Ekim 1944’te İngiliz birlikleri Yunan halkı tarafından kurtarıcı olarak karşılandı, ancak Aralık ayında halkı bombalayarak birkaç yıl sürecek bir iç savaşı başlattılar.
Yunanistan’da İkinci Dünya Savaşı Ekim 1940’ta Faşist İtalya’nın saldırısıyla başlamış, bunu Nisan 1941’de Hitler Almanya’sının saldırısı izlemişti. Ülke, Mihver güçleri olan Almanya, İtalya ve Bulgaristan tarafından üçlü bir işgale uğradı. Halk, işbirlikçi Yunan hükümeti ve faşist örgütler tarafından desteklenen işgalcilerle mücadele etmek zorunda kaldı. 1941-1942 kışında yaşanan kıtlık on binlerce insanın hayatına mal oldu. Direniş eylemlerine yönelik tepkiler, tutuklamalar, yargısız idamlar, sürgünler ve köylerin yakılması çoğaldı.
Komünist direniş
Eylül 1941’de Yunanistan Komünist Partisi (KKE) Ulusal Kurtuluş Cephesi’ni (EAM) ve daha sonra da kasabalardaki direniş gruplarını ve işgalcilere karşı gerilla savaşı yürüten partizan gruplarını içeren Ulusal Halk Kurtuluş Ordusu’nu (ELAS) kurdu. Alman birliklerinin geri çekildiği 1944 yazına gelindiğinde EAM ve ELAS’ın etkisi tüm ülkeye yayılmıştı. Stalinist Enternasyonal’in politikasını benimseyen KKE liderliği her türlü proleter devrim perspektifini terk etmişti. KKE, 1934’ten beri Yunanistan gibi az gelişmiş bir ülkede ilk adımın burjuva demokratik devrimi olması gerektiğini savunuyordu. Yunanistan o zamanlar bir monarşi ve yoksul bir ülkeydi, Avrupa bankalarının vesayeti altındaydı, 1936’da Metaksas’ınki de dahil olmak üzere periyodik askeri darbeler olmuş, özellikle Komünist Partililer olmak üzere muhalifler suikasta kurban gitmiş, hapsedilmiş ya da sınır dışı edilmişti.
EAM’nin amacı bir Kurucu Meclis seçmek ve işgalcilere karşı savaşan partilerden oluşan geçici bir hükümet kurmaktı. Kurtarılmış olan bölgelerde EAM-ELAS, kurtarılmış Yunanistan’ın gelecekteki hükümetinin öncüsü olması amaçlanan ve KKE’nin üzerinde sıkı bir kontrole sahip olduğu “Dağ Hükümeti” adında bir yerel hükümet kurdu. Yoksul halk arasında, işgalcilere karşı mücadelenin uyandırdığı ulusal duygu, özellikle başkentin işçi sınıfı semtlerinde, bir toplumsal kurtuluş umuduyla birleşti. KKE militanları, sempatizanları ve halkın bir bölümü, bir tür halk cumhuriyeti, “laokrasi” olacak yeni bir iktidarın kurulmasını bekliyordu.
İngiliz emperyalizmine göre “kurtuluş"
Churchill ve İngiliz yöneticileri için bölgedeki nüfuzlarından bir santim bile vazgeçmek söz konusu değildi. Yunanistan, monarşisi ve hükümetleri uzun zamandır onların Orta Doğu ve Süveyş Kanalı’ndaki dayanaklarıydı. 1943’te Almanların Stalingrad’da bozguna uğramasının ve Hitler rejiminin öngörülebilir yenilgisinin ardından, savaş sonrası Avrupa’da güç paylaşımı sorunu gündeme geldi. Müttefikler sadece Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra olduğu gibi yeni bir devrimci dalgasını önlemekle değil, aynı zamanda nüfuz alanlarını paylaşmakla da ilgileniyorlardı. Churchill 9 Ekim 1944’te Moskova’da Stalin’den Balkanlar üzerindeki nüfuzun paylaşılmasını, Yunanistan’ın Büyük Britanya’ya, Romanya’nın Stalin’e bırakılmasını ve Yugoslavya’nın ikisi arasında bölünmesini sağladı.
12 Ekim 1944’te, Alman birlikleri çekilir çekilmez, İngiliz birlikleri bölgeyi işgal etti. Kısa bir süre sonra Churchill tarafından kurulan hükümet, sözde demokrat ama her şeyden önce bir komünist karşıtı olan eski politikacı Papandreu tarafından yönetilmeye başlandı. İngiliz otoritesi altında devlet iktidarının yeniden kurulması, ulusal bir ordunun, polis gücünün, jandarmanın ve kamu hizmetlerinin yeniden oluşturulması ELAS’ın silahsızlandırılmasını gerektiriyordu. Papandreou’nun ulusal birlik hükümeti bazı KKE üyelerini de içeriyordu. Ancak aynı zamanda, İngiliz yetkililer sağcı direnişe, EDES’e dayandı ve eski Nazi işbirlikçilerini de içeren baskıcı güçleri yeniden oluşturdu. Ardından İngiliz birliklerinin şefi Scobie, Direniş birliklerinin terhis edilmesini emretti. KKE lideri George Siantos İngiliz emrine karşı çıktı ve EAM, ulusal birliğe bağlılığını ilan ederken, 3 Aralık 1944’te Atina’da barışçıl bir gösteri ve ertesi gün genel grev çağrısında bulundu. Gösteri yasaklandı ve polis ateş açarak yirmi sekiz kişinin ölümüne ve çok sayıda kişinin yaralanmasına neden oldu.
Ezilme
Bunu takip eden günlerde, halkın bir bölümü gerici grupların provokasyonlarına kendiliğinden karşılık vererek İngiliz tankları tarafından korunan polis merkezine saldırdı. Yerel EAM ve sendika örgütleri, sakinlik çağrısı yapan
EAM liderliğinin amaçlarının çok ötesine geçtiler. Siantos, ELAS birliklerini terhis etmeyi reddederek “gerçek” bir ulusal birlik hükümeti kurmaları için baskı yapmayı umuyordu. KKE yönetimi gerici grupları ve eski Nazi işbirlikçilerini düşman olarak gösterirken, İngiliz “kurtarıcıları” gözden uzak tutmaya çalıştı. Çatışma sürerken, burjuva temsilcilerin yer aldığı bir birlik hükümetinden başka bir şey istemeyen Komünist Parti’nin bu politikası işçilere hiçbir perspektif bırakmıyor ve ezilmelerini kolaylaştırıyordu. Churchill 5 Aralık’ta Scobie’ye telgraf çekmiştir: “Şehre yaklaşan EAM-ELAS gruplarını etkisiz hale getirmeli ya da yok etmelisiniz (...) İsyanın sürdüğü fethedilmiş bir şehirdeymiş gibi davranmaktan çekinmeyin”. Ülkenin kuzeyinde mahsur kalan ELAS taburlarından bazıları Atina’daki savaş alanından uzak durdu. İngiliz hava kuvvetlerinin bombardımanı altında Atina halkı ve işçi mahallelerinin nüfusu, Ulusal Muhafızlara ve üst sınıfların gençlerinden oluşan Güvenlik Taburlarına karşı şiddetle savaştılar.
KKE’nin Stalinistleri iç düşmanları olarak gördükleri kişilerle savaşmayı da unutmadılar: Atina savaşı onlar için muhaliflerini, özellikle de Troçkistleri yok etme fırsatı oldu. İşgal sırasında onları hapishanelerde ve makilerde avladıktan sonra, bu baskıyı şehirlerde, özellikle de Atina’nın işçi sınıfı semtlerinde sürdürdüler. KKE gizli polisi OPLA, bu muhaliflerin yüzlercesinin ortadan kaldırılmasından sorumluydu. 30 Aralık 1944’te, KKE’nin kalelerinden biri olan Kaisariani işçi mahallesi teslim oldu. 4 ve 5 Ocak 1945’te zayıf düşen ELAS birlikleri Atina’yı terk etmek zorunda kaldı. 12 Ocak 1945’te ateşkes ve bir ay sonra da İngilizler ve Yunan hükümeti tarafından EAM’ye dayatılan Varkiza Anlaşması yenilgiyi teyit etti. Ancak ELAS hala varlığını sürdürüyordu ve KKE, onu yok etmeye kararlı olan rejim için kentsel ve kırsal nüfus arasında çok fazla etkiye sahipti. İç savaş 1946’dan 1949’a kadar sürdü. ELAS militanları ve eski üyeleri üzerinde aşırı sağcı terör uygulandı. KKE yönetimi devrim istemeyerek Yunan işçilerini ezilmeye teslim etmişti. (LO, 12.02.25)