Bahçeli’nin açıklaması, bir çözüm değil, Kürtlere kurulmuş bir tuzak
Türk milliyetçiliği ve Kürt düşmanlığı ile ünlü olan MHP’nin başındaki Devlet Bahçeli’nin Öcalan çıkışı ve ardından gelen PKK saldırısı, Kürt sorunu üzerine yapılan tartışmaları alevlendirdi.
Devlet Bahçeli, MHP Grup Toplantısı’nda : «Terörist başının tecridi kaldırılsın, gelsin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Dem Parti grup toplantısında konuşsun terörün tamamen bittiğini ve örgütün feshedildiğini haykırsın bu dirayet ve kararlılığı gösterirse «umut hakkının kullanılmasıyla» ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılır » diye konuştu.
Öcalan, terör suçlusu olarak cezaevinde bulunuyor. Bahçeli yaptığı çağrıda, DEM Parti’yi, PKK ile aynı kefeye koydu. DEM Parti, Öcalan’ın olumlu cevabını ileterek hemen bu konumlanmayı kabul etti. Oysa tıpkı önceki Kürt partileri gibi DEM Parti’nin de «terör» suçu gerekçesiyle kapatılması gündemde tutuluyor. Eğer, AKP-MHP’nin Kürt planı işlemezse, partinin kapatılması daha da kolaylaşmış olacak.
Öte yandan, demokratik çözümü savunan ancak Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkan Demirtaş, dışlanmış oldu ve altı yıldır tutuklu bulunduğu cezaevinde tutuklu kalmaya devam edecek. Bir de Bahçeli’nin dışladığı, Ankara’daki saldırıyla ilgili yapılacak herhangi bir pazarlığa dahil olmak istemediğinin mesajını veren PKK’nın mevcut yönetimi, yani Kandil var.
Erdoğan’ın «yeni anayasa» planı, «İsrail, bize saldıracak» çıkışı, ardından gelen «iç cepheyi kuvvetlendirelim» sözleri ve son olarak Bahçeli’nin Öcalan’a özgürlük açıklaması, bir Erdoğan-Bahçeli planının devreye sokulduğunu yeterince anlatıyor. Acaba erken seçim mi sözkonusu sorusunu sorduruyor.
AKP, geçen seçimi beş parti ile ortaklık kurarak, çok zor kazandı. Kendi partisindeki erimeyi durdurmadığından, Kürtlerin oylarına çok daha fazla ihtiyaç duyuyor ve bu oylara göz dikmiş bulunuyor. Geçen seçimlerde sahte videolar, bildiriler vb gibi yolsuzluklar eşliğinde, CHP’yi Kandil’le yan yana koyarak, bir taşla iki kuş vurdu. Bir yandan bazı CHP’lilerin sandığa gitmemesini sağlarken, diğer yandan da CHP’nin bunu şiddetle reddetmesiyle bazı Kürtlerin CHP’ye oy vermemesini de sağladı.
Bu siyaset, yani CHP’yi Kandil’e yakın göstererek, CHP’lileri kendi partilerinden uzaklaştırmak; CHP’yi Kandil veya Öcalan karşıtı tutum almaya iterek Kürtleri CHP’den uzaklaştırmak siyaseti artarak sürecek gibi görünüyor. Ek olarak Hüda-Par’ın kurulmasını sağlayarak ve siyasi destekle büyüterek, Kürtler arasında siyasi bölünme arttırılıyor. Ayrı siyasetleri savunmalarına hatta en karşıt uçta olmalarına rağmen Demirtaş ve Kandil’in aynı kefeye konulması, Öcalan’ın özgür kalmasının Kandil’in kabul etmeyeceği bir şarta bağlanması da Kürtler arasında çatışma ve bölünmeleri derinleştirmeyi hedefliyor.
Bahçeli’nin çağrısının gerçekleştiğini düşünelim, Kürtlerin gün be gün yaşadıkları hangi sorun çözülmüş olacak? Kürtçe konuşma, anadilde eğitim, siyasi tutsaklar, belediyelere kayyım atanması, işsizlik; hayat pahalılığı, işe girmede karşılaşılan kayırmacılık, kadın cinayetleri...hiçbir şey değişmeyecek, zaten bu sorunlar gündemlerinde bile değil. Kürtlerin somut sorunları için siyasi veya sınıfsal mücadele edenleri hapse atıp, PKK militanlarına hapishane vaat edip, kendi çıkarları için siahlı örgüt liderine özgürlük vaat eden iktidara, herkesten önce Kürtler inanmamalı.
Bahçeli’nin çıkışını «devlet aklı, devletin planı» gibi nitelendirip, Ortadoğu’
daki çatışma ve gelişmelere bağlayanlar da var. Erdoğan, Suriye’deki Kürtlere düşmanlık, Irak’taki Kürtlere hamilik ediyormuş gibi görünerek bölgede güç elde etmeye, güçlü görünmeye çalışıyor. Ancak, artık bu treni kaçırdı. Çünkü artık hem ABD bölgede İsrail aracılığıyla doğrudan devreye giriyor, hem de Türkiye’nin ekonomik olarak böyle bir gücü kalmadı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ABD’de borç para ararken, Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan «ucuz işçi» vaadiyle para bulmaya çalışırken, ABD ne emrederse onu dinlemek ve uygulamak zorundalar.
Erdoğan’ın etrafında toplanmış olan devletin beslemesiyle palazlanan burjuvazinin ve AKP’nin etrafında oluşan her düzeyden çıkar çevrelerinin, Erdoğan’a iktidarda kalması için sürekli destek verdiği görülüyor. Erdoğan ise, neden olacağı olumsuz sonuçları düşünmeden, olup olamayacağını da araştırmadan, siyasi dolaplar planlıyor, uygulamaya koyuyor. Çünkü çok iyi biliyor ki, bütün yaptıklarından sonra, iktidardan düşmesi kendisi için pek de hayırlı olmayacak, yapılanların hesabı birgün mutlaka sorulacak.
(27.10.24)