KÜRT ULUSU VE DİĞER AZINLIKLAR
İktidarın işçi sınıfına karşı uyguladığı baskılara, rejimin başı ndan beri Kürt halkına ve azınlıklara karşı uyguladığı baskıları eklemek gerekiyor.
Türk Kurtuluş Savaşı, burjuva devrimlerinin, bazı demo kratik yönlerini ve bir dereceye kadar geçerli olan toplumsal kurtuluş yönünü neredeyse hiç içermedi. Kurtuluş Savaşı’nı yöneten ordunun da başında koyu bir diktatör vardı. Yöneticile rin kitlelere ihtiyaçları vardı. Fakat hiçbir şekilde, kitlelerin değerlendirebileceği bir boşluk bırakmak istemiyorlardı. Bu açıdan uygulanan yöntemlerden bir tanesi de Kurtuluş Savaşı’nın toplumsal yönüne değil, milliyetçi yönüne ağırlık verilmesi olmuştur.
Örneğin Anadolu’daki Rumların bir kısmının zafer sırasında katledilmeleri ve geriye kalanların da göçe zorlanmaları bu hedef şaşırtmasına yaramıştır. Emperyalizme, sömürücü özünden dolayı karşı çıkmayan ve onunla belirli bir seviyede işbirliği yapmak isteyen Kemalizm, yoksul kitlelerin ezilmişliğinden gelen öfkelerini, süper güçlerin kuklaları olan diğer yoksul kitlelerin üzerine yönlendirmeyi bilmiştir. İşte bu Yunan düşmanlığı, bugüne kadar rejimin her başı zora girdiğinde ve kitleleri bir ulusal birlik yaratarak peşine takmak istediğinde başvurduğu bir yöntemdir. Bu ise, Türkiye’deki siyasette çok gerici bir rol oynamaktadır.
Kemalizm ve onun devamı olan rejimler, diktatörlüklerini kabul ettirebilmek için sürekli azgın bir milliyetçiliğe başvurmuştur. Rumların katledilmesinden ve geriye kalanların da sürülmesinden sonra, milliyetçiliğin baş hedefi Kürt halkı olmuştur. Mustafa Kemal önceleri savaşını kazanmak için Kürtlerin yardımına başvurmuştur. Ama sonraları onlara saldırmıştır.
Kemalist Türkiye sınırları içerisindeki en önemli halk olan, Doğu Anadolu’daki Kürtler, Irak ve İran’daki Kürtlerin özerklik hareketlerinden etkilenme olanağına sahip oldukları için, rejimin sürekli hedefi olmuştur.
1924 ile 1939 yılları arasında 15 yıl boyunca Kürtlerin isyan girişimleri kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bu baskılar aynı zamanda rejimin milliyetçi ve askeri baskı siyaseti için bir neden olarak kullanılmıştır. Bugün uygulanan yöntemler yine eski yöntemlerdir. İşçi sınıfına karşı özgürlük tanımayan bugünkü rejim, Kürt halkına karşı da hiç bir özgürlük tanımıyor.
1984’ten sonra Kürdistan’da yeniden başlayan savaş, rejimin tüm baskıcı yönlerini, asker ve polis baskısını daha da arttırmıştır. Burjuvazinin liberal kanadının daha yumuşak bir rejim çabaları hep boşuna çıkmıştır. Kürt halkının doğal haklardan biri olan anadilini konuşabilme özgürlüğünü bile veremeyen Türk burjuvazisi, devlet aygıtının ve ordunun oluşturduğu garantiye çok ihtiyacı olduğu için, onları kızdırmak riskini bile göze alamamaktadır.