Ana sayfa > Arşiv > Arşiv 2015 > Sınıf Mücadelesi Sayı : 202 - 3 Nisan 2015 > Tarihten... Tarihten... Tarihten...
24 Nisan 1915: Anadolu Ermenilerinin katli
Ermenilere yönelik “Tehcir” veya “soykırım” tartışmasından öte savaşın ve milliyetçi burjuva siyasetçilerin ne kadar vahşi olabileceğini hatırlamak gerekiyor.
Katliamı başlatan kararı alan İttihat ve Terakki hükumetinin içişleri bakanı Talat, Almanya’da sürgünde yazdığı kitabında, Kürt aşiretleri sorumlu tuttu. Gerekçesi ise başında olduğu hükumetin, Kürt bölgesinde hakimiyetinin olmaması. Elbette, vatandaşlarını, neden hakim olmadığı bölgelere sürgüne mecbur bıraktığı, hakkında tek söz etmiyor! Gerçek ise tam tersidir.
Osmanlıyı kapitalist bir devlete dönüştürme ve Türk burjuvazisi yaratma çabasında olan İttihat ve Terakki önderleri, savaşta Osmanlının parçalanması halinde Anadolu’da bir Türk ulusal devleti kurulmasını, bunun için de ülkenin Müslüman olmayanlardan arındırılmasını savunuyordu. Ek olarak, doğu illerinde yaşayan Ermenilerin muhtemel Rus istilasından önce ayaklanmaları kaygısı vardı. Elbette kendisi de Ermenileri kullanarak Rusya’da aynı şeyi yapmak istiyordu.
28 Temmuz - 14 Ağustos 1914’de Erzurum’daki, Ermeni Taşnak partisinin kongresine heyet gönderen İttihat ve Terakki Ermenilerin, savaş çıkarsa sadık kalacağına dair söz vermesini, Kafkaslarda Ruslara karşı savaşmalarını ve Rusya’daki Ermenilerin Osmanlıya yardım etmesini istedi. Ermeniler, devletlerine sadık oldukları ama hükumete aynı görüşte olmayıp bağımsız hareket edecekleri söylediler. Kafkaslarda ayaklanmaya karışmayacaklarını, çünkü Rusya’daki Ermenilerin de devletlerine yanı Rusya’ya sadık olduklarını açıkladı.
Birinci Dünya Savaşı başladıktan dört ay sonra, Osmanlı donanmasının, Rus gemi ve limanlarına 1 Kasım 1914’teki saldırısı üzerine Rus ordusu, Kafkasya Cephesi’nde sınırı geçerek Osmanlı topraklarına girdi.
Böylece tarih kitaplarında “zorunlu” diye anlatılan tehcir, hem izlenen savaş siyaseti hem de hükumetin aldığı kararlarla uygulamaya girdi.
Hükumet, Rusya’da karışıklık çıkarmak için oluşturduğu gizli örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’yı bölgeye göndermişti. Bölgede ise İtilaf devletleri tarafından teşvik edilen ve desteklenen Rum ve Ermeni örgütler vardı. Böylece kaçırma, hırsızlık, yağma, köyleri basma, öldürme, tecavüz gibi karşılıklı şiddet savaştan önce başlamıştı.
Savaş nedeniyle, önce 20-45 yaş grubu Ermeniler, ardından yol yapım bahanesiyle 15-20 ve 45-60 yaşındakiler askere alındı. Ardından, 1914 aralıkta, şubat 1914’te imzalanan Ermenileri vatandaş olarak haklarını güvenceye alan Yeniköy Anlaşması’nın geçersiz olduğunu ilan edildi.
Bir ay sonra, ocak 1915’de Rus ordusu Sarıkamış’ta büyük bir başarı kazandı ve ilerlemeye başladı. Bu yenilgi bahanesiyle şubattan itibaren, Çanakkale’de ve başka cephelerde çarpışan ve ölen Ermeni erler, silahsızlandırıldı.
Artık sürgün netleşmişti ve Ermeni isyanları başladı: 19 nisanda Van, 18 nisanda Bitlis isyanı yaşandı. Bu isyanlar üzerine Dahiliye Nazırı Talat Bey, “Ermeni Komite merkezlerinin kapatılması, ele başlarının tutuklanması ve her türlü belgelerine el konulması” amacıyla “24 Nisan 1915” kararlarını aldı.
Bu genelge ile önce çatışma bölgesi olmayan İstanbul’da 235 Ermeni; milletvekilli, yazar, gazeteci, sanatçı, din adamı ve patron, “komiteci” oldukları gerekçesiyle tutuklanarak, öldürüldü. Takip eden birkaç hafta ve ay içinde sayı 2.345’e ulaştı. İzleyen aylarda Anadolu Ermenileri, kafilelerle Suriye Çölü’ndeki Deyrizor’da kurulan toplama kamplarına yola çıkarıldı; çoğunluğu yolda öldürüldü.
27 Mayıs 1915’te yerel mülki ve askeri yöneticilere, uygun görecekleri herkesi başka yere naklettirme yetkisi verildi. Üç gün sonra, 30 mayısta Meclis-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu) kararıyla tehcir süresiz hale getirildi.
10 Haziran’da “Ermenilere Ait Mal, Mülk ve Arazilere Uygulanacak İdare Hakkında Yönetmelik” ile Ermenilerin mallarının talanı yasalaştı. Güya boşalan yerler muhacirlere verilecek, Ermenilere tazminat ödenecekti. Elbette böyle bir şey yapılmadı.
Katliam o kadar korkunçtu ki sessiz kalamayan hükumeti, Ermeni olmayan diğer Hristiyanların öldürülmemesi için büyük bir adım attı: Telgraf çekti! Ardından 4 Ağustos’ta, Süryanilerin, Nesturilerin, Katolik ve Protestan Ermenilerin sevkini durdurma emri verdi ama bir etkisi olmadı.
İngiliz kaynaklar 1 milyonu aşkın Ermeni’nin göç ettirildiğini ve 600 binin öldüğünü belirtiyor. Türk kaynaklara göre ise 413.067 kişi.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İngiltere katliam yapmakla suçlanan 120 kişinin yargılandığı bir mahkeme yaptı ve sanıkların hepsi beraat ettirildi. Böylece, bu katliam dünyadaki diğerlerine eklenmiş oldu.