Sinif Mucadelesi

23 Nisan! Neşe doluyor insan!

Cumartesi 14 Nisan 2012

Meclisin açılış tarihi olan 23 Nisan haftası, farklı ülkelerden gelen çocukların da katılımıyla, şenlik biçiminde kutlanıyor. Yetkililer, “çocuk bayramı” olan tek ülke olmakla övünüyor, süslü konuşmalar yapıyor. Oysa Türkiye’de çocukların durumu hiç de övünülecek durumda değil.

Her şeyden önce çocuklarımızı yaşatamıyoruz. Türkiye kişi başına gelir düzeyi dünyada 54’üncü sıradayken, beş 5 altı çocuk ölümlerinde 100. sırada.

Türkiye’de her 4 çocuktan biri çalışıyor. Yaşları da 7-13 ile 14-18 arasında en çok çocuğun çalıştığı iller; Mersin, Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Şanlıurfa, Van, Adana, Gaziantep ve İstanbul başta. Yani yoksulların çocukları çalışıyor ve çalıştıkları halde yoksullar. Türkiye’nin 0-18 yaş arasındaki 24 milyonu aşkın çocuğun 6 milyonu, yani her 4 çocuktan 1’i yoksul. Çalıştırılan çocuklara, onların sırtından yeterince kâr edilmiyor diye daha ucuza çalıştırılıyor.

Bunlara ek olarak çocuklar, yetişkinlerin çeşitli biçimlerdeki şiddetine maruz kalıyor, istismar ediliyor. Örneğin son beş yılda bin 659 çocuk kaçırıldı. Toplam rakam 8 binin üzerinde ve her geçen gün artıyor.

Çocuğa eziyet ve şiddet sadece sokakta değil her yerde var: Okulda, ailede, işyerinde, mahkemede! 3-17 yaş grubundan çocukları olan babaların yüzde 17’si ile annelerin yüzde 35’i cezalandırma amacıyla çocuklarını “bazen” dövdüklerini kabul ediyor. Bu cezalar hukukta suç sayılan “şiddet” düzeyine varabiliyor: Örneğin, her on anne ve babadan biri çocuklarını bir odaya kapatıyor, dövüyor, korkutuyor, bağırıyor veya yüksek sesle azarlıyor.

Ailedeki şiddet devlet katında da sürüyor: Çocuk mahkemeleri 81 ilin yalnızca 30’unda var ve çocukların çoğu yetişkin mahkemelerinde yargılanıyor. Çocuk hapishanelerinde çocuklar için ortalama yargılama süresi 420 gün civarında. Oysa bu süre yetişkinler için ortalama 258 gündür. “Çocuk bayramı” olan ülkeye çok da uygun!

Türkiye, uluslararası kurumlara göre “üst orta gelir düzeyindeki bir ülke” kabul ediliyor. Dünyanın 17’inci büyük ekonomisi ve kişi başına gelir kağıt üstünde 10 bin doları geçti; yani çocuklar böyle bir ülkede büyüyor. Koşulları da buna göre olması gerektiği düşünülebilir ancak hiç de böyle değil! Karnını yeteri kadar doyuramayan 15 yaşından küçük 4.6 milyon çocuk (18 yaşın altı alınırsa 5.5 milyona yakın) ulusal yoksulluk sınırı altında. Türkiye, OECD ortalamasının iki katı olan bu miktarla liste başı. Sorun iddia edildiği gibi genç nüfus değil, artan gelirin çocuklara ve gençlere gitmemesidir.

Yaşatamadığımız, sağlıklı büyütemediğimiz, eğitemediğimiz çocukları evlendirmekte çok başarılıyız. Türkiye’de normal evlilik yaşı 17, mahkeme kararıyla evlilik yaşı 16. Cinsel saldırı durumunda 15 yaş yeterli görülüyor.

Çocuklara yönelik bu utanç verici ve yıllar geçtikçe iyileşmeyen koşulların nedeni, Türkiye’nin yoksul ya da geri kalmış bir ülke olması veya nüfusunun eğitimsiz olmasından değil. Yirmi, otuz yıl önce de söylenen bu gerekçelerin bugün hiçbir kabul edilir yanı yok.

Türkiye’de ve kendisine benzer seviyedeki ülkelerde çocukların karınlarını bile doyuramamalarının nedeni, imkan olmaması değil. Bugünkü düzende her şeyin bir avuç doymak bilmez patronun kâr hırsına göre düzenlenmiş olması. Yıllar içinde düşen ücretler, sosyal dayanışma ağlarının çözülmesi, çocukları sadece ailelerinin olanaklarına hatta bazen ailelerinin olanaklarının da dışına itmektedir. Toplumda yeterince zenginlik var ama bu zenginlikten işçi sınıfının çocukları yararlanamıyor. Bu toplumun hiçbir şeyinden sorumlu olmayan çocuklara düzenin suçlarını yüklemek utanç verici.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2012  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 166 - 11 Nisan 2012  Site yaşamını izle Güncel… Güncel… Güncel…   ?