Erdoğan iktidarı, kendini topluma dayatıyor

CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) İmamoğlu’nun gözaltına alınıp yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanması, tüm ülkede bir protesto dalgası başlattı. CHP yönetimi, protestoların çağrısını yaptı, yerini belirledi, yönetti ve böylece bir süre büyük oranda, kendi denetimi altında tutmayı başardı. Ancak, CHP yönetimi sona erdirse de kitleler, protesto gösterileri yapmayı sürdürüyor. Bu nedenle CHP yönetimi, toplu iftar, hafta sonu miting yapma gibi bazı faaliyetlerle kitleleri hem denetim hem de kendi istediği biçimde aktif tutmaya çalışıyor.
Erdoğan ve onun şahsi iktidarı etrafında kenetlenmiş olan burjuvazi, bu iktidar kavgasının kitleleri yoksullaştırmasını zerre kadar umursamıyor. Enflasyon biraz daha artacak, döviz fiyatları yükselmesiyle borç ödemeleri artacak ve tekrar emekçileri vuracak. Erdoğan medyasında liranın değer kaybını öven iktisatçılar, ihracat yapan patronlar için sevinenler var. Bazı iktisatçılar, patronların onlara ekonomik kriz olup
olmadığını sorduğunu anlatıyor. Demek ki, milyonlar sefalete düşmüşken patronlar hiçbir şey hissetmedi, kârlarında bir değişiklik olmadı. İşte bu nedenle patronlar, krizi işçi sınıfının, emeklinin ve tüm yoksulların sırtına yıkarak patronları koruyan kararları hiç çekinmeden, hızlıca alan ve uygulatan Erdoğan iktidarından vazgeçmiyorlar.
Tüm ülke Erdoğancılar, muhalifler ve Kürtler olarak adeta üçe bölünmüş durumda. Bunu Erdoğan yaptı. Şimdi iktidarını sürdürmek için bir yandan muhalefeti yargı eliyle eziyor, diğer yandan Kürt liderleri kendine destek olmaya mecbur bırakmaya zorluyor. AKP’nin bugünkü kadroları, devletle bütünleşti ve parti, rant dağıtma merkezi olarak çalışıyor. Bu nedenle yolsuzluk, kayırmacılık, kuralsızlık, her yerde. İktidardan düşmek, tüm ayrıcalıkları yitirmek demek. AKP, cumhuriyetin kuruluşundan beri devlet eliyle palazlanan kesimi, devlet olanaklarını kullananları değiştirdi. Yaptıkları aynı, tek farkları Kemalist değil, İslamcılar. Bu nedenle artık Erdoğan’ın geri adım atması çok zor, zaten hiç uzlaşı taraftarı olmadı.
Erdoğan, kitle desteğini yitirdiğini, seçilemeyeceğini bildiği için karşısına değil güçlü, bir rakibin çıkmasını istemiyor. İmamoğlu, partisinin tek adayı olarak ön seçime giriyorsa Erdoğan da tek aday olarak seçime girebilir. En azından çok zayıf bir adayla yarışacak ortam yaratabilir. CHP’nin yönetimine kayyum atanması için sonu gelmeyen çabalar, bunun bir göstergesi. Erdoğan ve etrafında kenetlenen patronlar, iktidarda kalmak için her türlü planı yapıp feci sonuçlarını düşünmeden uygulamaya çalışabilir. Bunu bozacak tek güç kitlelerin gücüdür. İmamoğlu’nun İBB’ye kayyum atanacak gerekçeyle tutuklanmaması, kitlelerin tepkisi nedeniyle geri adım atmalarından oldu. Ancak durmayacaklarından emin olmalıyız.
Erdoğan, bu ortamda seçime de gidemez. Çünkü kitleler, her seferinde siyasi yasaklara karşı oy kullandı. 1960 darbesinden sonra; 1980 darbesinden sonra; Özal’ın muhaliflerini yasaklama girişiminde; hatta 2016’daki FETÖ darbe girişiminden sonra Erdoğan mağdur kabul edilip kitlelerin desteğini aldı. Bu tarihi çok iyi biliyorlar, bu nedenle bölünmeyi, tehdidi, şiddeti, tırmandıracaklarından şüphe duymamalıyız. Devlet eliyle sürdürülen bu şiddete karşı mücadeleyi, bu iktidarı destekleyen patronlar sınıfının iş yerlerine taşımak ve örgütlenmek gerekli. (27.03.25)