KEMALİZM’İN SINIRLARI
Öte yandan Kemalist devrim gerçekleştiği dönemde, dünya emperyalist güçler tarafından paylaşılmış durumdaydı. Emperyalizm, bir başka burjuva güce, kendi hesabına büyüme
olanağı vermediği için, Kemalist devrim dar sınırlar içine hapsolmuştur.
Mustafa Kemal emperyalist düzene karşı değildi. Onun kanunlarına saygı duyuyordu ve işte bu nedenle, örneğin, Osmanlı İmparatorluğu’nun borçlarını ödemeyi kabul etti.
Bu koşullarda Kemalist devrimin yapabileceği bir kaç şey daha vardı: Başta Sovyetler Birliği’nin varolmasından yararlandı. Bir de savaş sebebiyle emperyalizmin
zayıflamasından ve büyük devletler arası iç çelişkilerinden yararlandı. Kısa bir süre sonra patlayan İkinci Dünya Savaşı sayesinde ise, ekonomik kalkınma için gerekli olan birkaç temel
adımı atma olanağını elde etti; Türk burjuvazisi için bir gelişme alanı yaratmaya çalıştı. Mustafa Kemal’in devletçiliği de, bu çerçeve içerisinde yer almaktadır.
Daha çok Sovyetler Birliği’nin yardımlarıyla üretim ve tüketim malları sanayisi kurularak, halk kitlelerinin ihtiyaçları ucuz ürünlerle karşılandı. Diğer yandan ise, Türk burjuvazisine ucuz kredi, sermaye, ham madde ve işgücü sağlandı. Böylece burjuvazinin zenginleşmesine maddi zemin hazırlandı. Kemalist devletçilik, tüm köşelerin tutulduğu dünya pazarında bir çok engelle karşı karşıya kaldı. Halk kitleleri yoksul olduğu için de, iç pazar büyüyemiyordu. Kemalist rejim emperyalizmin para kaynaklarına muhtaç kaldı ve emperyalizmin etki alanına girdi.
Mustafa Kemal, Osmanlı burjuvazisini vahim bir durumdan kurtarmıştır. Ona sınırları çizilmiş ulusal bir devlet sağlamıştır. Fakat tam bağımsızlık iddiasını gerçekleştirememiştir.
Sonuçta Türk burjuvazisi, emperyalizmin bölge çıkarlarını koruduğu oranda elde ettiği kırıntılarla geçinen, emperyalizme bağımlı bir burjuvazi olarak kalmıştır.
Kemalizm, hakim sınıfların ülke içindeki imtiyazlarına dokunmamıştır. Diktatörlük rejimi, bazı yüksek din adamlarının ve feodal ağaların ayrıcalıklarını sınırlamakla yetinmiştir. Hakim sınıflar gerek köylerde, gerek şehirlerdeki kitleleri yüzyıllardır yoksulluk içinde yaşatan sömürücü siyase tlerini sürdürmeye devam etmişlerdir. Türk burjuvazisi, geri kalmış ülkelerin burjuva sınıflarının özelliklerini taşımaktadır: Sanayiye yatırım yapmak yerine emlak ve toprak vurgununa yönelmiştir. Hatta tefeciliği tercih etmiştir. İç pazarın yetersizliğinden kaynaklanan sermaye birikimi eksikliğini, kitleler üzerindeki sömürüsünü arttırarak gidermeye çalışmıştır.