14 Mayıs seçimleri: emekçilerin ve yoksulların hakları nerede?
Erdoğan ve Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanı ve genel seçimlerin, daha erken, yani 14 Mayıs’ta yapılmasına karar verdi.
Neredeyse tüm kamu oyu yoklamaları Erdoğan ve Cumhur İttifakının tamamen yıprandığını ve bu seçimleri kazanma şansının çok az olduğunu ortaya koyuyor. Ama Erdoğan ve cephesi, devlet ve hükümet imkânlarını, hak hukuk demeden, kullanarak “kaybettikleri” seçmenleri yeniden kazanmaya çalışıyor. Ek olarak da basında: Cumhur İttifakı elindenki her şeyi, yasal olsun olmasın, kullanıp bu seçimleri yine “kazanacaktır”, diyor. Özcesi önümüzdeki seçimlerin sakin geçeceğine inanmak büyük bir saflık olur.
Millet İttifakının durumu
Başta CHP ve İYİ Parti’den oluşan 6 partili Millet İttifakı’nın ne olduğunu anlamak gerekiyor. Bu İttifak Cumhur İttifakına karşıdır, ama kapitalist sömürü düzenine hiç de karşı değildir. Tüm söylediklerine ve yaptıklarına yakından bakmak yeterlidir. Örneğin eğer seçilip iktidara gelirlerse, tüm emekçileri harekete geçirip devlet ve tüm şirket sırlarını kaldırıp, ekonomik ve mali imkanları emekçilerin ve yoksulların insan gibi yaşama olanaklarına kavuşması için bir tek emekçinin bile işsiz kalmaması için kitleleri seferber edecekler mi? Yoksa, her zaman yapıldığı gibi, “enkaz aldık” edebiyatı yapıp yine emekçilere ve yoksullara mı faturayı kesecekler?
Emekçilerin ve yoksulların çıkarlarını savunan bir program ve siyaset nasıl olabilir?
Aşağıdaki 25.05.2021 SM’deki bir alıntıyı tekrar etmeği yayarlı buluyoruz.
“Bu toplumda her şeyi üreten kimdir? İşçi sınıfıdır. Ama bu zenginliklere kim el koyuyor? Bizi sömüren patronlar ve onlara hizmet eden iktidarlar. İşte esas mesela da buradadır: eğer bir parti veya ittifak emekçileri temel alarak banka sistemini, üretimi toplumun genel çıkarları açısından örgütleyip, işsizliğe son vermek için, mevcut iş imkanlarını tüm emekçiler arasında, hiçbir ücret kaybı olmadan paylaşmayı, toplumun sağlık, eğitim, ulaşım ve genel yaşamını, bir avuç para babalarının değil de herkesin mutluluğu için kullanmayı amaçlamıyorsa sonuç itibarıyla patronlar düzenine hizmet eder.
Meseleye bu açıdan baktığımızda Millet İttifakının “eğer biz iktidara gelirsek, üretime, bankalara ve tüm karar mekanizmalarına emekçileri seferber ederek onlarla birlikte, patronlardan gelebilecek tüm engelleri aşarak, toplum çarkını bir avuç mutlu azınlık için değil tüm halkın isteklerini, ihtiyaçlarını karşılayarak onların mutluluğuna katkıda bulunmak için gerekeni yapacağız dediğini duydunuz mu, gördünüz mü?
Hayır. İşte bu nedenle Millet İttifakından emekçilerin ve yoksulların haklarını savunup sömürü düzenine karşı gelmelerini beklemek, “ölünün gözünden yaş beklemektir”.
Emek ve Özgürlük İttifakı ve Sosyalist Güç Birliği
Emek ve Özgürlük İttifakı
Temel olarak HDP ile Emek Patisinin oluşturduğu bu ittifak demokratik haklardan, Kürt ve diğer azınlıkların haklarından bahsediyor. Tabi ki böyle bir şey olumludur. Ama bunları nasıl gerçekleştireceklerinden hiç de söz etmiyorlar.
Yani özcesi, burjuvazi zengin burjuva devletlerinde verdiği hakları bile vermiyor. İşte bu nedenle de emekçileri sınıf temellerinde seferber etmeden, onların denetimi uygulamadan en küçük bir hakkı bile elde etmek hayalden ibarettir.
Sosyalist Güç Birliği
Bu Birlik temel olarak SOL Parti ve Türkiye Komünist Partisi’nden oluşuyor. Bu Birlik Emek ve Özgürlük İttifakında biraz daha solcu bir söylem kullansa da, onlar da kapitalist sömürü düzenine karşı, işçi sınıfının çıkarları temelinde açıkça bir tavır koymuyorlar.
Tabi ki devrimciler burjuva düzeni ile sınırlı olsa da seçimlere katılıp kitlelerin sınıf bilincine erişmesi için gayretler sarf etmelidirler. Ama “bize oy verin, biz gerekeni yaparız” siyaseti, “emekçilerin oylarını kullanıp burjuva düzeninde koltuk elde etmek siyaseti” olduğunu çok çok uzun zamandan beri dünyanın dört yanında görüyoruz. Bakın sosyal demokrat çevrelere, son yıllarda “devrimci kılıfına” giren Siriza ve Podemos örneklerinde bunu yaşayarak gördük!
Evet işçi sınıfının “üretimden gelen gücünden” başka bir gücü yoktur. 26.01.2023