Sinif Mucadelesi

Kapitalist düzen bir deliler evine dönüşüyor

Perşembe 24 Haziran 2010

Borsalar yo-yo oyunu oynuyor: Aniden fırlayıp aniden çöküyorlar. Milyarlar buharlaşıyor, sonra yeniden ortaya çıkıyor. Devletler iflas eşiğinde. En küçük bir söylentinin ardından borsalarda panik yaşanıyor. Para birimleri tehlike altında. Bu ekonomiyi artık, ondan yararlananlar da dahil, kimse denetleyemez durumda. Hele hele siyasetçiler hiç denetleyemiyor: Yaptıkları tek şey büyük sermayeye hizmet etmek ve bu yolda yaptıklarının doğru olduğunu anlatmaktır.

Mali sektördeki bu çalkantılar bütün ekonomiye yansıyor. Çünkü dünyayı yöneten para babaları ve mali sektördür. Ancak sonuç itibarıyla tüm bu para yani borsalarda kumarhanelerde kumar oynar gibi işlem yapan para babalarının harcadığı milyarlar, dünyada milyonları bulan emekçilerin çabalarının, çektikleri acıların ve sömürülmelerinin ürünüdür.

Bizlere “mali pazarı”, sanki bilinmeyen ve gizemli bir olgu gibi tanıtıyorlar. Aslında bunların kimler olduğu gayet iyi biliniyor ve topu topu birkaç düzineyi geçmeyen bankadır. Bu bankalar, kurdukları ağlarla bütün ekonomiyi, bütün toplumu yerküresi seviyesinde denetimleri altına aldılar.

Mali işlemler, spekülasyonlar sadece spekülasyon amaçlı emeklilik fonlarıyla sınırlı değil. Bu sözü edilen fonların faaliyetlerini sınırlayıp üstleri olan vergi cennetleriyle olan bağlarını koparmakla kapitalizmin düzeleceğini sanmak tamamen yanlıştır. Çünkü bütün kapitalist gruplar, esas faaliyetleri üretim alanında olanlar dahil, her geçen gün gittikçe daha büyük miktarlardaki sermayelerini mali işlemler, yani spekülasyon amaçlarıyla kullanıyorlar.

Şimdi ekonomik alanda yaşananlar şu veya bu kapitalist çevre ile sınırlı değil. Üstelik şu veya bu iktisadi görüşleri savunan liberal iktisatçıların kapitalist sınıfı etkilemeleriyle de sınırlı değil. Yaşanan kriz, kapitalist düzenin özüne aittir. Yani toplumun büyük bir çoğunluğuna fabrikaların, bankaların ve bütün üretim araçlarının özel mülkiyete dayalı olmasından, dayatılan sömürüden dolayıdır. Bu ekonomik düzen gözleri görmez, çılgınca rekabete bağlı ve tek amacı ve motoru çok, daha çok kâr etme temelinde olan bir düzendir.

Yaşanan ve devasa tahribatlara yol açan krize karşı reformlardan söz edenler ya da durumu iyileştirmek için reçeteler sunanlar en iyi şekliyle hayalperesttirler. Ama bu gibi zırvaları ileri sürenlerin büyük bir çoğunluğu krizden dolayı feci acılar çeken toplumsal sınıfların düşmanıdır.

Kriz olmadığı dönemlerde de kapitalizm adaletsiz bir düzen olup hem sınıflar hem ülkeler arasındaki uçurumu daha da büyütüyor. Bu toplumsal ve ekonomik düzenin yıkılması gerekliliği şu veya bu olaya dayanmıyor. Esas neden, bu düzenin insanlığın temel ilerlemeleri yolunda gerçek bir engel oluşturmasındandır.

Şu anda, 2010’da yaşadığımız krize gelince, buna önce “Yunan krizi” denindi. Sonra da “avro krizi” oldu. Çareleri ise yine aynıdır: Kamu paralarını bankaları kurtarmak için kullanmaktır.

Bazı kişiler, devletleri ve yöneticileri 2008 krizinden ders çıkarmamakla suçluyor. Ancak sorun devletlerin ve yöneticilerin gereken dersleri çıkarmamaları değil! Çünkü hepsi de burjuvaziye hizmet ediyor. Hepsi de kapitalizme hizmet vermek için şekillenip eğitilmişler. Zor durumlarda kapitalizmi nasıl kurtarırız, onların kârını nasıl garantileriz düşüncesidir. Ürettikleri çözümler toplumu yok etse de umurlarında değil!

Devlet kasalarını ne işçiler ne işsizler ne de emekliler boşalttı. Devletin dağıttığı milyarlar onlara verilmedi. Dağıtılan milyarlar banka sahiplerine, büyük gruplara gitti ve onlar da böylece kârını garantileyip arttırdılar.

Biriken devasa borçlar, zenginler sınıfına aktarılan paralar yüzündendir. Borç, yoksullar yüzünden değil. Zenginlerin borcudur ve bedelini onlar ödemeli. Sakın ödeyemeyiz demesinler, çünkü tonlarca paraları var.

Ekim 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrimi gerçekleştirdikten sonra ilk aldığı kararlarından biri kamu borçlarının hepsini iptal etmek oldu. Yani Çarlık Rusya’nın borçlarını kabul etmeyip, borç yükünü yoksullara ödetmeyi reddetti.

Soldan sağa bütün resmi siyasi çevreler borçlar ödenmelidir diye ısrar ediyor. Bu olgu onların tümünün kapitalist sınıfa hizmet ettiğini, onun önünde el peçe durduğunu ve bundan da gurur duyduklarını gösteriyor.

Ekonomik kriz ve yol açtığı devasa kamu borçları ve de burjuvazinin bunların bedelini sömürülenlere ödetmekte kararlı olması kaçınılmaz bir şekilde sınıf mücadelelerini daha da şiddetlendirecek. Ancak şu ana kadar bu mücadele tek yönde oldu. Yani sadece burjuvazi, kapitalist sınıf işçi sınıfına karşı sınıf savaşı verdi.

Biz sömürülenler bu açıdan çok gerilerdeyiz. Ama bu ekonomik koşullar, burjuvaziyi, patronları emekçilere daha çok saldırmayı götürecek. Elde edilen hakları geri almaya devam edecekler.
Çünkü kapitalist toplumda kazanılan hakların hiçbir garantisi yok. Sömürücüler her zaman daha çok para istiyor. Bu nedenle sömürülenlerden bin bir şekilde para sağlıyorlar. Hatta ileride, şimdi aklımızdan hiç geçmeyen yöntemleri de kullanarak para sızdırmaya çalışacaklar.

Seçimler yoluyla yaşamımızı değiştirmek ümidi biz emekçiler için her zaman sahte bir çözüm olmuş ve yine de böyledir. Hiçbir seçim sonuçları sömürülenler ile sömürenler arsındaki güç dengelerini değiştirmedi. İşte bu nedenden dolayı bizler ne geçmişte böyle bir düzenbazlığa katılmadık ve katılmayacağız.

Sosyalist Parti, tüm yöneticileri ve parti aygıtı madden ve manen burjuvazinin hizmetindedir. Muhalefette iken sağdan biraz farklı olan bazı önerilerde bulunuyorlar. Ama hükümet olduklarında bazen emekçilere karşı sağdan da daha büyük saldırılarda bulunurlar. Kendilerini burjuvaziye kabul ettirmek için emekçilere acı ilacı daha kolay içirebileceklerini anlatıyorlar.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı bizler emekçilerin bilinçlenmesi için hedeflerimizde yine ısrarcı olacağız ve kapitalist toplumu kökünden yıkmaktan vaz geçmeyeceğiz.

Toplumsal bir felaket olan işsizliğe karşı istihdam alanları açmak için işten atılmaların yasaklanıp mevcut iş hacminin emekçiler arasında paylaşılmasını savunmaya devam edeceğiz. Emekçilerin satın alma gücünü artırmak için önemli ücret zamları dayatmak gerekiyor. Ek olarak da ücretlerin fiyat zamları oranında otomatik artmasını, yani eşel mobili uygulatmak gerekir.

Tüm bu önlemlerin uygulanabilmesi için emekçilerin ve bütün kitlelerin bankaları ve işyerlerini denetlemeleri gerekiyor.

Sömürülen kitleler ancak yukarıda belirtilen hedefler temelinde mücadeleye geçerse topluca bilinçlenip kısmı mücadele ve başarıların kesinlikle kalıcı olmadığı bilincine varabilirler. Çünkü patronlar örneğin bir ücret zammı veya çalışma süresinin azaltılması konusunda ilk fırsatta geri adım atar. Burjuvazi, ekonomi üzerinde hakimiyetini koruduğu ve de devleti başta olduğu müddetçe, emekçilerin mücadeleler yoluyla bile elde ettiği haklar güç dengesi değişir değişmez ilk fırsatta hakları geri alırlar.

Bu gün kimse bardağı taşıran damlanın ve toplumsal bir patlamanın ne zaman olacağını söyleyemez. Ama haksız kararlar ve krizle birlikte gittikçe büyüyen adaletsizlikler bu yöne doğru gidiyor.

Bugün, “komünist” kelimesine ilk başlarda verilen anlamı veren tek akımız. Yani toplum kapitalizmden ancak işçi sınıfının kurtuluşuyla kurtarılabilinir.

Bunun ilk şartlarından birisi de kapitalistlerin mülksüzleştirilip, üretim araçlarının bir avuç ayrıcalıklının ceplerini doldurmak için değil, demokratik temellerde örgütlenmiş kitleler tarafından denetlenip, üretimin bu temellerde gerçekleştirilip herkesin ihtiyacını karşılamak için gerçekleşmesidir.
LO (28.05.10)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 144 - 4 Haziran 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?