu.

Yine, sendikaların ticari işletme kurabilmelerinin de önü açıldı. Sendikaların kendisi gibi bu işletmelerin gelirleri hiçbir şekilde işçi denetimine girmemesi nedeniyle yukarıda oluşan sendikal kast, farklı gelir kaynaklarına sahip olmanın vermiş olduğu rahatlıkla kendini işçi sınıfından daha da ayırdı.

İşçi ücretinden patron tarafından kesilen aidatların sendika kasalarına bankalar üzerinden gitmesiyle sendikaların işçilerle doğrudan bağlantıları daha da sınırlandı.

Sendikaların, işçilerin haklarını koruyan bir örgüt olmaktan çıkıp, bürokrasinin elinde patronlar için işçileri denetleyen bir örgüte dönüşmesi çok eskidir.

Bugün bunun etkilerini işçiler ağır biçimde yaşıyor. İşçi haklarına ve sendikal sisteme yapılan saldırılar sonucunda sendikalar, bazı patronların ve devletin desteğine rağmen eriyor ve neredeyse sadece büyük fabrikalarda Avrupa Birliği’ne veya ILO standartlarına uyma zorunluluğu olduğu için sözleşme yapıyor.

Bugün tüm işçi konfederasyonlarda örgütlü işçi sayası, Çalışma Bakanlığı’nın açıkladığı resmi rakamların çok daha altında. Toplusözleşmelere dahil olan işçi sayısı da, sendikaların söylediği rakamların altında.

Şişirilen bu rakamların nedeni yüzde 10’luk ülke barajı ile yüzde 51’lik işyeri barajıdır. Eğer hükümet, gerçek rakamı açıklarsa, ya da patronlar istese çoğu sendikayla toplusözleşmeye oturmayabilir. Fakat, çıkar ilişkileri nedeniyle buna göz yumuyorlar.

Resmi rakamlara göre çalışan nüfus artıyor ama sendikalı sayısı azalıyor. 1989-1991 yılları arasında kağıt üstünde bile sendikalı işçi sayısı yüzde 24’ten yüzde 8’e düştü. Bugün, bu oran çok daha düşük. Buna bağlı olarak satın alma gücü açısından ücretlerde yüzde 13’lük bir gerilime oldu. Kayıp, sadece bununla sınırlı değil, taşeron sisteminin hızlandırdığı kayıtsız çalışma sosyal haklardan yararlanmanın önünde büyük bir engel.

İşçi sınıfının ücreti, hakları geriledikçe sendika bürokrasisiyle arasındaki fark açılıyor. Düzenin kendisine sağladığı olanaklardan gözü dönen, göbeği şişen bürokratlar işçileri baskı altında tutmak için daha canla başla çalışıyor.

Dönem dönem, sendika bürokratları, çeşitli partilerden milletvekili, hatta kriz dönemlerinde Çalışma Bakanı yapılıyor. Bu, o güne kadar verdikleri hizmetlerinin bir karşılığı olduğu kadar, işçi sınıfını düzen partilerinden, mevkilerinden medet ummasını sağlamak içindir.

İşçi haklarını gerileten son iş kanunu çıkarken onu savunan Çalışma Bakanı da eski bir sendikacıydı, eleştiren Bayram Meral’de öyle. CHP, Meral’i kullanarak, işçi sınıfına, mücadeleye gerek olmadığı, haklarının mecliste savunulduğu görüntüsünü verdi. Evet, Meral mecliste bir iki ser eleştiri konuşması yaptı, ama laflar kimin umurunda! (01.10.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 124 - 3 Ekim 2008  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?