İktidara karşı laf kavgası değil sınıf mücadelesi gerekli

Siyasi iktidarının korumak için verdiği mücadele, Erdoğan’ı yıpratıp gözden düşürüyor. Ancak bu ortamdan asıl etkilenen en geniş katmanlarıyla işçi sınıfı, ücretliler sınıfıdır.
Erdoğan’ın sözde şiddetle karşı çıktığı faizin yeniden yükseltilmesi pahasına, doların yükselmemesi için milyarlar harcandı. Sorumlu bakanın “bu para harcanmak için biriktirildi” diyerek kolayca geçiştirdi. Oysa bu para, işçi sınıfını daha da yoksullaştıran vergilerle toplandı ama iktidarın siyasi çıkarı için harcandı.
İşte kapitalist düzen böyledir. Bütün zenginliği işçi sınıfı üretir, ancak bu zenginlikten bir tek işçi sınıfı yararlanamaz.
Siyasilerin iktidar için verdikleri kavganın tüm bedelini işçiler, köylüler, emekliler, gençler yani çoğunluk ödüyor. Siyasi iktidar, büyük patronlardan küçüklere doğru rant, ihale, kâr, koltuk, dağıtma merkezi işi görüyor. Devlet eliyle sağlanan bu olanaklardan, patronların tümü eşit yararlanmıyor, Erdoğan kendisini destekleyenleri ihya ediyor. Böylece Türkiye’nin en zenginleri değişti, sayıları arttı. İktidarın kavgası, patronlar arasındaki bu işleyişi aynen korumak. Bu durum her zaman böyleydi, CHP iktidara geldiğinde değiştirecek mi? Buna ilişkin tek açıklama var mı?
Çok sert muhalefet ettiği söylenen CHP’den, Erdoğan iktidarının arkasındaki asıl güç olan patronlara ilişkin söz duyulmuyor. Eskiden çok sözü edilen “beşli çete” bile gündeme getirilmiyor. CHP, iktidarın işçi sınıfını yoksullaştırarak, ondan çalınarak toplanan milyarların yakılmasına karşı çıkıyor, kendisi ne yapacak? Paranın nereye harcanacağına işçi sınıfı karar verecek demiyor. Hazineyi doldurmak için işçi sınıfını yoksullaştırarak vergi kesilmeyecek de demiyor.
Tıpkı iktidar gibi muhalefetteki partiler de bu düzenin kararlı bekçileri. Aralarındaki kavga, sonuçta düzenin hangi patronların çıkarlarına işletileceğine dairdir. Erdoğan’ın gözdesi inşaat patronları. Belediyeler üzerinden yaptıkları kârlı işleri, son iki seçimde gittikçe daralmıştı. Maraş depremi, Suriye’deki inşaatlar bu açıkları kapatmadı. Gözlerini Kanal İstanbul’a diktiler.
Hazine bakanı, aylardır ülke ülke dolaşıp borç para arıyor ama bulamıyor. Doğrudan para gelmeyince kanal vaadi ve inşaatları üzerinden, para bulmak için o yaşında helikoptere binip reklam filmi çektirdi. Önünde engel olarak gördüğü İBB başkanı ve tüm ekibini hapse tıktı. İşte Erdoğan, patronların derdine çözüm bulmak için bu kadar azimli.
İşçi sınıfı için durum adeta hayatta kalmanın sınırına yaklaştı. Açlık sınırı, üç ay içinde asgari ücreti geçti. İşçi sınıfı çok çalışıyor ama az ücret alıyor. Çalışan emekli ve çocuk sayısı, son iki yıldır neredeyse ikiye katlandı. Bunlara rağmen aileler, borç batağı içinde, günü geçirmeye uğraşıyor.
İşçi sınıfı böyle yaşamak zorunda değil. Mücadele edecek gücü ve olanakları var. Her gün birkaç fabrikada, işyerinde, bir haksızlık, bir hak almak ya da ücret artışı için mücadeleler oluyor. Bu mücadeleleri, işçiler veriyor. İşte bu deneyimlerin birleştirilmesi, işçilerin sınıf olarak birleşmesi ve örgütlenmesi gereklidir. Böylece sadece patrona karşı değil, patronların iktidarına karşı, bu gün muhalefetin yaptığı lafla değil, onların can damarını sıkacak olan fabrikalardan başlayan, gerçek bir değişim için gerçek bir mücadele verebilir. (02.05.25)