Sinif Mucadelesi

Kriz, savaşlar ve değişen güç ilişkileri II

Pazar 5 Şubat 2023

Mikroçipler ve otomobiller: Krizdeki iki endüstri

Yıl içinde kamuoyu, iki Tayvanlı şirketin, otomotiv sektörü de dahil olmak üzere birçok sektörün onsuz yapamadığı belirli bir tür yüksek performanslı elektronik çip üretiminde sanal bir tekele sahip olduğunu keşfetti. "1990 yılında ABD dünya çip üretiminin %44’ünü, Avrupa ise %37’sini gerçekleştiriyordu. Bugün Tayvanlı TSMC tek başına küresel yarı iletken üretiminin %53’ünü gerçekleştiriyor. Tayvan’ın iki numarası UMC ile pazar payı %60’a yükseliyor.” (Le Figaro, 12 Ağustos 2022).

Sektörde patent sahibi olan Amerikalı veya Avrupalı kapitalistler için bir zamanlar üretimlerini Tayvan gibi vasıflı işgücünün ABD’dekinden çok daha ucuz olduğu ve dahası otoriter rejimin ücretleri düşük tutmak için baskı uygulayabildiği bir ülkeye taşeron olarak vermek daha kârlıydı!

Otomobil endüstrisinin, telefon endüstrisinin, bilgisayar üreticilerinin vb. kapitalist grupları, uzmanlaşmış yarı iletkenler tekelinin neden olduğu tıkanıklıktan muzdarip olur olmaz, ilgili devletler, ilgili elektronik bileşenlerin üretimini kendi topraklarında gerçekleştirmek için müdahale etti…

Devlet müdahalesi, sadece kapitalistlerin yararına olan bir yatırımı finanse etmek zorunda kalanların sömürülen sınıflar olması gerçeği bir yana, krizleri ortadan kaldırmaz. Aksine, güçlenmesine katkıda bulunabilir. Fos’un yüksek fırınları ve daha büyük ölçekte elektronik çipler örneği bunu gösteriyor…

Tayvan’ın yarı iletkenler alanındaki üstünlüğü, Marks’ın ve daha sonra Lenin’in kapitalizmin emperyalizme doğru evriminin temel yönlerinden biri olarak gördüğü merkezileşme ve yoğunlaşmaya doğru itişin ifadesi. Aynı zamanda dünya çapında planlamaya ihtiyaç var.

Küreselleşme ve dünya çapında yoğunlaşma, kapitalizm devam ettiği sürece yerçekimi kanunu kadar güçlü. Kapitalistlerin kendileri ve siyasi liderleri bazı sonuçlarından üzüntü duydukları bu temel gelişmenin nedenleri, anarşik bir ekonomik sistemin yasalarında yatmakta.

Kapitalizmin her gözeneğinden sızan uluslararası planlama ihtiyacına, iki temel özelliği karşı çıkar: Üretim araçlarının özel mülkiyeti ve bunların devletlere bölünmüş olması. Her ikisi de kapitalist evrimin talep ettiği şeyin başarılmasını imkansız kılmakta: Ana üretim araçlarının faaliyetlerinin uluslararası planlaması.

Finans köpekbalıklarının istediği enerji piyasasının yasalara uymaması, kapitalistlerin kendi aleyhlerine dönmekte ve kapitalizm altında artan işbirliğini dayatan, ancak bu gerekliliği karşılamak için tüm yolu kat edemeyen aynı temel çelişkiyi göstermekte.
Büyük burjuvazi bile devletin müdahale etmesini ve düzenlemesini talep ediyor. Enerji fiyatının yönetilmesini istiyorlar. Devletin, enerji dağıtımını düzenlemesi ve planlaması gerektiği kabul ediyiyor… Bu, piyasa ve rekabet yasalarının artık yoğunlaşma ile uyumlu olmadığının bir itirafı. Bu, kâr yasasının saçma olduğunun kabulü. Tıpkı sınırların saçma olduğu gibi.

Troçki 1934’te, Büyük Buhran’ın ortasında şöyle diyordu: "Devletlerin sınırları bir anda silinebilseydi, üretici güçler kapitalizm altında bile -kuşkusuz sayısız fedakarlık pahasına- daha yüksek bir düzeye çıkmaya devam edebilirdi”. Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasıyla birlikte, SSCB deneyiminin de gösterdiği gibi, üretici güçler tek bir devlet çerçevesinde bile daha yüksek bir düzeye ulaşabilir. Sadece özel mülkiyetin kaldırılması, uluslararasındaki sınırların kaldırılmasıyla birlikte, yeni bir ekonomik sistem olan sosyalist toplumun koşullarını yaratabilir.

Kapitalizmin kendisinin, her biri kendi çıkarlarını üstün kılmaya çalışan ulusal devletler arasında pazarlık yoluyla karikatürize edilmiş sahte bir yoğunlaşma sağlamaya zorlandığı alanlarda bile bir gereklilik haline gelmekte. Bu durum, gaz ve petrole, diğerlerinin kömüre, diğerlerinin hidroelektrik veya rüzgar enerjisine daha kolay erişimi olanların, farklı çıkarlarını dikkate alan bir sistemin kurulmasının onlarca yıl aldığı enerji alanında da geçerli.

Mali krizler, kıtlıklar ve ekonomik fırtınalar kapitalizmin işleyişindeki tesadüfi sapmalar değil, onun kaçınılmaz sonuçlarıdır. Toplum sosyalizm için olgunlaşmıştır, planlama için olgunlaşmıştır, kolektifleştirme ve üretim araçlarının akılcı örgütlenmesi için olgunlaşmıştır.

Temel mücadele burjuva düzeninin varlığını tehdit ettiği tek zaman, Ekim 1917’de Rusya’da proletaryanın zaferiyle başlayan ancak tamamlanamayan devrimci dalga sırasında olmuştur.

Bu dalga kontrol altına alındı. Uluslararası proleter devrimi yenilgiye uğratıldı. Emperyalist burjuvazi ile proletarya arasındaki açık savaşta değil, Marks tarafından öngörülmeyen başka bir yolla; Rus proletaryası tarafından yaratılan işçi devletinin bürokratik yozlaşmasıyla oldu. Sınıflar arasındaki bu ilk büyük savaş, hangi sınıfın iktidarı uluslararası ölçekte kullanacağı meselesiyle birlikte, sonraki yılların tarihine damgasını vurdu.

İki savaş arasında sınıf mücadelesi özellikle şiddetlenerek devam etti. Emperyalist burjuvazi, faşizm, otoriter rejimler ve nihayetinde bir dünya savaşı pahasına zafer kazandı.

Burjuvazinin, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki devrimci dalganın yarattığı tehditten esinlenerek proletaryaya karşı duyduğu derin korku bir nesil boyunca sürdü. Bu korku haklıydı çünkü İkinci Dünya Savaşı’nı, tıpkı bir öncekinde olduğu gibi, yeni bir devrimci dalga, sömürge devrimi takip etti. Ancak ilk dalga kadar geniş ve kararlı olan bu devrim, artık kapitalist düzeni yıkma hedefiyle proletarya tarafından değil, hedefleri emperyalizmin doğrudan kontrolüne karşı var olma haklarını savunmakla sınırlı olan ulusal burjuvaziler tarafından yönetiliyordu.

Bu liderler, kapitalizme son vererek emperyalizmi yok etmeyi değil, yalnızca bu toplumsal düzeni kendilerine güneşte küçük bir yer bırakacak şekilde ayarlamayı amaçlıyordu.

Kapitalist düzen sonunda tüm bu girişimleri özümseyerek kendi toplumsal düzeni ile bütünleştirdi. Büyük emperyalist sermaye gezegenin efendisi olarak kaldı. Ancak bu "tarihin sonu" değil…

Burjuvazinin iktidarını devirme hedefiyle devrimci bir komünist partinin inşası bir öngörü değil, bir mücadele hedefidir.

1938’de yazılmış olan Geçiş Programı, son derece güncel. Birçok açıdan, mevcut krizi analiz etmek ve bundan proletaryanın, burjuvazinin iktidarını devirmeyi amaçlayan temel mücadelesini sürdürmesine olanak tanıyacak bir mücadele programı için göstergeler çıkarmak amacıyla yakın zamanda yazılmış gibi görünüyor. Bu metne dayanmadan proleter devrim için mücadele etmek mümkün değil.

"Sosyalist devrimin nesnel öncüllerine" dayanan taleplerin çoğu son derece güncel. Programın sovyetlere ayrılan bölümünde belirtildiği gibi: "Geçiş taleplerinin hiçbiri burjuva rejiminin sürdürülmesiyle tamamen gerçekleştirilemez. Bunların hepsi, hareketin "açıkça devrimci bir aşamaya" girmesine yol açması muhtemel "kitlelerin artan baskısını" varsaymaktadır.

Tariflerin yan yana getirilmesi değil, bir mücadele programıdır. İşçilerin seferberliğinin ve dolayısıyla durumun evriminin gerektirdiği taleplerin izleyeceği yolu tahmin etmeye çalışmak boşuna olur. Ancak, işçilerin yükseldiği bir dönemde, durumun hızla değiştiğinin ve taleplerin ve öne sürülecek sloganların tanımlanmasında da aynı hıza ihtiyaç duyulduğunun farkında olmak gerekir. İşçi seferberliğinin somut aşamalarının analizi ve anlaşılması, devrimci komünist militanların muhakemesinin temeli olmalı.

Artan işsizlik karşısında, "ücretler düşürülmeden herkese iş dağıtımı" sloganı yararlı bir propaganda aracı ve hatta bazı durumlarda bir ajitasyon aracıydı. Son dönemde fiyatlarda yaşanan artış ve hayat pahalılığının farkındalığı, ücretlerde eşel mobil talebini hissedilir hale getirdi. Avrupa topraklarında patlak veren savaş, Geçiş Programı’nın "savaş ve emperyalizme karşı mücadele" ile ilgili bölümlerini anlaşılır hale getirdi.

Bir grev dalgasının - ve hatta sürekli grevlerin - grev gözcüleri ve dolayısıyla işçi milisleri sorununu ne kadar hızlı bir şekilde ortaya çıkardığını hayal etmek zor değil. Tıpkı en başından itibaren grev komiteleri, yani "fabrikadaki iktidar ikiliğinin bir unsuru" olan "fabrika komiteleri" sorununu ortaya atacağı gibi.Tüm bu taleplerin hangi sırayla ileri sürülebileceği konusunda spekülasyon yapmanın bir anlamı yok. Geçiş Programı tarafından ortaya konan tüm hedefler, neden ve sonuç arasında iç içe geçmiştir.

Ayrıca Rus devrimini proletaryanın gurur duyabileceği bir geçmiş olarak görme; Rus gerçekliğini mümkün olduğunca yakından kavramamızı sağlayan hala Troçki’nin analizidir.
(LDC n°228 - aralık 2022-ocak 2023)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı: 288 - 6 Şubat 2023  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?