COP 29: İnsanlık için kötü günler

Dünya ülkelerinin temsilcileri, 11-22 Kasım tarihleri arasında, bir kez daha petrol kuyularının ortasında, ancak bu kez Azerbaycan'ın Bakü kentinde, iklim değişikliğini tartışmak üzere bir araya geldiler. Bu 29. büyük etkinlikten kimse fazla bir şey beklemiyormuş gibi görünüyordu.
Oysa iklimle ilgili konular büyük önem taşıyor. Her zamankinden daha yüksek sıcaklıklara ve giderek daha kaotik ve şiddetli bir iklime ek olarak, mevcut hızla 2100 yılına kadar bir metre daha yükselecek olan deniz seviyeleri, kıyıya yakın yerlerde yaşayan yüz milyonlarca insanı tehdit edecek. Bilim insanları, küresel ısınmanın 1.5°C'nin altında tutulması ve dünyanın varlığını sürdürebilmesi için, esas olarak petrol ve doğal gazın çıkarılması ve kullanılmasından kaynaklanan sera gazı emisyonlarının 2030 yılına kadar yüzde 45 oranında azaltılması gerektiğini, oysa mevcut taahhütlerin bu emisyonlarda yüzde 3'ten daha az bir azalmaya yol açtığını belirtiyor. Küresel ısınmanın nedenleri ve sonuçları uzun zamandır net bir şekilde tespit edilmiş olmasına rağmen, bir büyük zirveden diğerine, kapitalistler ulusal devletleri taafından desteklenerek istedikleri gibi hareket ettikleri için hiçbir şey olmuyor.
Önceki her 28 COP'ta kabul edilen önlemler esas olarak ekoloji üzerine büyük söylevler vermek için bir fırsattı ve bunlardan bağlayıcı herhangi bir önlem çıkmadı. 29'uncusu da bir istisna olmadı. Örneğin, konferansın ilk gününde devletler, 2015 yılında kararlaştırılan ve şimdiden büyük şirketlerin kendilerine ekolojik etiketinin satın almalarını sağlayan «karbon piyasasının» işleyiş kuralları üzerinde anlaşmaya vardılar. Sera gazı elde etmenin başlıca suçluları ve faydalanıcıları olan Total, BP, Exxon..., kirletme hakkı için ödeme yapabilecek ve kirliliklerini, ağaçların olgunluğa ulaşıp ulaşmadığının kimsenin umurunda olmadığı ormanlar diken şirketlerden satın alınacak karbon kredileriyle kağıt üzerinde dengeleyerek karbonetkisiz olduklarını iddia edebilecekler. Bakü konferansının resmi gündeminde yer alan bir diğer konu ise iklim hareketinin finansmanı ve iklim krizinin tarihsel ve güncel başlıca sorumlusu olan zengin ülkelerin katkıda bulunduğu tutarların tartışılması. Diplomatik heyetlere eşlik eden enerji şirketlerinin ağzı sulanıyor olmalı. Zaten son derece zenginler ve iklim hareketi, enerji dönüşümü ya da yoksul ülkelerin güneş veya rüzgar enerjisine erişimine yardımcı olma adı altında hissedarlarının ceplerine kaç milyar aktarabileceklerini merak ediyorlar.
Sembolik olarak, COP28 Dubai'de petrol emirlerinin katılımıyla gerçekleşirken, COP29 bütçesinin yarısı petrol ihracatına bağlı olan Azerbeycan'da, Total'in yakın iş ilişkisi içinde olduğu yerel petrol şirketi Socar'ın eski bir çalışanı olan Azeri Ekoloji Bakanı'nın yönetiminde düzenleniyor. Petrol şirketlerinin çıkarları

iyi korunuyor.
Bu maskaralık o kadar açık ki politikacılar için reklam bile olamıyor. Macron, Biden, Scholz ve daha birçokları, öyle ilgisizler ki toplantıya da katılmadılar. Zaten bu her şeyi anlatıyor.

(LO, 13.11.24)