Tasarruf tedbirleriyle bahane edilen kemer sıkma kararları sürpriz olmadı.

Yaşam koşulları, her geçen gün daha da zorlaşmaya devam ediyor. Bunun nedenlerinden birini, tüm vaatlere ve artan enflasyona rağmen çalışanların maaşlarının arttırılmaması oluşturuyor. Bu durum satın alma gücünü de etkiliyor ve onu durmadan eritiyor.

Diğer nedenlerden biri ise kamu hizmetlerinde durmadan yenileri eklenen ısıtlamalar. Açıklanan tasarruf tedbirlerinde söz edilenlerden çok daha fazlası zaten sessizce uygulanıyordu. Kamu hizmetlerinde varolan çalışan açığını gidermek için yeni çalışanların alınmaması, eğitimden sağlığa, altyapı hizmetlerinden mahkemelere kadar her alanda sorun yaratıyor ve herkesi olumsuz yönde etkiliyor.

Herhangi bir işi yapmak, sorunu çözmek için harcanan süre kadar, bunlar için harcanan para miktarları da katlanarak artıyor. Kitleler, sadece marketlerde değil,

kamu binalarında da adeta soyuluyor.

Ekonomik ve sosyal durum, AKP’yi iktidara getiren 2000’li yılların başındaki kriz yıllarından çok daha kötü durumda bulunuyor. Genç işçiler, ilk kez böyle derin

zorluklar yaşıyorlar. Ancak diğer işçiler ve emekliler de, eski günlerle bile

kıyaslanayacak kadar kötü koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor.

Erdoğan yıkıma neden olmasına rağmen, tıpkı eski siyasetçiler gibi nedeni olduğu bu koşulları düzeltmek için, hiçbir çaba göstermiyor. Hiçbirşey yapmadığı da açıkça görülüyor. Bu nedenle, oy veren kendi seçmenleri de dahil olmak üzere, Erdoğan’dan ümit kesenlerin sayısı her geçen gün giderek daha da artıyor.

İktidarın hiçbir hedefi bulunmuyor. Önerdikleri çözümler ise ülkeyi ekonomik anlamda daha da batırıyor, siyasi ve sosyal anlamda da geriye götürüyor. Her şeyden önemlisi de, bir toplantıdan daha sonraki bir diğer toplantıya kadar değiştirip, kendi açıkladıklarının tamamen aksini söyleyebiliyorlar. Patronlar ücretleri, marketler de

fiyatları belirliyorlar. Hatta kamunun belirlediklerinin de bu rakamlara göre

düzenlendiği söyleniyor.

O halde bu durum nasıl düzelecek? İktidar, patronları koruyor. Kitleler yoksullaşırken, patronlar bu yıl da üst üste kâr rekorları kırıyor. Yeni koyulan vergilerle yoksulluk artarken, patronlar, alınmayan vergiler, ayrıca yapılan teşvikler, devlet ile belediye ihaleleri ve diğer başka yollarla, ülkenin bütün zenginliklerini ceplerine indiriyorlar, kasaları hep dolu oluyor, hep zengin kalıyorlar.

Patronlar, devlet desteğinden öylesine eminler ki, hiçbir denetimin olmadığı bir

ortamda, iş yerlerinde olması gereken en temel çalışma kurallarına bile uymuyorlar.

Ödenmeyen fazla mesai, tazminatsız işten çıkarma, ücretlerin geciktirilmesi, asgari

ücretin altında çalıştırma, çocukları çalıştırma, göçmenleri işyerine kilitleyip çalıştırma ve daha niceleri... rahatça gerçekleştiriliyorlar. Kaçak işçi çalıştırma ise sıradanlaştı. Eskiden atölyelerde, kayıtlı olmayan yerlerde çalışanlar, artık tüm işyerlerine yayılmış durumda. Patronlar, işçi haklarını tanımamaya o kadar alışmışlar ki, sendikalaşmak isteyen ya da sendikalaşmış olan işçiler derhal işten çıkarılıyor.

İktidar, ekonomiyi düzeltmek için kasaları tıka basa dolu olan bu işçi düşmanı

patronlardan almak için gerekeni yapmak yerine, tam aksine işçi sınıfından alıp

patronların kasalarına aktarıyor. Bize de tasarruf etmemizin gerekli olduğu söyleniyor.

Ekonomi, açıklanan tedbirlere kıyasla çok daha kötü durumda. Aslında tedbir açıklamalarıyla yapılan, bu güne kadar kabul edilmeyen krizin kabul edilmesi

anlamına geliyor. Böylece işçi sınıfına, emeklilere tüm yoksullara, onları daha da

yoksullaştıracak yeni kemer sıkma politikası ve kararları dayatılıyor. Sonuç olarak,

« devlet tasarruf ediyor, siz de tasarruf edeceksiniz » denilecek.

Elbette patronların kâr rekorları kırması, bol keseden kazanıp bol keseden

harcamalarının hiç sözü edilmeyecek. Asgari ücretin sabit tutulması, emekli

maaşlarının artmaması, dalga dalga yayılacak olan kemer sıkma kararlarının ilk

adımlarını oluşturuyor. Siyasilerin aldığı her kararın, sadece patronların çıkarlarını

korumak için alındığından emin olalım.

O halde milyonların çıkarlarını koruyacak kararları kim alacak ? İşte günümüzün önemli sorunu ve sorusu bu. Yaşam şartlarının iyileşmesi, kimin karar alacağıyla yani kimin iktidar olacağıyla doğrudan ilişkili ve işçi sınıfının kollarını sıvaması bu işe koyulması gerekiyor.

(28.05.2024)