Sinif Mucadelesi

Madenciler, patronların kâr düzenin kurbanı

Perşembe 24 Haziran 2010

Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu Karadon maden ocağında 17 Mayıs’ta meydana gelen grizu patlamasında, 540 metre derinde kalan 30 madencinin cesedine üç gün sonra ulaşılabildi. Bazı işçilerin bedeni tanınmayacak biçimde yanmıştı. İşçiler, grizu (metan gazı + hava karışımı) patlaması nedeniyle oluşan yüksek sıcaklık, karbon monoksit gazı ve darbe etkisine maruz kaldılar.

Zonguldak’a giden bakanların, sahte dualarına, üç gün süren göz boyamalarına karşın, madencilerin öldüğü açıktı. Çünkü grizu, 650’C’de sıcaklık ile patlar. Grizu patlaması olabilmesi için havada en az yüzde 12 oranında oksijen ve yüzde 5–15 oranında metan gazının karışması gerekir.

Grizu patlaması, tahrip gücüne ve yıkım etkisine sahiptir. Nitekim patlamanın şiddetiyle kuyudaki vinç sistemi tahrip oldu, kurtarma için kuyuya inilemedi.

Ülkedeki yaşlı kömür damarlarında grizu riski yüksektir. Yasalara göre, metan gazının havada bulunma oranı, yüzde 1’dir. Bu seviyeye ulaşıldığında acilen önlem alınması, yüzde 1’in üzerine çıktığında, maden ocağının acilen boşaltılması gerekir.

Ocak derinliği, eğimi, üretim yöntemi, fay ve çatlak yapılar grizu riskini değiştirir. Metalin metale sürtmesi, ocakta her hangi bir ateş parçası veya kullanılan çelik ekipmanların ısınması sonucu patlama oluşabiliyor.
Patlamanın olduğu madende, galeri açılması işi taşeron firma tarafından, patlayıcı madde kullanılarak yapılıyordu. Maden mühendisleri odası, grizunun yükseldiğinin belli olduğu ancak erken uyarı sistemi olmadığı için bir işe yaramadığını, havalandırmanın yetersiz olduğunu, işçilerin gaz maskesinin bulunmadığını ve çalışan işçilerin eğitimsiz olduğunu açıkladı.

Olay yerine giden başbakanın “madencilik mesleğinin kaderi”, çalışma bakanın “güzel öldüler” demesi, muhalefetin ve aynı çizgideki sendikacıların, suçu hükümete atmak üzere taşeron ve denetim sisteminden şikayet etmelerine imkan verdi.

Elbette bu eleştirilerin haklılık payı var. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Şubat ayı verilerine göre, Türkiye, maden işçisi ölüm oranında dünyada üçüncü Avrupa’da birinci. 2008’de 43, 2009’da 92, bu yıl daha bitmeden 182 işçi, madende öldü.

Madenci ölüm sayısı, özelleştirmeyle artıyor. Son 15 yılda özel sektör madenlerinde çalışan işçi sayısı 10 binden 38 bine çıktı, özel sektörün payı yüzde 40.5’ten yüzde 69.6’a.

Özel sektör, denetimden uzak, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinden yoksun, düşük ücretlerle, ağır çalışma koşulları altında işçi çalıştırıyor.
Kamu işyerlerinde, kurallara ve iş güvenliğine daha çok önem verildiği doğru. Buna rağmen Türkiye’deki en büyük maden kazası kamu işletmesinde oldu. 1992’de Kozlu ilçesindeki maden ocağında zincirleme grizu patlamalarında 263 madenci can verdi. Patlama o kadar büyüktü ki, kapatılan ocak, 23 gün sonra açıldığında yangının kızışması üzerine bir kere daha kapatıldı. Bundan önceki en büyük kaza 1983’de, 103 işçinin yaşamını yitirdiği Armutçuk patlamasıdır.

Bugün, hangi gazın etkisinin ne olduğu, hangi ocakta, hangi risklerin bulunduğu, bu risklerin insana zarar vermesine nasıl engel olunacağı çok iyi biliniyor. Ama bu bilgiler, üretimde gerektiği gibi kullanılmıyor. Çünkü hem özel sektör hem de devlet, işçinin kâr ettirmeye mecbur olduğunu düşünüyor ve çalışmayı buna göre düzenliyor. İşçinin hayatı değil, kâr ettirmesi ön palana alınıyor. Hükümetlerin, denetimle sorumlu resmi görevlilerin, patronların daha fazla kâr için uymadıkları kuralları görmezden gelmeleri ya da anlayışla karşılamaları onların da aynı biçimde düşündüğünü gösteriyor.

Bu nedenle emekçiler, kâr etmeyi her şeyin önüne, insan yaşamının bile önüne koyan bu düzen değişmedikçe maden ocaklarında, iş yerlerinde, tarlalarda ölümüne çalışmaya devam etmekle yüz yüze. (01.06.10)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 144 - 4 Haziran 2010  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?