Sinif Mucadelesi

“Barış süreci” nereye doğru?

Pazar 11 Ocak 2015

İnişli çıkışlı giden barış süreci 5 ve 6 Kasım olaylarının ardından neredeyse kopma aşamasına gelmişti. Hükumet ve HDP temsilcilerinin sert eleştiri ve sataşmalarından sonra görüşmeler ve ilişkiler yeniden devam ediyor.

Hatta dört HDP temsilcisi ve başbakan yardımcısı arasındaki görüşmeler daha da yoğunlaştı. Bazı çevrelere göre bu yoğun görüşmelerin temel nedeni, AKP’nin giderek daha çok sıkışması ve önümüzdeki Haziran genel seçimlerinde Kürt halkından gelen oyları güvence altına almak istemesi.

Her şeyden önce şunu belirtelim 30 yıl boyunca sürdürülen iç savaş ve Kürt halkına karşı işlenen cinayetlerin, yapılan işkencelerin ve baskıların durması, Kürt halkının bundan böyle kendi ana dilini kullanabilmesi gibi tanınan tüm haklar olumludur ve bunları desteklemek gerekiyor. Ama esas sorunun bununla sınırlı olduğunu dayatıp temel sorunların, kapitalist sömürü düzeninden kaynaklandığını ört bas etmeye çalışmak ne Kürt emekçi ve yoksulları ne de Türk emekçi ve yoksulları için doğru bir siyaset ve çözümdür.

Gelinen son aşamada “Çözüm Süreci” HDP adına temsilcinin, hükumet temsilcisi ile görüştükten sonra veya önce, sıra ile Abdullah Öcalan ile Kandil’deki KCK heyeti arasında mekik dokuyarak planlarını oluşturup bunu adım adım uygulamaya çalışmaktır.

Bu süreçte, plan ve anlaşmalar üzerine gerek destekleyenlerden gerek karşı olanlardan bir sürü şeyler söyleniyor ve yalanlanıyor: “Öcalan şu tarihte serbest kalacak… Kürtlere özerklik verilecek… Kürtler ayrı polis ve devlet kuruyorlar…” gibi.

Bütün bu yanlış haberlerin, söylentilerin, yetersiz haberlerin kaynağı gizli sürdürülen görüşmeler ve anlaşmalardır. Eğer bu görüşme ve anlaşmalar ülke nüfusunun ezici çoğunluğunu oluşturan Kürt ve Türk emekçilerinin çıkarlarına aykırı değilse neden gizleniyorlar? Neden her şey kitlelere açıkça söylenmiyor?

Neden mi? Çünkü bu “Barış süreci” Türkiye’deki sömürü düzeni kapitalizmi savunan AKP hükumetinin sürdürdüğü bir süreç olmasından ve de Kürt emekçi ve yoksullarını temsil ettiğini iddia edenlerin gerçekte böyle olmadığından dolayı. Ne HDP ne KCK, Kürt emekçilerinin seçtiği ve sınıf çıkarları temellerinde denetlediği oluşumlar. Ama bunun aksine hem HDP hem de KCK, Kürt burjuvazisinin temsilcileri.

Bunun aksini iddia edenler olabilir. Ama gerçekleri görmek için HDP veya KCK’nın gerek özerklik gerek farklı şekillerde Kürt halkını temsil eden bir iktidar oluşturduğunda, bunun burjuva iktidarı mı emekçiler iktidarı mı olacağı sorusuna cevap vermek yeterli.

Bu sorular sorulduğunda bizlere gerçekçi olmak gerekir… Her şey hemen bir günde gerçekleşemez, sabırlı olmak gerek… Kürt halkı özgürlüğe kavuşmadan Türk halkı gerçek bir özgürlüğe kavuşamaz gibi bir sürü bahane anlatılıyor. Özcesi, emekçilerin iktidarını gündeme getirdiğimizde bizlere, dincilerin; “önemli olan diğer dünyadır, önemli olan cennete gitmektir, bu dünya önemli değildir” gibi cevapları veriliyor! Bunlara karnımız tok!

Evet “Barış Sürecinin” olumlu adımlarını destekleyelim ama bunun adını koyarak! Bunun Türk burjuvazisi ile Kürt burjuvazisinin bir çözüm girişimi olduğunu ve de gerçek çözümün sömürülen ve aşağılanan Kürt emekçileri ile Türk emekçilerinin sınıf temellerinde birleşerek mücadele etmesiyle olanaklı olduğunu anlatmamız gerekir. (01.01.2015)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2015  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 199 - 2 Ocak 2015  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?