Sinif Mucadelesi

İşsizlik değil ama işsizlik rakamları düştü

Perşembe 13 Ekim 2011

Başbakan “Ulusa Sesleniş” konuşmasında, çoğu gelişmiş 33 ülkenin üye olduğu, uluslararası bir örgüt olan OECD üyesi ülkeler arasında, işsizlik rakamlarının en hızlı düşen ülkenin Türkiye olduğu söyleyerek, bu başarıyla övündü, muhalefeti rakamları bilmemekle suçladı.

Başbakanın, aralarından sıyrılmakla övündüğü OECD ülkelerinin çoğu, ekonomik krizle boğuşan Avrupa ülkeleri. Üstelik resmi rakamlarda işsizlik azalmasına rağmen Türkiye hala bu ülkeler arasında en yüksek işsizlik oranına sahip olan ülke olmayı sürdürüyor. Pişkinliğin bu kadarına pes doğrusu!

Aslında olumlu veya olumsuz, rakamlar gerçeği anlatmıyor. Çünkü TÜİK gibi yerli veya OECD gibi uluslararası kurumların bir amacı da, kitlelere kapitalist düzen içinde işlerin ne kadar iyi gittiği masalını rakamlarla desteklemektir. Tıpkı hükümetin yaptığı gibi.

Bugün resmi işsiz sayısı 2 milyon 537 bin. Rakamlar gerçek işsizliği açıklamıyor, işsizlikle ilgili gerçekleri gizliyor. Örneğin, İŞKUR’a kayıtlı olmayan işsizler, rakamlara dahil olmadığı için “işsiz” sayılmıyor. Ayrıca iş bulmaktan umudunu kesen, resmi olarak 890 bin kişi de işsiz sayılmıyor. Oysa bu rakam eklendiğinde Türkiye’de fiili işsiz sayısı 4 milyon 427 bine, işsizlik oranı da yüzde 15’e çıkıyor.

Bu konudaki başka bir sahtekârlık da gelire yani ücrete hiç bakılmaması. İşçi ayda bir liraya da çalışsa beş yüz liraya da çalışsa aralarında hiçbir fark yok. Oysa geçinmek için işte çalışıyoruz. Geçinemedikten sonra işin ne önemi var?
Buna bağlı bir konu da gelir adaletsizliği. Başbakanın aralarından sıyrılmakla övündüğü OECD ülkeleri arasında Türkiye, gelir adaletsizliğinin en yüksek olduğu Şili ve Meksika ile birlikte birinci sırada. Her dört kişiden biri yoksulluk sınırının altında, nüfusun yarıdan fazlası “iki günde bir içinde et ya da tavuk olan yemek” yiyemiyor, üçte birine yakını evini gerektiği gibi ısıtamıyor.
Türkiye ekonomisi dünyanın on altıncı büyük ekonomisi ama işçiler açısından çok daha gerilerde. Patronlar açısından, kasaları çok daha fazla doluyor, kâr oranları arttı, işleri tıkırında. Ancak işçiler açısından, işsizlik uzun dönemde azalmıyor aksine artıyor ve buna düşen ücretler, kötüleşen çalışma koşulları eşlik ediyor.

İşsizliğin azalışına ilişkin olarak bu düzende söylenen hiçbir şey gerçeği anlatmaz. Çünkü bu düzenin kendisi, kapitalizm işsizliği bizzat üretir. Böylece hem işçi ücretlerini düşürüp kâr etme hem de çalışma süresini uzatarak, az işçiyle çok üretim yapma olanağı sağlanır. Hiçbir patron işsizliğin bitmesini istemez. Sadece işçilerin sorun çıkarmamasını ister. Bunu sağlama görevini de sözde resmi rakamları da kullanarak, kolayca yalan söylemeye alışkın olan politikacılara vermiştir. Başbakan da bu görevini layıkıyla yerine getirmeye çalışıyor.

Kapitalist düzende, Türkiye ekonomisinde olduğu gibi ekonomik büyüme olduğunda bundan patronlar yararlanır, genellikle işçilerin durumunda, eğer işçiler mücadele edip hak almazlarsa iyileşme olmuyor. Hatta patronlar, kendilerini daha güçlü hissettikleri için işçi haklarına saldırıp daha da geriletme yolları arar. Ekonomik durum kötüye gittiğinde bundan ilk zarar gören işsizlik ve ücretlerin düşmesiyle işçiler olur. Başta siyasiler ve sendika bürokratları, patronlar işçilere fedakarlık yapmaları gerektiğini anlatır, aslında bunu dayatır.

İşçiler ekonominin işleyişinde, kararların alınmasında söz sahibi değil ama sonuçlarından ötürü bedel ödüyor. Bu düzen artık değişmelidir. İşçi sınıfı, ekonominin işleyişinde söz sahibi olmalıdır. (06.10.11)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2011  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 160 - 7 Ekim 2011  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?