Sinif Mucadelesi

Türkiye’de iş kazaları ve emekçilerin çalışma koşulları

Cuma 20 Haziran 2014

Soma’da linyit madeninde katledilen 301 madencinin ardından gündeme gelen iş kazaları ve çalışma şartları; ülkede yaşanan “vahşi kapitalizmin” kâr amacıyla nelere kadir olduğunu ve hükumet ile devletin nasıl suç ortakları olduklarını çok somut ve canlı bir şekilde gün ışığına çıkardı.

Soma’da somut olarak yaşananlar

Türkiye’nin geneline geçmeden önce Soma somut örneğine değinmek anlamlı.

Kaza olmadan önce Soma madeni örnek bir işletme ve çok güvenli bir maden olarak tanıtılıyordu. Güvenlik şartlarının harfi harfine yerine getirildiği ve denetimlerin yasalar çerçevesinde düzenli olarak yapıldığından söz ediliyordu. İşte AKP hükumeti ve yandaş medyası, tüm bunlara dayanarak kazanın olduğu ilk saatlerden itibaren gerçekleri gizlemek için açıkça yalanları yaymaya başladı: Kazanın trafo patlamasından kaynaklandığı, taşeron olmadığı, denetim ve teftişlerin düzenli yapıldığı söylendi. Kazanın “takdiri ilahi”, yani alın yazısı olduğu ölenler için dua etmekten başka yapılacak bir şeyin olmadığı enine boyuna anlatıldı. Ancak bu defa burjuva medyası da AKP yandaşı ve karşıtı olarak ikiye bölünmüş olduğu için muhalif burjuva medyası somut gerçeklerin ortaya çıkmasına katkıda bulundu. Özce şunlar somut bir şekilde kamu oyuna duyuruldu:

- Facia, trafo patlamasından değil aşırı derecede üretim yapılması nedeniyle kömürün yanması nedeniyle oldu

- Patlamadan önceki günlerde bile facia geliyorum dedi (örneğin çıkarılan kömür normalin çok üzerinde sıcaktı), işçiler uyardı ama işçiyi dinleyen olmadı

- Patlamadan önceki saatlerde karbon monoksit derecesini belirten ölçü aletlerin tehlike sınırını geçmesine rağmen üretim azalmasın diye maden boşatılmadı

- Patlamadan sonra bile gerekli maske ve diğer en temel güvenlik önlemleri olsaydı birçok madencinin hayatı kurtulurdu -Son on gün içerisinde yapılan güvenlik denetim ve teftişlerinin tamamen iş olsun diye yapıldığı ve maden idaresinin günlerce öncesinden haber edildiği somut bir şekilde ortaya çıktı.

Yani Soma’da yaşananlar önlenemeyecek bir iş kazası değil, açıkça daha çok kâr edebilmek için yapılan bir cinayet, bir katliam.

Emekçilerin yaşamının göz göre göre ve çok kolay bir şekilde tehlikeye atıldığı ortada. Ama bu durum, ne Soma ne de madenler ne inşaat ne de tersaneler ile sınırlı. Bu durum, kâr amaçlı kapitalist sömürü düzeni için de geçerli.

İş kazaları ve çalışma koşullarıyla ilgili sorunlar

Türkiye’de sanayileşmiş demokratik burjuva ülkelerindeki birçok iş yasası ve iş güvenliği yasası var! Ancak bunlar, sadece kağıt üzerinde. İşçi sınıfının kendi çıkar temellerinde örgütlü olmadığı ve mevcut sendika düzeninin emekçilere hizmet etmekten çok patronların ve devletin elinde, işçi sınıfına karşı bir silah olarak kullanıldığı için bu yasalar bile uygulanmıyor. Soma örneğinde sendikaların nasıl işçilerin güvenliği için hiç bir şey yapmadığı gibi kazadan sonra da nasıl patronun ağzından konuşup yalan söylediğini çok somut bir şekilde gördük! Soma’da işçilerin katledilmesi yasa yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Temel neden emekçilerin patronun daha çok para kazanmak amacıyla yaptığı keyfi uygulamalarına karşı gelmek için örgütlü olmamasıdır.

Maalesef bu keyfi uygulamalar ülkenin genelinde de çok yaygın ve krizi fırsat bilen patronlar, keyfilikte sınır tanımıyor. Sınırlı da olsa bazı veriler bunu açıkça ortaya koyuyor. Örneğin DİSK’in Araştırma Enstitüsünün (DİSK-AR) yayınladığı bir rapor bu konuda bir fikir edinmemize yardımcı olabilir.

Her şeyden önce iş kazalarının büyük bir çoğunluğu, yüzde 90 civarında, kayıt dışı kalıyor. Örneğin AKP hükumetleri döneminde ölen işçi sayısı resmi rakamlara göre 11 bin 282. Gerçekler ise bunun kat kat üstünde. Bugünlerde medyada, günde 4 işçinin, çok basit tedbirler alınmadığı için iş yerlerinde can verdiğini açık açık söylüyor.

Başka çarpıcı bir veriye göre; yüz bin kişi başına düşen ölümcül iş kazaları Türkiye’de Avrupa Birliği’nin yaklaşık 7 katı fazla olup %14.3 civarında. En çok işçinin olduğu kömür madenciliğinde, milyon ton başına ölen işçi sayısı, güya beğenilmeyen Çin’in 7 katı fazla.

Üstelik her on iş kazasından yalnızca bir tanesi SGK kayıtlarına yansıyor. Çünkü Soma gibi kağıt üstünde kayıtlı işçi çalıştıran iş yerinin yanında taşeron ve kaçak iş yerlerinde işçi ölümleri çok daha fazla. Madenlerde, özelleştirmenin arttığı 2008 yılından sonra iş kazalarının hızla tırmandığı da biliniyor.

AKP döneminde işe bağlı sağlık sorunları yaşayanların sayısında da önemli bir artış olup bu rakam 900 bin civarına ulaştı. Çalışanların yüzde 80’i fiziksel sağlığını, yüzde 9’u ruhsal sağlığını olumsuz etkileyecek etmenlerle birlikte çalışıyor. Yüzde 19 kaza riski ile çalışırken, yüzde 14 kimyasal madde, toz duman veya zararlı gazlara muhatap kalıyor. Yüzde 15 ise zor duruş şekline veya harekete maruz kalıyor. Çalışan her 100 kişiden 72’si zaman baskısı ve aşırı çalışma yükünün basıncı altında ruhsal sorunlar yaşıyor.

Maalesef emekçilerin artan sorunları sadece ölümcül iş kazaları ile sınırlı olmayıp iş kazalarında sakatlananlar, çalıştıkları ortamdaki zararlı maddelerden yeteri kadar korunmadıkları, aşırı iş temposundan, uzun ve yoğun çalışma saatlerinden dolayı yıpranma gibi bir sürü artan sorunlarla karşılaşıyor.

Yine DİSK-AR raporuna göre 2012-2013 dönemi arasında iş kazası sonucunda 3 gün ve üzeri iş yerinden uzak kalacak şekilde yaralananların sayısı 299 bin, işe bağlı meslek hastalığı sonucunda aynı sürelerle işten uzak kalanların sayısı 162 bin. Geçirmiş olduğu kaza/sağlık sorunu nedeniyle yeniden işe başlayabileceğini düşünmeyenlerin, işe bağlı sağlık sorunu yaşayanların sayısı ise 117 bin kişi.

Madenlerde durum o kadar kötüye gidiyor ki bir düzen partisi olan CHP bile biraz sesini duyurmaya başladı. Ancak Soma işçilerinin mücadelesi sonucunda denetlenen madenler, bir bir kapatılmak zorunda kalındı.

Yeni masallar

Bitmeyen işçi ölümleri ve patronların daha fazla kazanç için çalışanlarına dayattığı korkunç çalışma koşullarının ortaya dökülmesi, siyasileri harekete geçirdi. Bir süredir çıkarılmak istenen ama işçilerin tepkisi nedeniyle çıkarılamayan işsizlik fonu yasası, hastanelerde, karayollarında davaları kaybettiği için binlerce işçinin kadroya geçirilmesi zorunluluğu ve patronların “asıl işveren” yükünün kaldırılması, çeşitli kısıtlamalar nedeniyle değiştirilmesini istediği taşeron yasası, sonra da iş güvencesi yasası değişecek.

Tüm bu yasalar, bir kez daha işçinin yararına sözleriyle ama aslında patronların düzeninin çıkarları için değişecek. İşçilerin çok sınırlı hakları biraz daha gerileyecek.

Dünya ekonomik krizinin her yıl giderek daha da büyüdüğü bir ortamda patronlardan anlayış göstermelerini beklemek gerçekten boşuna. Marks’ın belirttiği gibi “patronların büyük kâr elde edebilmek için işleyemeyeceği cinayet yoktur!”

Emekçiler sermayenin kârı için kurban edilmek ve bozuk para gibi harcanmak istemiyorlarsa tek bir çareleri var; üretimden gelen güçlerini kullanıp toplumu kâr için değil, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için örgütlemeli. Bunun bir ütopya olduğunu sakın söylemeyin. İnsanlar artık aya gidebiliyor ve dünyada insana yakışır bir düzen kurabilmekten aciz mi? (30.05.2014)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 192 - 6 Haziran 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?