Sinif Mucadelesi

Türk ve Kürt burjuvazisi kendi çözümleri için pazarlık yapıyor, Kürt ve Türk emekçiler kendi çözümleri için mücadele etmeli

Çarşamba 9 Eylül 2009

Artık adı “kardeşlik projesi”ne dönüştürülen Kürt açılımı ile ilgili olarak görevli bakan ikinci kez açıklama yaptı: Anayasa değişikliği yok, af yok, hiçbir yeni düzenleme yok ama silahlar sussun, örgüt tasfiye olsun.

Hükümette laftan öte bir şey yok, generaller yıllardır ettikleri lafları sürdürüyor, kan akmaya devam ediyor. Acılar içindeki Kürt halkının “kan dursun, fukaralık bitsin” talebi için ne zaman hangi adım atılacak?

Bu son derece basit ve aslında kolayca yerine getirilebilecek talep yönünde atılan her adım yapılacak her düzenleme desteği hak ediyor. Bu açıdan özellikle MHP ve CHP yöneticilerinin, büyük acılara neden olan bu sorun üzerinden iğrenç bir şekilde siyasi çıkar peşinde milliyetçi ve Kürtlerin taleplerini görmezden gelen siyaseti tüyler ürpertici. Bu partilerin etrafındaki çevrelerin bir kısmı, Kürtlere karşı yürütülen savaşta harcanan milyarlardan ceplerini doldurmuş, şu veya bu şekilde akan paradan ve gelişen ilişkiler ağından faydalanmıştır. Bütün çabaları, kendi çıkarlarını korumak.

Kürt sorunu başbakanın söylediği gibi “çok boyutlu, çok yönlü” bir sorun, çözümün de böyle olması gerekir. Geçmişte medya “Kürt sorunu, benim sorunum” dediği için Demirel’i, “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” dediği için Mesut Yılmaz’ı da göklere çıkarmıştı. Daha sonrakiler, daha kesin sözler söyledi. Ama hep sözde kaldı.
Erdoğan da, Kürt sorununa el atlamadan önce Anayasayı değiştirecekti, Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne sokacaktı, Kıbrıs sorunun “kazan-kazan” hesabıyla halledecekti ne oldu? Elbette bir şeyler yapıldı ama yapılanlar, mağdurların, emekçilerin çıkarına olmadı.

Başbakanın Kürt sorununa bakışı ile Kürtleri temsil etme iddiasındaki DTP-PKK’nın bakışı aynı değil. Başbakan, “hepimiz müslümanız, kardeşiz” deyip, günümüzün modası, kişi hakları açısından yaklaşıyor. Onlara göre, Türkiye’de müslümanlar da eziliyor ya, işte Kürtler de böyle eziliyor. Oysa DTP, Kürtlerin bir ulus olarak tanınmasını, bir ulus olarak hak verilmesini, federasyon ya da özerklik ne derse densin, Kürt ulusunun bir düzeyde kendini yönetmesinin tanınmasını istiyor. Bu iki farklı zeminde nasıl çözüm olacak? Elbette ki sihirli sözcükler “uzlaşma” ve “taviz”.

Çünkü bu güne kadar “savaş” siyaseti ile işini görmüş olan Türk burjuvazisi, artık “barış” siyaseti ile daha kazançlı çıkacağını biliyor. Ortadoğu’da ve Irak’taki ekonomik ve askeri gelişmeler, petrol ve doğalgaz hatlarının inşasının getireceği kazanç, emperyalist devletlerle olan ilişkilerin yeni biçimlerine bağlı olarak rotasını “çözüm” siyasetine çevirdi. Buradan, generallere de kırıntılar düşecek ve görünen o ki onlar buna razı.

Beklenen kazanç iyi olacak ki, Türk burjuvazisi, bu güne kadar zırnık koklatmadığı ve bunun için üzerinde kanlı bir baskı kurduğu Kürt burjuvazisine de bir şeyler vermeye razı. Elbette pazarlık çetin olacak! Çetin olduğu kadar da gizli! Tıpkı Öcalan’ın devlete teslim ettiği ama kitlelere açıklanmayan paketi gibi.

Henüz paket açıklanmasa da, aslında taraflar niyetlerini ortaya serdi. Türk devleti, burjuvaziye dağıtma olanağı bulacağı kazanç oranında Kürt burjuvazisine bir pay verecek. Bu, yerel yönetim düzeyinde, devlet kurumlarının yerel şubeleri düzeyinde, belirli mevki, yatırımlar ve teşvik adı altında para biçiminde olacak. Ancak milyonlarca Kürde, sadece kırıntılar düşecek. Çünkü, bu kâr düzeninde bir avuç Kürt burjuvayı, kâr sisteminin alt basamaklarına dahil etmek, milyonlarca Kürdü insanca yaşam düzeyine yükseltmekten çok daha avantajlı ve az masraflı. Bu nedenle, Kürt kitlelerine, başbakanın söylediği gibi kültürel ve sosyal ama “kişisel” haklardan başka bir şey düşmeyecek.

Böyle bir çözüm, adına her ne denirse densin, fukaralığın, bölgedeki geri kalmışlığın, özellikle gençler arasında patlayan işsizliğin yanından bile geçmeyecek. Devlet yetkililerinin, patronların ve generallerin, tüm emekçileri gibi Kürtleri de hor görmelerinin, yoksul ve emekçi oldukları için aşağılanmalarının sonunu getirmeyecek. Oysa esas sorun bunlar.

Gerçek bir çözüm, Kürt halkının kendini yönetme de dahil, ekonomik, sosyal ve siyasal tüm haklarının tanınması, fukaralığı, işsiz kalmayı, muhtaç bırakılmayı, ayırımcılığı, aşağılanmayı, hor görülmeyi, her türlü acıyı yaşayan kitlelerin mağduriyetlerinin giderilmesiyle olur. İşte bu nedenle Kürt sorunun çözümü, ne tüm sorunların nedeninin milliyetçi ayırımdan kaynaklandığını ve kendileri yönetimde söz sahibi olursa bu sorunların çözüleceğini savunan milliyetçi Kürt önderlerin ne de kitleleri dikkate almadan neden olduğu soruna kâr-zarar hesabıyla yaklaşan burjuvazinin siyasi temsilcilerinin eliyle olabilir. Kitlelerin yararına bir çözüm, Kürt ve Türk kitlelerin, emekçilerin ortak çıkarları temelinde çabalarıyla mümkün olacak. (05.09.09)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2009  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 135 - 5 Eylül 2009  Site yaşamını izle Başyazı   ?