Türkiye'de özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra burjuva devleti gençliğin beyinlerini yıkayıp onları « itaatkar » yapmak için eğitim sistemini bir alet olarak kullanma kararını aldı. İşte bu nedenle olacak ki liselerin ders programlarına din derslerini mecburi kıldı ! Yine bu amaçla bu dönemde okullardan çok camiler inşa ettiler.
Birgün gazetesinde çıkan son haberler de bunları doğruluyor. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 2024-2025 Örgün Eğitim istatistiklerini yayınladı: en öne çıkan konu okullaşma oranları oldu. Özellikle lisede okullaşma oranı 2017-2018'den bu yana en kötü seviyeye geriledi. Okul öncesinde 5 yaşta 2023-2024'te yüzde 84.26 olan okullaşma oranı 2024-2025'te yaklaşık 2 puanlık gerilemeyle yüzde 82.53 olarak gerçekleşti. Ortaokulda ise 2023-2024'te yüzde 91.45 olan okullaşma oranı 2024-2025' te ortaokullarda yüzde 89.09'a geriledi. En büyük gerileme ise lise düzeyinde oldu. 2023-2024'te yüzde 87.97 olan okullaşma oranı tam 5 puanı aşkın bir düşüşle yüzde 82.85 seviyesine düştü.
Diğer bu durum ise imam hatip liselerine ilişkin oldu. Lise sayıları artmasına rağmen: 2023-2024'te 1722 olan okul sayısı bir yıl sonra 1729'a çıktı. Ama öğrenci sayısında ise bir gerileme bu mesele ile ilgilenmeden oldu : sayı 442 bin 952'den 406 bin 86'a düştü. 2017-2018'den beri öğrenci sayısı 514 bin 806'ydı. Yani 100 bin seviyelerinde bir azalma oldu. Başka anlamlı bir veri : taşımalı eğitimde öğrenci sayısı 394 bin 534'ten 281 bin 517'ye düştü.
Okul çağında 3.2 milyon çocuk eğitimin dışında
Bu durum yukarıdaki verilerden de daha vahim. Tam 3.2 milyon çocuk eğitim çağında olmalarına rağmen okula gidemiyorlar. Üstelik her yıl okula gidemeyen öğrenci sayısı azalmayıp artıyor. Hem liseye kaydolmadan 300 bin hem de MESEM (Meslek Okulları) hariç okul dışında yaklaşık 2 milyon 843 bin çocuğun nerede olduğunu sormadan, bu mesele nasıl ciddi bir şekilde tartışılabilinir. Sürekli İmam Hatipleri öven ancak kendi çocuğunu özel bir okula gönderen Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bu çocuklarla nasıl ilgilenebilir ki ! Çünkü onun derdi halkın çocuklarının eğitimi değildir. Onun esas derdi MESEM aracılığıyla patronları memnun etmek ve de eğitimde tarikat ağırlığını daha da artırmaktır.
Yusuf Tekin geçen haftalarda 4+4+4'ü lise bölümünün zorunlu olmaması yönünde bir kamuoyu oluştuğunu iddia etmişti. Ancak bu kamuoyunun bilinçli oluşturulduğu ve bunun da yine dışında kalan cemaatler ve tarikatlar kadar MEB'in kendisinin de yaptığı alani bir şekilde ortadadır. Lisede olmayan bir milyondan fazla çocuğu, taşımalı eğitimde 100 bini aşkın azalmayı, ücretsiz okul yemeğine hala bütçe ayrılmaması tabii ki başka bir şekilde değerlendirilemez. Yüz binlerce hatta milyonlarca genç ve çocuk okuldan koparılırken MEB'in hiç ses çıkarmaması bu sebeplerden olması gerek. Zorunlu eğitimin kısalması için AKP iktidarı daha önceden çalışmaya başlamıştı. İşte 2024-2025 yılı istatistikleri de aslında bu gayretlerin bir itirafı niteliğindedir.
3.2 milyon kayıp çocuk nerede
En çarpıcı olay ise MEB'in hiçbir adım atmadığı, hatta kulaklarını tıkadığı okulda olmayan çocuklardır. MEB Bakanlığının verilerine göre ilkokul, ortaokul ve lise çağındaki yüz binlerce çocuk yine örgün eğitim dışında kaldı. Verilere göre tam 3 milyon 264 bin çocuk okullara kayıtlı değildir. Esas önemli veri ise liselerde. Tam bir milyon 130 bin 354 lise çağındaki genç, okul dışında. Açık öğretim lisesi ve ortaokuluna kayıtlı 1 milyon 50 bin kişi ve Eylül 2024 verilerine göre MESEM'e kayıtlı 421 bin 633 öğrenci ile birlikte okul dışında kalan çocukların sayısı feci rakamlara ulaşıyor.
Özcesi patronlar iktidarı sömürü düzenlerini rahatça sürdürebilmeleri için “cahil” kitlelere ihtiyaçları olduğu için klasik burjuva eğitim sistemini uygulamak için bile ileri değil, geri adımlar atıyorlar. Patronlar düzeninden iyi bir eğitim sistemi beklemek “ölü gözünden yaş beklemektir.” (02.10.25)