Göz önündeki sır!
Michael Zweig’in “Amerika’nın En İyi Saklanan Sırrı: İşçi Sınıfı Çoğunluktur” isimli kitabı, ABD’de Nisan 2012’de yayınlanan güncel verilerle genişletilmiş ikinci basımı Türkçe’de yayınlandı.
Michael Zweig, üniversitede iktisat profesörü olmasının yanı sıra, Birleşik Üniversite Çalışanları sendikası üyesi. ABD’deki önemli sendikal konfederasyon AFL-CIO’da iki dönem yöneticilik yapmış. Ayrıca “İşçi Sınıfı Yaşamı Çalışmaları Merkezi”nin kurucusu. Kitaplarının yanı sıra “Yüz Yüze Buluşma: Irak-ABD Emek Dayanışması Turu” adlı kısa belgeselin yapımcılığını, ‘Neden Afganistan’dayız?’ adlı belgeselin de yazarlığını, yönetmenliğini ve yapımcılığını yapmış.
“Zweig, Amerikan toplumu hakkındaki yaygın “geniş orta sınıf” mitini çürütüyor. İşçi sınıfının yok olduğunu, sınıf mücadelesinin ise artık modası geçmiş bir fikir olduğunu söyleyenlere, en gelişmiş kapitalist ülkeden, imparatorluğun merkezinden cevap veriyor.
Sır perdesini aralayarak çıplak gerçeği, ABD Çalışma Bakanlığı verileriyle gösteriyor. İşçi sınıfının toplumun çoğunluğunu oluşturduğunu sergiledikten sonra, dikkatleri sınıf analizinin en belirleyici noktasına yöneltiyor: İşyerinde ve toplumda kararları kimin verdiğine…
“Gerçek karar vericiler” nüfusun sadece % 1’i… Bırakın işçi sınıfını, serbest meslek sahipleri, küçük işletmeciler, profesyoneller hatta çoğu yönetici dahi yöneten değil sadece yönetilen! Çok açık ki yönetenler de sınıf mücadelesinden vazgeçmiş değil.
Maç uzun süredir tek kale oynanıyor… Üstelik sadece Amerika’da değil dünyanın her ülkesinde durum aynı. İşçi sınıfının ve emek örgütlerinin üzerindeki ölü toprağını atma ve oyuna girme vakti geldi diyen Zweig sadece sosyal ve sınıfsal mücadelelere ilgi duyan akademisyen ve aktivistlere değil, sendikacılara ve işçi sınıfı önderlerine de hitap ediyor.
Sadece işçi sınıfı ve kapitalist sınıfla değil bu iki sınıf arasında kalan orta sınıfla, en alttakilerle, toplum dışı denilenlerle de ilgileniyor ve işçi sınıfına, ekonomik ve sosyal adalet için mücadelesinde bu sınıfların desteğini kazanmasının kritik önemini anlatıyor.
Üstelik kadim bir sloganı çağrıştıracak, hatta tekrarlayacak nitelikte: “Üreten biziz, yöneten de biz olacağız!”
H2O Yayınları’ndan çıkan kitap, yayınevi tarafından bu şekilde tanıtılmış. Bu tanıtıma eklenebilecek olan; kitapta işçi sınıfının Amerikan toplumundaki konumunun, bizde fazla bilinmeyen ya da medyaya çok farklı yansıtılan somut örnekler üzerinden anlatılmasıdır.
Yazar, propagandayı değil, anlatmayı seçtiği için olacak, kitabın dilinin de açık ve sade olduğunu eklemek gerekiyor.