Sinif Mucadelesi

AKP’nin bilançosu

Pazar 11 Nisan 2010

AKP’nin 2001 krizinin ardından nasıl çok kısa bir zamanda ortaya çıkıp iktidar olduğunu hatırlamakta yarar vardır. AKP ağırlıklı olarak Erdoğan ve Gül gibi Saadet Partisinden gelen kişiler etrafında kurulmuş olmasına rağmen diğer sağ ve merkez partilerin ufuklarından gelen bazı siyasetçilerden de oluşmuştu. 2001’de yolsuzlukların gündemden inmediği ve krizin etkilerinin kısa bir zamanda kitlelere büyük darbe vurduğu bir ortamda mevcut sağ ve sol bütün düzen partileri yıpranmıştı.

İşte böyle bir ortamda Türkiye’deki sermaye çevreleriyle ABD başta olmak üzere dünya büyük burjuvazisinin onayı ve önemli desteğiyle ve medyanın yoğun çabalarıyla AKP’nin diğer partilerden farklı olduğu anlatıldı. Kitlelere, AKP’nin dürüst olduğu, onu oluşturanların diğer politikacılar gibi sadece ceplerini doldurmayı düşünmedikleri, kitlelere hizmet vermek için çalışacakları söylendi. Tabii ki başta Erdoğan ve Gül olmak üzere bütün AKP ileri gelen siyasetçileri, büyük sermaye tarafından yıllar öncesinden bin bir sınavdan geçirilmişti. Örneğin AKP iktidar olmadan önce Erdoğan en az üç defa ABD ziyareti yapmıştı!

Şu da bir gerçektir ki diğer yıllardaki iktidarlara göre gerek hükümet olarak gerek belediyeler yoluyla kapitalist temellerde de olsa daha ciddi bir iktidar oldu. Ama niçin ve nasıl oldu?

Her şeyden önce dünyadaki son dönem değişikliklerinden dolayı böyle bir tercih yapıldı. Ortadoğu’da önemli bir yeri olan İran’ın emperyalist denetim altından çıkıp ona sorun yaratıp köstek olmaya başlaması ve ardından da krizin etkisiyle Pakistan’ın büyük bir istikrarsızlığa sürülmesi ve Afganistan’daki devlet yapısının çökmesi, kapitalist dünya için Türkiye’de “istikrarlı” bir rejimi acil ihtiyaç haline gelmişti. Üstelik Türkiye’nin coğrafi konumu emperyalist ülkelerin enerji kaynaklarından en önemlileri olan petrol ve gaz ulaşımı için büyük bir önem taşıyor. Yani özcesi dünya güçleri, Türkiye’yi yakın takip altına aldılar.

Örneğin IMF, Dünya Bankası ve dünyadaki önemli finans kuruluşlarının 2001’den sonraki Türkiye’ye tavır ve yaklaşımları daha da olumlu ve destek vericidir. Türkiye’nin G20’ye alınması, ekonomik durumun o kadar ahım şahım olmamasına rağmen kredi notunun yükseltilmesi bir rastlantı mı? Tüm bunlara 2001 krizi bahanesiyle Ecevit hükümeti döneminde düzenin istikrara ulaşması için alınan ekonomik kararların, sermaye için getirdiği görece olumlu ortamdan da AKP iktidarı yararlandı.

AKP ilk 5 yıllık iktidarın sonuna doğru yıpranmaya başlamıştı. TÜSİAD başta olmak üzere belirli büyük patron çevreleri başka bir alternatif bulmaya çalıştılar. Ama bulamadılar. CHP, MHP ve DP’nin durumları ortada! ABD de böyle bir tercihe sıcak bakıyordu herhalde. Erdoğan’a ve ABD’ye yakınlığı ile tanınan işadamı Zapsu’nun ABD’ye hitap ederek Erdoğan’ı kast ederek “onu kullanın” demesi basında bir hayli tartışılmıştı…

AKP ikinci defa da mutlak çoğunlukla seçilmesine rağmen Eylül 2008 krizinin dünyadaki kötü etkilerinden kurtulamadı. Şu anda yakın zamanda başka bir alternatif görülmemesine rağmen AKP gittikçe yıpranıyor. Kürt, Ermeni, Alevi açılımlarıyla ve yeni Anayasa girişimleriyle ve de mevcut ordu, yasama ve yürütme alanlarında hem yerli hem uluslararası büyük sermayenin çıkarlarını en iyi savunan hükümet konumunda olsa da kriz ortamında bunun ne kadar daha süreceği hiç de kestirilemiyor.

Özellikle Tekel emekçilerinin grevi sürecinde AKP “şimdiki ve geçmiş partilerden farklı olarak zenginlerden değil yoksul halkın yanındadır” görüntüsünü önemli ölçüde yitirip, onu şimdiye kadar destekleyen kitlelerin, özellikle de emekçi kitlelerin, gözünden düşmeye ve ona da “diğer partiler” gibi bakılmaya başlandı. Bütün bunlara Eylül 2008’den sonra yaşanan işsizliğin ve yoksulluğun hızlı bir şekilde artması eklenince, sermaye çevrelerinin rahatsızlıkları ve korkusu başlayıp “işsizliğe çare bulmak için” çalıştay düzenlemeye başlamalarının nedeni anlaşılıyor.

Evet, AKP artık kitleleri, özellikle de emekçi kitleleri, eskisi gibi uyutmaya yetmez hale geldi. Hatta dünya krizi önümüzdeki aylarda daha da büyürse bu süreç hızlanabilir. Bu nedenle de işçi sınıfı zaman kaybetmeden kendi öz sınıf çıkarlarını savunacak acil bir program etrafında harekete geçebilmek amacıyla şimdiden hazırlıklara başlamalı. (30.03.2010)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 142 - 2 Nisan 2010  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?