Sinif Mucadelesi

Türkiye ekonomisi 2019’u geride bırakırken…

Cuma 7 Şubat 2020

2019 yılında kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla, kağıt üstünde 9.093 dolar (bu mebla 54,465 TL; ancak geçen yıl asgari ücret alan bir işçi gerçekte 1 yılda 24.240 TL kazandı!). Yani bu yıl GSMH 2007’nin (9.656 dolar) bile altında! 2018 ve 2019’da kur şoku ile yaşadığımız bu kriz dönemi emekçiler için 12 yıllık bir geriye gidiş demek.

Bu rakam ortalama yıllık geliri gösteriyor; gelir diliminin en üst %1’lik kesiminin yıllık geliri, geri kalan %99’unki gibi düşmedi aksine yükselmeye devam etti.

Patronlar, Türkiye’deki ücretlerin, dünyadaki genel ücretlerin altına düşmesinden ötürü rekabet güçlerini arttırdı. Böylece patronlar ihracat rekorları kırdı; satışları düşse bile kazançları arttı çünkü fiyatları artırdılar.

İşçi sınıfının satın alma gücünün düşmesi, mal ve hizmetlere olan talebin azalması olarak kendini gösteriyor. Bunun sonucunda patronlar, üretimi kısıtladı yani işçi çıkardı. İşsizliğin artışı, satışları bir kez daha düşürüyor ve yine aynı sonuçları ortaya çıkarıyor.

Bu durum, kapitalist üretim ilişkilerinin bu içinden çıkılamaz yapısı yüzünden kriz dönemlerinde nasıl daha da beter bir hale geldiğinin basit bir örneği.

Resmi olarak 8 milyona yaklaşan işsizlik, ekonominin yavaşlaması ile kalıcılaşıyor. Tüm dünyada olduğu gibi, üretime yatırım yapılmadığından yeni fabrikalar, iş sahaları açılmıyor. Türkiye ekonomisinin işsizliği azaltabilmesi için en az %5 büyümesi gerekiyor ancak geçen yıl büyüme yalnızca %0,5 oldu.

Yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonun birlikte seyretmesi, emekçiler için çok yıkıcı oluyor. Geçim kaygısı insanları geri dönüşü olmayan yollara sokuyor, hatta intihara sürüklüyor. Devletin aldığı en etkili karar siyanürün satışını zorlaştırmak oldu.

Yurt dışından gelecek paraya bağlı olarak ve inşaata odaklı büyüme stratejisi izleyen Türkiye ekonomisinin bu yolu tıkandı. Türkiye’ye 2013’te yansımaya başlayan bu süreçte, iktidar, çevresinde yetişen ve palazlanan inşaat sermayesine yeni iş alanları yaratmak, yurt dışına konut satışları ile para çekebilmek ve yeniden bir başarı hikayesi oluşturmak istiyor, Kanal İstanbul gibi projeleri yeniden ısıtarak sermaye çevrelerine güven vermeye çalışıyor.

Hükümet krizin etkilerini hafifletmek için kamu kaynaklarını kullanıyor. Bu nedenle kamunun borç yükü kısa sürede tavan yaptı. IMF’den kurtulmakla övünen Erdoğan, emekçilere, EYT’lere, emekliye vermediği paradan çok daha fazlasını, borç faizi olarak bir avuç bankere ödüyor. Emekçilerin yoksulluğu, vergiler altında ezilmesi, kamu hizmetlerinin, sosyal olanakların kısılması hep bu nedenle.

Doğal gaz fiyatı önceki yıla göre neredeyse iki kat arttı; elektrik, otoyol, köprü ücretleri fırladı. Bunlara rağmen enflasyonun düşmesi sayısal bir oyundan ibaret. Tüketilen doğal gaz ve elektriğin büyük kısmını haneler değil fabrikalar ve işletmeler harcar. Patronlar bu maliyeti fiyatlara yansıtırken enflasyonun bu denli düşük çıkması, sadece ücret zammını düşük tutmak için kullanılan bir aldatmaca.

Özel sektör, 2002-2013 arasında düşük ve sabit kalan kurdan dolayı muazzam miktarda, döviz bazında dış borç biriktirdi. Bu nedenle patronlar, döviz hareketlerine karşı dayanıksız hale gelirken, paradan para kazanan patronlar üretim kazançlarını yeniden üretime yatırmadıkları için adeta “sanayisizleşme” yarattı. Bu kriz döneminde gördük ki Türkiye ekonomisi kağıt bile üretmiyor. Özel sektörün dış borcu emekçileri yakından ilgilendiriyor çünkü özel borçlar ödenemediğinde kamusal hale gelip vergilerle emekçilere yansıtılıyor.

Özetle, Türkiye ekonomisi büyük sermayedar Kiğılı’nın dediği gibi “görüp görebileceği en büyük krizi yaşıyor...” Kriz dönemlerinde emekçilere karşı yürütülen savaş sertleşti. Emekçiler yalnızca topyekûn örgütlü mücadele ile bunun etkilerini bertaraf edip faturayı patronlara kesebilir. Ne seçimle iktidara gelecek yeni bir parti ne de başka bir kurtarıcı olacak. (01.02.20)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2020  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı: 260 - 7 Şubat 2020  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?