İran’dan isyan rüzgarı
09 Kasım 2022’de başörtüsünden bir tutam saçı sarktığı için Tahran ahlak polisi tarafından işkence edilerek öldürülen Mahsa Amini’nin ölümünden bu yana gençler İran üzerinden isyan rüzgarı estiriyor. Ve ne cesaretle!
Genç kadınlar başörtülerini yırtıp yakıyorlar; “Kadın, yaşam, özgürlük”, “Diktatöre ölüm” sloganlarıyla çoğalan mitingler; diktatör Hamaney’in portresi taşlandı; Mollalar sokakta itilip kakılıyor, polise saldırıyorlar, polis karakolları yakılıyor...
Bu isyandan etkilenmeyen bölge, şehir, üniversite yok.
Toplantılar dağıtıldı mı? Polis bir fakülteyi kapatıyor ve bir mahalleyi mi tarıyor? Meydan okuma devam eder, biçim değiştirir, bin bir bireysel gösteriye dönüşür. Ve bu, protestoculara yönelik korkuya, dayaklara ve gerçek mermilere rağmen 50 günden fazla bir süredir devam ediyor.
Rejimin halihazırda 14.000’den fazla göstericiyi tutukladığı ve çoğu çok genç olan 300’den fazla insanı öldürdüğü söyleniyor. Ama hiçbir şey protestoyu durduramaz. Bu, isyanla dayanışma içinde Rubicon’u (kırmızı çizgiyi) aşan sporcular, sanatçılar veya gazetecilerden her gün yeni bir destek buluyor. Şehirlerde dükkânların veya kültürel mekanların kapanması katlandı. Bu, Kürt, Beluci, Arap, Fars, Azeri, Türkmen olsun, bütün bölgelerde böyle.
Petrol bölgelerinde ve işçilerin eski mücadele geleneklerine sahip olduğu büyük şirketlerde destek grevleri patlak verdi. Orada işçiler, özgürlüğe ek olarak ekmek ve iş talep ettiler. Çünkü enflasyon, kıtlık, işsizlik ve ödenmeyen maaşlar yıllardır milyonlarca İranlının günlük hayatı haline geldiyse de, bu zorluklar artık dayanılmaz hale geldi.
Milyonlarca aile için sağlık hizmeti alabilmek, makul konutlara sahip olmak, et veya sadece yumurta satın almak imkansız oldu. Bu durum kısmen Amerikan emperyalizminin uyguladığı ambargodan kaynaklanıyor, ancak rejimin ileri gelenlerinin, din adamlarının ve pasdaranların, Ayetullahların ordusunun asalaklığıyla daha da kötüleşiyor. Çünkü, nüfus sefalete batarken, bir azınlık zengin olmaya ve altın biriktirmeye devam eder.
İran bir barut fıçısına döndü. Son yıllarda rejim, yüksek fiyatlara ve yolsuzluğa karşı güçlü protesto dalgalarıyla karşı karşıya kaldı. Tepkiler acımasızca bastırıldı. Bugün artık bu terör politikası işlemiyor. Peki gençlik isyanı, toplumsal bir isyana dönüşecek mi?
On binleri aşan protestocu milyonlarca olacak mı? İşçiler toplumsal güçlerini ve örgütlenme kapasitelerini isyana katacaklar mı? Rejimi devirmek ve halkın kendi iktidarlarını inşa edecekleri yeni bir devrime öncülük etmek için bir politika önerebilecekler mi? İsyan devam ettiği sürece her şey mümkün.
İranlı gençler, gezegendeki en kötü diktatörlüklerden birine karşı savaşmaya cesaret etti. Değişim, rejime karşı iç muhalefetten ya da iki aydır suç ortağı sessizliğini koruyan ve asla halk ayaklanmalarının yanında olmadıklarını bir kez daha gösteren büyük güçlerden gelmedi. Aşağıdan, boyun eğmeyi reddedenlerden geldi.
Bu isyan, dünyanın dört bir yanındaki mazlumlara, onlara hükmedenlere karşı savaşarak kaderlerini kendi ellerine alabileceklerini gösteriyor. Her ülkenin kendine has özellikleri var, ancak tüm ülkelerdeki gençlerin ve işçilerin kalpleri aynı hızda ve aynı umutlarla atıyor; özgürlük, eşitlik ve kardeşçe bir dünyada gelişme olasılığı. Bu özlemler bir hakimiyet sistemi tarafından engelleniyor; zengin ülkelerin fakir ülkeler üzerinde, zenginlerin fakirler üzerindeki hakimiyeti. Böyle bir sistem yıkılmalı ve devrilecek, çünkü aynı zamanda adaletsizlik tohumları ekiyor, isyancılar üretiyor.
Falanca ülkede barutu neyin ateşleyebileceğini bilmek imkansız. İran’da asi bir saç tutamı oldu. Başka bir yerde, buğday eksikliği veya bir savaş vahşeti olabilir. Kesin olan bir şey var, bu isyanlarda işçilerin oynayacağı önemli bir rol var, çünkü insanın insan tarafından sömürülmesinden kurtulmuş bir toplumsal düzenin tek taşıyıcıları onlardır. Ve bu mücadele için İran gençliğinin bugün gösterdiği inanılmaz cesarete ihtiyaçları var. (LO, 9.11.22)