Sinif Mucadelesi

Fiyat zamları, kitlelerin öfkesi, açlık isyanları : Buhrandaki bir düzenin çırpınışı

Cumartesi 9 Ağustos 2008

Petrol fiyatındaki patlama

Son yıllarda petrol fiyatında sürekli artış, bu yıl ise, gerçek bir patlama oldu.

Zengin ülkelerde petrol zammına ek olarak bir sürü ürüne, özellikle gıda maddelerine de zam gelince kitlelerin satın alma gücünde önemli bir gerileme oldu.

Balıkçıların, çiftçilerin ardından kamyoncuların ve taksi şoförlerinin de dalga dalga eylemlere geçip öfkelerini sokağa taşımaları fiyat artışlarının, kapitalist topçu alaylarını, yani balıkçı teknesi sahiplerini, kamyon sahiplerini, taksi sahiplerini ve daha genel olarak harcamalarında akaryakıt gideri önemli yer tutan KOBİ’leri de etkilediğini gösteriyor. Bu meslek temsilcilerinin bir kısmı işi, artık tamamen iflas eşiğine geldik demeye kadar getiriyor.

Ayrıca bazı büyük işyerleri, petrol fiyatı artışından önemli derecede etkileniyor. Örneğin son yıllarda bayağı güzel para kazanan ucuz bilet satan havayolu şirketleri artık iflas eşiğine geldi. Ek olarak otomotiv ve bir çok kimya şirketi de petrol zammından etkilendi.

Mali ve banka krizlerinden dolayı tayfuna yakalanmışa benzeyen dünya ekonomisi, şimdi ek olarak petrol zammından dolayı istikrarsızlığa sürükleniyor. Her kriz döneminde olduğu gibi bu defa da en güçlü guruplar bir yolunu bulup kendi girdilerindeki maliyet artışını diğerlerinin sırtına yükleyecek. Buna olanakları olmayan şirketler batacak ve bu vesileyle onlara bağlı emekçileri de batıracaklar.

Bazı kişiler, 1973’te dünya ekonomisini sarsan birinci petrol şokunu referans gösterip "üçüncü petrol şoku"ndan söz ediyor. 1973 ve 2008 "petrol şoku"nun ortak özellikleri, ekonomik krizin ifadesi olmalarıdır. Daha doğrusu petrol tröstlerinin bu krizlerin sonuçlarıyla ilgili ön tedbir almalarıdır. Bu da krizi daha da derinleştiren bir etken oluyor.

İlk petrol krizinde, ham petrol fiyatı birkaç ay içinde üç katına çıkmıştı. Bu defa ise ani fiyat artışı, uzun süreden beri yavaşça yapılan artışların ardından geldi.

1986 ile 2003 yılları arasındaki 17 yıllık dönemde ham petrol fiyatı, varil başına 20-25 dolar arasında aşağı yukarı sabit kaldı (1998 yılında ani bir çöküşle varil başına 10 dolara inmişti). 2003’ten bu yana sürekli artış yaşandı.

Haziran 2008’in ilk günlerinde dünya piyasalarında petrolün varil fiyatı 140 dolara yaklaşmıştı. Yani 5 yıl içinde beş katına çıktı. Hatta dibe vurduğu 1998 yılına kıyasla 10 yıl içinde 14 kat artmış oldu!

Petrol zammının bu kadar büyük olması, bazı meslekleri boğuyor, emekçilerin satın alma gücünde ani bir gerileme yaratıp, dünyada enflasyonu hızla arttırıp tüm dünya ekonomisini sarsıyor.

Her petrol şokunda olduğu gibi, yine hükümet yetkilileri ve medya, yoğun gayret içine girip hava şartlarından şu veya bu petrol üreticisi ülkenin siyasi sorunlarından, Çin ve Hindistan’ın petrole doyamamasından dem vuran bahaneler icat ediyorlar!

Her defasında ise, petrol stokunun çok sınırlı olduğu zırvaları söyleniyor. Bu yalan konserleri arasında, çelişkili de olsa gerçek Total’in esas idarecilerinden biri olan J.J. Mosconini’nin ağzından çıktı, "petrol konusunda rezerv sorunu yoktur, sorun üretimden kaynaklanıyor ve fiyatın artma eğilimi de bundandır".

Hafızaları iyi ve yaşları uygun olanları hatırlarsa, ilk petrol şokunda artık yerkürenin sadece 30 yıllık petrol rezervi kaldığı söyleniyordu. Yani en az 5 yıldan beri bütün petrol istasyonlarında bir damla bile petrol kalmamış olmalıydı!

Petrol tröstleri yöneticileri sadece üretim kapasitesi sorunun ön plana çıkarmakla suçu petrol üreticisi devletlerin üzerine yıkmak istiyorlar. Bu nedenle de, G 8’lerin Haziran’da yaptığı zirvede petrol üreticisi ülkelere (OPEC) resmi bir çağrı yaparak, petrol üretimini arttırmaları istendi.

Petrol üretim olanakları, petrol tröstleri tarafından kasıtlı olarak sınırlı tutuluyor

Petrol tröstleri, yeni rafineler inşa etmek veya ek nakliye olanakları (petrol taşıyan gemiler, boru hatları ve benzerleri) yerine petrol fiyatını arttırıp kârı arttırmayı tercih ediyorlar.

Ek olarak, yeni enerji bulmak için gerekli yatırımı, petrole mümkün olduğu kadar az yatırım yapıp, azami kâr edip yeni enerji kaynaklarını da şimdiden tekelleri altına almış olacaklar. Bunun bedelini tüketicilere ödetmiş oluyorlar.

Diğer sanayi ve mali gurupların, genel olarak hammadde ve özel olarak petrol aracılığıyla yaptığı spekülasyon, petrol tröstlerinin, petrol fiyatı artış siyasetine ekleniyor.

Bu senaryo çok iyi biliniyor ve düzenli olarak iktisat uzmanları tarafından işleniyor. Emlak alanını terk eden önemli miktardaki para, birkaç aydan beri hammaddeye yöneldi.

Bu yöneliş, özellikle petrole doğru oldu. Uzun süre fiyatı artacak olan ve mutlaka ihtiyaç duyulan bir madde, kaçınılmaz olarak vurgun yapmaya hazır sermayeyi kendisine çekiyor. Olay, kağıt üzerinde belirli bir miktar petrol alıp, bunu önemli bir kazanç sağlayarak biraz sonra satmaktır. Alıp satılan bu kağıtların artık kendilerine has bir yaşamları olur. Ardı sıra alınıp satılırlar.

Günlük Le Monde gazetesinin yaptığı son bir araştırmaya göre kağıt üzerindeki petrol alım satımı, gerçek petrol ticaret hacminin 30-35 katından fazla. Societe Generale bankasının hammadde uzmanının geliştirdiği kıyaslamaya göre, "2000-2006 yılları arasında petrolün fiziki hacmi yüzde 13 ve yan ürünleri (yani spekülasyon amaçlı satılan kağıt parçaları) kağıt üzerinde yüzde 260 arttı!"

Aynı olay hammaddelerin çoğunu kapsıyor. Bundan daha az söz ediliyor, çünkü tüketiciler bakır, alüminyum veya nikelin fiyatının artışından doğrudan etkilenmiyor. Ama dolaylı olarak etkileniyor.

"Mali ürüne" dönüşen gıda

"Mali ürün" haline dönüşen hammadde, gıda maddesi olduğunda sonuçları daha da vahim olur. Örneğin kitleleri açlığa sürüklemek pahasına tahıl üzerinden spekülasyon yapmak tabii ki yeni değil ama modern kapitalizmin icat ettiği yeni mali araçlarla bunu şimdiye kadar görülmemiş seviyelere çıkardı ve bunun sonucu olarak kurban sayısı arttı.

Tabii ki, bu alanda da spekülasyon her şeyi açıklamaya yetmiyor. Spekülasyon durumu daha da büyütüyor. Yoksul ülkelerin kitleleri besleyemez duruma düşmesinde kapitalizmin tarihi ile iç içe geçen bir evrim ve süreç var.

Yoksul ülkelerde açlık isyanlarının artması karşısında Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Gıda Örgütü (FAO), "Gıda Güvencesi" adıyla bir zirve düzenledi. Sürekli bir şekilde gıda yetersizliği ve dengesiz beslenme sorunları yaşayan ve tarım ürünlerinin şiddetli fiyat artışının açlığa sürüklediğe 800 milyona yakın insan için, havada su döven bir kuruluş olan Dünya Gıda Örgütü sözde aldığı bir kararla yetindi.

Kapitalist ekonominin işleyiş biçimi o kadar şahanedir ki, yoksul kitlelere veya satılmış yöneticilerine artık sopa ve mecbur çalışma cezası dayatmaya gerek duymadan onları sanayileşmiş zengin ülkelerin pazarı için gıda üretmeye yönlendiriyor. Hatta yerli kitlelerin yanından geçemediği tarım ürünlerini, meyveleri ve sebzeleri mevsim dışı ürettiriyorlar.

Kitlelerin gıda ihtiyacını kapsayan tarım ürünlerinin üretildiği toprağın yüzölçümünü daraltan son "buluşlardan" biri de, bazı tarım ürünlerinin yakıt üretimi için kullanılmasıdır. Artık çember kapandı; petrol tröstleri yakıtı o kadar pahalı hale getirdiler ki, yakıt üretiminde kullanılabilecek tarım ürünleri kârlı seviyeye gelip sermayenin çekim alanına girdi. Köylülerin bir kesimi gönüllü olsun veya olmasın mecburen gıda üretimini terk ediyor. Artık gıda üreteceklerine pazardan satın alıyorlar. Genel olarak makineleşmiş ve çoğu zaman sübvansiyonla desteklenen ve kazanç getiren sanayileşmiş ülkelerden gelenleri alıyorlar.

Petrol ve hammadde fiyatı artışı dünyadaki enflasyonu kamçılamış durumda. Enflasyon, banka krizine ve onun yol açtığı kredinin pahalılaşmasına eklendi. Üretimin farklı aşamalarındaki şirketler, bu pahalılığı zincirleme olarak kendi ürünlerine ekliyor. Sonuç olarak, bütün bu şirketler bu pahalılığı özellikle emekçilerin sırtına yükleyecek. Hammadde yüzünden gideri artan bir şirket, ücretlilere verilen payı azaltmaya çalışır.

İşçi sınıfı için maruz kaldığı temel iki felakete, yani işsizlik ve satın alma gücünün çökmesini engellemek için mücadele etmek can alıcı bir önem taşıyor. LO (12.06.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 122 - 3 Ağustos 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?