Sinif Mucadelesi

Kanayan yara: Mülteci sorunu

Çarşamba 10 Aralık 2014

Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre; yalnızca üç yıl gibi bir sürede, 3.2 milyondan fazla insan Suriye’deki şiddetten kaçmak zorunda kaldı. Türkiye’de ise 1.6 milyon Suri­yeli var. Son 20 yılın en büyük mülteci krizi olarak nitelendiri­liyor. Türkiye’de mülteciler için hazırlanan kampların toplam kapasitesi 220 bin civarında.

Sığınmacı kamplarının yetersizliği nedeniyle, 1.3 milyon Suriyeli, kamp dışında hayatlarını sürdür­meye çalışıyor. Başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlere giden sığınmacılar, dünyanın her yerinde olduğu gibi gittik­leri her yerde kötü mua­mele ile karşılaşıyor. Öldürülüyorlar, tecavüze uğruyorlar, alınıp-satılıyor, çok düşük ücret­lerle, hatta bazen bedavaya çalıştırılıyor. Yasal statü­leri olmadığı için, temel yurttaşlık hakları dahi yok. Geçici koruma altında gözükü­yorlar ama mevzuat yetersizlik­lerinden ve keyfi davranışlardan dolayı hiç birisinin güvencesi yok. En büyük korkuları, her an sınır dışı edilmek. Bu nedenle vatandaşlık hakkının verilmesi en temel insani ihtiyaç.

Son dönemde artan Suriyeli düşmanlığı ve kabartılan milliyetçilikle birlikte can güvenlikleri de tehlikede. Kendi işlerinin ellerinden alındığını düşünenler sığınmacılara kötü davranıyor. Unutmamak gerekir ki bu, göçün neden olduğu bir sorun değil, patronların ve kâr sisteminin yarattığı bir sorun. Patronlar bunu gayet iyi bildik­leri için bu insanlıkdışı şartları, yoksulları öne sürerek kârlarına kâr katıyor.

Türkiye, eskiden göç yoluyken, şimdi en fazla göç alan ülkelerin başında.

Göçmenlerin ölüm haberleri arttı. Bunun bir nedeni, artan savaş ve çatışmalar, emperyalist devletlerin bombardımanları nedeniyle ülkelerindeki çatışmalardan veya yoksulluklarından kurtulmak isteyenlerin sayısının artışı. Diğer bir nedeni de Avrupa Birliği ülkelerinin, göçmen tene ve botlarını batırmak gibi düzenlemeleri de içeren, göçmen karşıtı sert yasaları. Onları kaçırmayı vaad eden “umut tacirleri” normal yoldan, uçakla en fazla 300-500 dolara gidilebilen ülkeler için her birinden en az 5-6 bin dolar para alıyor. Parayı biriktirmek için yıllarca çalışan yoksullar, küçücük teknelere, botlara yük­leniyor; ya yolda bırakılıyor ya da can veriyorlar.

İstanbul Boğazı da bir geçiş rotası oldu. Bu yıl başından bu yana, dünya çapında, 4 bin 77 göçmen öldü ve bunların 3 bin 72 tanesi Akdeniz’de öldü! 2000 yılından itibaren ise 40 binden fazla insan göç yollarında yolda can verdi (Uluslararası Af Örgütü raporlarına göre).

Mültecilerin sorunu yal­nızca bizim sorunumuz değil. Bu sorun, dünyadaki gelir paylaşı­mındaki uçurumlardan doğuyor. Bu, kapitalizmin yarat­tığı bir eşitsizlik. Bir yandan zenginlik içinde yüzen insanlar istedik­leri her yere gitmekte, paralarını götürmekte, işlerini taşımakta özgürken, diğer yanda canını, çocuklarını kur­tarmak isteyen yoksul­lara tüm yollar kapalı. Kendi ülkelerinde yok­sullukla karşılaştıkları yetmezmiş gibi, uluslararası kâr düzeninin neden olduğu savaşla karşılaşan emekçiler, yerlerini yurtlarını bırakıp göç etmek zorunda. Bir çoğu daha sınırı geçemeden yolda ölüyor, bir kısmı gittikleri yerlerde açlıkla boğuşuyor, dileniyor, köle gibi çalışıyor.

Mültecilerin sorunu, onları almamaya dayalı devlet politikalarıyla hiç bir zaman çözülemeyecek. Bu sorun ancak daha adil bir paylaşım düzeninde kalıcı bir çözüm bulabilir. Emekçilerin düşmanı, Suriyeli ya da başka göçmen yoksullar değil, patronlar başta olmak üzere bu düzen. (30.10.2014)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 198 - 5 Aralık 2014  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?