Suudi Arabistan: Emperyalizmin bir orta direğinin hevesleri

Yemen: Suudi Arabistan’ın arka bahçesi

Suudi Arabistan’ın 2015’te Yemen’de savaş başlatması, bölgedeki ülkeleri denetimi altında tutabilmek için her şeyi göze aldığını gösteriyor. Yemen Bab’ül Mendep Boğazı’nı kontrol ediyor. Dünya petrolünün dörtte biri ve dünya ticaretinin %10’u buradan geçiyor. Yemen’in Suudi Arabistan ile 1.770 km’lik ortak sınırı var. 26 milyon nüfuslu Yemen, Suudi Krallığı tarafından her zaman bir arka bahçe olarak görüldü.

Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlı İmparatorluğu parçalanmıştı; yeni kurulmuş olan Suudi Arabistan Yemen’in kuzeyini ele geçirmek istedi ama amacına ulaşamadı. Ancak 1934’deki Taif Antlaşmasının imzalanmasıyla Suudi devleti, Yemen’in bir parçası olan Asir, Cizan ve Necran eyaletlerini ele geçirdi. Ancak Yemen’in kuzeyi bir imam tarafından yönetilen bağımsız bir krallık olduğu için Suudilerin elinden kurtuldu.

İşte o zamandan beri Suudiler, sürekli olarak Yemen’in iç işlerine karışıyor. Suudiler Kuzey Yemen’de kralcıları destekledi ama onlar 26 Eylül 1962’de Arap milliyetçisi ve Nasırcı fikirleri savunan bir grup genç subay tarafından iktidardan uzaklaştırıldı. Bu subaylar kitle desteğiyle cumhuriyet kurdu. İktidardan düşürülen İmam Bedr, birkaç yıl süren bir iç savaşta silah gücünü kullanarak iktidara geri dönmeye çalıştı ama başaramadı. Bedr, Suudi Arabistan ve İngiltere’nin silahlı desteğini aldı ve 1967’de Başkent Sana’yı 4 ay boyunca kuşattı, hatta 1967 sonunda başarıyı kıl payı kaçırdı. Yemen Arap Cumhuriyeti, Suudi Arabistan ve Ürdün Kralı Hüseyin’in koalisyonuna karşı, Mısır’daki Nasır rejiminin desteğini alarak başarılı oldu. Yine aynı dönemde Güney Yemen, İngiliz manda yönetimine karşı gelerek 1967’de Demokratik Güney Yemen Halk Cumhuriyetini ilan edip sosyalist olduğunu duyurarak SSCB ile ilişkiler kurdu.

Suudi rejimi her şeye rağmen Yemen’deki bazı aşiretlere mali yardım yaparak onları el altından kullanmaya devam etti ve komşularının işlerine karıştı. Ek olarak 1980’lerde büyüyen Selefi dinci hareket, Suudi dini akımı olarak krallığı destekledi ve komşu ülkelerde ona hizmet etti.

22 Mayıs 1990’da iki Yemen parçası tek bir cumhuriyet olarak, 1978’den beri Kuzey Yemen’de iktidarda olan Ali Abdullah Salih başkanlığında birleşti. Böylece Güney de pazar ekonomisine katılmış oldu.

1990’da Saddam Hüseyin’in, Kuveyt’i işgaline Salih tarafsız kalmayı tercih ettiği için hedef haline geldi. Suudi Arabistan’da çalışan 800 bin Yemenli apar topar geri gönderildi ve bu da Yemen’de hem ekonomik hem de sosyal sorunlara yol açtı. Buna ek olarak da ABD yardımını kesti.

Ardından 3 yıl sonra Yemen yeniden bölündü. Güneydeki yöneticiler eski Demokratik Güney Yemen Halk Cumhuriyeti askeri ileri gelenlerinin desteğiyle ayrı bir iktidar oluşturma girişiminde bulundu. Toprak ve şirketlerin özelleştirilmesi büyük ölçüde Kuzey kökenli zengin ailelere, özellikle de Başkan Salih’in akrabalarına yaradı ve büyük hoşnutsuzluğa yol açtı.

Bu olayda da Suudi Arabistan el altından müdahale etti ve Selefi milisleri desteğe gönderdi. Büyük çatışmalardan sonra ayaklanma 1994’te Kuzey ordu güçleri tarafından bastırıldı ve Salih tek başına iktidar oldu. 2004’te savaş yeniden alevlendi ve Seda yani Suudi Arabistan’a yakın bölgede, Yemen merkezi iktidarı ile şii Husi aşiretleri yeniden çatışmaya başladı. Şavaş 6 yıl sürdü ve Suudi rejimi bir defa daha müdahale edip Salih ordusuna destek verdi. Çünkü bu bölgede bir şii iktidarının oluşması, Suudi Arabistan’daki şii muhalefet için bir üs oluşturacakt.