6.5 milyon kamu emekçisi ve emekçinin sendikaları tarafından satılışı

6.5 milyon kamu emekçisi (memur) ve memur emeklisini kapsayan toplu sözleşmeleri aylarca süren oyunlar ve pazarlıklar sonunda büyük bir satış ve ihanet ile ağustos ayı sonunda sonuçlandı. Hükümetin ilk teklifi, 2026 yılı için 6 aylık dilimler halinde yüzde 10 ve yüzde 6 oldu. 2027 yılı teklifi ise yüzde 4 artı yüzde 4 şeklindeydi. Masada yetkili sendika olarak bulunan Memur Sen, taban aylığına 10 bin TL dahil olmak üzere 2026 yılı için yüzde 88, 2027 yılı için ise yüzde 46 oranında zam talep etti.

Hayat pahalılığının son yıllarda yüzde 100 civarında seyrettiği bir ortamda hükümetin böyle gülünç rakamlar önermesi gerçekten akıl işi bile değildir. Hükümeti yönetenler Ay’da mı yoksa Mars gezegeninde mi yaşıyorlar! Ama tabii ki Erdoğan hükümet yetkilileri, memurları temsil eden sendikaların “cepte keklik” olduğunu göz önünde bulundurarak böyle tekliflerde bulunabildiler.

Aylarca süren görüşmelerden sonra “eylemler” gündeme geldi. 18 Ağustos 2025’te bir günlük göstermelik iş bırakma eylemi yapıldı ve eş zamanlı olarak, başta Ankara olmak üzere çeşitli eylemler düzenlendi. Ancak gerek iş bırakma gerek eylemler belirleyici sendika olan Memur-Sen ve Kamu-Sen ile ortaklaşa yapılmadı. Göstermelik, dağınık ve zayıf eylemler tertiplendi. Daha da önemlisi ses getirebilecek iş bırakma eylemleri düzenlenmedi. Yani hükümeti sıkıştırabilecek ve ona ciddi önerilerde bulundurabilecek şartları yaratmak için en ufak bir gayrette bulunmadılar. Sadece memurların haklarını “savunurlar gibi” yaptılar.

Memur-Sen, Ankara’da Türkiye’nin dört bir yanından katılım sağlayarak bir yürüyüş ve miting düzenledi, ancak bu eylem de Memur-Sen’in üye sayısı göz önünde bulundurulduğunda ciddi olmadığı anlaşılıyor.

Hükümetin tavrı

18 Ağustos eylemlerinin ne kadar “iş olsun diye” göstermelik olduğunu ve hükümeti hiç de zor durumu düşürmeyeceğini gören hükümet yetkilileri “çok rahat davranıp” komik artışlar önerdiler: taban aylığına 1000 TL teklif ederken, 2026 yılı için tekliflerini birer puan artırarak yüzde 11 ve 7 yaptı. 2027 yılı içinse yeni bir teklif yapmadı. Sonuç olarak 2026 yılı için 18.8 ve 2027 yılı için ise yüzde 8.2 ‘lik bir zam önerisi ile sınırlı kaldı.

Memurların gerçekten çıkarlarını savunan bir sendika böyle bir tutum karşısından hemenden genel bir eylem planı hazırlayıp tepki gösterip emeğin gücünü göstermesi gerekiyordu. Ama Memur-Sen ve Kamu-Sen yalpalamaya başladılar.

Memur-Sen, konuyu kamu işçisi ve kamu görevlisi tartışmasına yönlendirmeyi tercih ederek, Memur-Sen Başkanı, utanmaz ve kışkırtıcı bir şekilde ve üslupla kamu işçilerinin ücretlerini hedef gösterdi. Kamu işçilerine karşı küçümseyici bir üslup kullandı. Bu ise, kamuda işçi-memur gerginliğini artırmaktan başka bir işe yaramadı.

Memur-Sen hamisi olan hükümeti rahatsız etmek istemedi ve devamlı olarak soyut ve belirsiz bir “kamu işvereni” ifadesini kullanmayı tercih etti. Yani tek yaptığı şey “bir şovdan ibaretti”.

Boykot niye uygulanmadı

Görüşmelerde anlaşma sağlanmaması durumunda gündeme Kamu Görevlileri Hakem Kurulu (KGHK) geldi. KGHK 11 üyeden oluşuyor: 6 üyesini doğrudan, 1 üyesini ise dolaylı olarak Cumhurbaşkanı atıyor. 4 üyesi ise masadaki 3 konfederasyondan geliyor. Kurulda Memur-Sen 2, Kamu-Sen bir, Birleşik Kamu-İş ise 1 üyeyle temsil ediliyor. Sonuç itibarıyla Kurulda hükümetin açık ara bir üstünlüğü bulunuyor. Yani Hakem Kurulu hükümetin karalarına hiç de karşı çıkmıyor ve bu da açıkça geçmiş kararlara bir göz atıldığında görülüyor.

Sendikaların Hakem Kuruluna katılma zorunluluğu diye bir şey yoktur ve sendikalar üyelerini gerçekten savunmak istediklerinde Kurul’a katılmamakla sendikalar süreci tıkayıp konuyu kitlelerin gündemine getirebilirler. Kamuoyundan gelen yoğun baskılar nedeniyle Memur-Sen Hakem-Kuruluna başvurmadı. Ancak böyle bir şey tek başına yeterli değildir. Memur-Sen Kurul’a başvurmadı ama hükümet başvurdu ve sonunda istediğini elde etti. Yani Memur-Sen kayıkçı dövüşü yaptı ve hükümetin değirmenine su taşıdı. Hakem Kurulu en az 8 üyenin katılımıyla toplanabiliyor. Eğer sendika temsilcileri katılmazsa kurul toplanamıyor ve karar alınamıyor. Sendikalar toplantıyı boykot ederek engelleyebilirlerdi. Toplanamayan kurul nasıl karar alabilir! Nitekim Birleşik-Kamu-İş kurula katılmama kararı aldı. Ancak Kamu-İş ve Memur-Sen Kurul’a katılarak satılmış sendika görevlerini yerine getirdiler: üç temsilci ile toplantıya katılarak gerekli çoğunluğu sağladılar ve Kurul’un karar almasının önünü açtılar. Hakem Kurulu toplantısına katılan Memur-Sen ve Kamu-Sen hükümet ile suç ortaklığı yapmış oldular

Güdümlü sendikacılığın Hakem Kurulu oyunu, kamu görevlilerinin elindeki son mücadele mevziisini de ortadan kaldırdı. Kurula gitmeselerdi hükümet büyük baskı altında kalacak ve oyun bozulacaktı. Kamu görevlileri hiçbir kayba uğramayacaklardı. Şimdi ise 6.5 milyon memur ve memur emeklisi iki yıl boyunca hükümetin verdiği gülünç zamma mahkum oldular.

Tercih, daha iyi haklar için siyaset ve mücadeleye devam etmek ile Hakem Kuruluna razı olmak arasındaydı. Mücadeleyi kitlesel eylemlere dönüştürülebilirler seydi mutlaka istenilen haklar elde edilecekti diye bir garanti olmasa bile bu verilen zamlardan kat be kat daha fazlasının alınabileceği gayet mümkündü. Son yapılan emekçi mücadeleleri bunun gayet mümkün olduğunu açıkça gösteriyor. Örneğin birkaç ay önce metal işçilerinin dayatmasıyla alınan grev kararını hükümet yasaklayarak patronları desteklemek istemiş olsa da metal işçileri kararlı bir şekilde bu yasağı hiç takmayarak grevlerini başlattılar ve zafer elde ettiler.

26 Ağustosta Kamu İşveren dördüncü toplantısında 2026 yılı için sunduğu teklifi aynı bıraktı, 2027 yılında ise tekrarıyla gidildi. 2026 ilk 6 ay için % 11, ikinci 6 ay için % 7. 2027 ilk 6 ay için % 5 ve ikinci 6 ay için % 4 taban aylığına bin lira zam yapıldı.