Bu yıl öldürülen kadın sayısı, yılın günlerini geçti; 420’yi aştı, 300 aşkın kadın da şüpheli şekilde ölü bulundu. Sayılar, artık neredeyse her gün iki kadının öldürüldüğünü anlatıyor.
Mafyalaşma, kuralsızlaşma, cezasızlık ve benzeri nedenlerle toplumdaki genel şiddet yıllardır artıyor. İşsizlik ve pahalılık, genel şiddetin toplumda zayıf görülenlere yönelik olarak daha da artmasına etki ediyor. Bu kesimlerin başında çocuklar ve kadınlar geliyor.
Kadınlar, en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyor. Babaları, eşleri, erkek arkadaşları, kardeşleri tarafından. İşsizlik ve pahalılık, önce kadınları vuruyor, işsiz, parasız kalan, güvencesiz olan kadınları zayıf bırakıyor, çaresizlik şiddete açık hale getiriyor.
Kadınlar, aynı işte çalışsa bile erkeklerden daha düşük ücret alıyor, ilk işten çıkarılan en son terfi alan oluyor, aynı işi yapsa bile eşit değer görmüyor. Patronlar için ucuz, itaatkar iş gücü olarak el altında tutuluyor. Ancak bir yandan da dini, sosyal bahanelerle ya da bahaneler üretilerek, çalışması, kendi ayakları üzerinde durmasının önünde engeller konuyor.
Bu türden gerekçeler nedeniyle güçsüz duruma düşen kadınlar, bir erkeğe yaslanmaya çalışıyor; işte o zaman kadın için ölüm çanları çalmaya başlıyor. Dayanağı, kadının sahibi, uygun gördüğünde de yaşamasına karar veren oluyor.
Tüm bu nedenlerle kadın cinayetlerinin nedeni bireysel nedenlerle değil, toplumsal nedenlerle yaşanıyor ve aynı nedenlerin olumsuz etkileri güçlendikçe artmayı sürdürüyor. Önümüzdeki günlerde, bugünkü ekonomik ve sosyal sorunlar arttıkça kadın cinayetlerinin arttığını görmek şaşırtıcı olmayacak.
Kadınların hayatta kalması, hem kendi hayatları için mücadele etmelerine hem de kadınları aşağılayan, çaresiz bırakan bu düzene karşı verecekleri mücadeleye bağlıdır. (02.01.25)