BİR İŞÇİ DEVRİMİ İÇİN!

EMPERYALİZMİN YEREL TEMSİLCİSİ

Kemalizm’in gerçekleştirdiği reformlar, Türk burjuvazisine ve uluslararası burjuvaziye, esas olarak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaramıştır. Türkiye, emperyalizm için can alıcı bir bölge olan Ortadoğu ve Yakındoğu’da yer alıyor. Emperyalizm için Türkiye, krizlerin yaşandığı, ulusal hareketlerin büyük devle tlere karşı tavır koyduğu bir dönemde, hem eski SSCB’ye hem de İran-Irak-Suriye ve Mısır gibi devletler karşısında, İsrail’den sonra en istikrarlı ülke olduğu için değerlidir. Bir NATO üyesi olan Türkiye, Kore Savaşı sırasında ABD tarafından savaşa katılmış, Bağdat Paktına imza atmıştır ve her olayda emperyalist kampa sadık kalmıştır. Bu nedenle Türk rejimi emperyalizmin, özel olarak da ABD emperyalizmi
nin yakın ilgisiyle karşılaşmıştır. Bol bol askeri yardım almış; yabancı sermaye yatırımlarından yararlanmış ve para desteği görmüştür. Türkiye, stratejik konumundan ve girdiği ilişkiler
den dolayı, ABD’nin ve Batı Avrupa’nın bölgedeki temsilciliği ni üstlenmiştir. Emperyalist güçler için Türkiye, istikrarlı bir ülke, güvenilir bir ordu ve sadık bir müttefik olmuştur.

Sonuç olarak Kemalizm’in tarihi rolü, sağlam bir ulusal devlet ve mümkün olduğu kadar istikrarlı bir siyasal rejim kurarak, Türk devletinin olanaklarını emperyalizmin hizmetine sunmak olmuştur.

Türk burjuvazisi Kemalist mirasta varolan, fakat kendisi için engel olabilecek yönleri silkeleyip atmaktan çekinmemiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda, Mustafa Kemal’den İnönü’ye miras kalan Tek Partili Dönem’e son verilmiştir. Fakat yeni çok partili dönem, kitlelere değil burjuvaziye yeni özgürlükler getirmiştir. Burjuvazi, şehirlerdeki ve köylerdeki en gerici küçük burjuva kitlelere dayanarak -bu kitleler Kemalist rejimi zorunlu bir bela olarak görmüşlerdir-, 1950 seçimlerinde Demo krat Parti’yi (DP) iktidara getirmiştir. DP’nin kuruluşuyla bir likte, burjuvazinin liberal kesimleri ön plana çıkmıştır.

Parlamenter görüntü veren bir rejimin kurulması, sınırsız mevki ve rüşvet ihtirasıyla yanan, devlet ihalelerine göz diken burjuvazinin ve bürokrasinin eliyle gerçekleşmiştir. Bu nedenle
DP hükümetleri ve ondan sonra iktidara gelenler, devlet üst düzeyinde açıkça ve hiç çekinmeden yolsuzluk yapmışlardır. Daha önceleri bu tür yolsuzluklar, askeri yöneticilerin denetimi
altında yapılabiliyordu ve askerlerin koyduğu sınırların dışına çıkılmıyordu.