Sinif Mucadelesi

11 Kasım 1918 : Bir savaşın bitişi ve yenilerinin hazırlanışı

Pazar 14 Aralık 2008

Birinci Dünya Savaşı, bundan 90 yıl önce bitmişti. Batı cephesinde dört yıl boyunca kırlar, köyler ve kentler yerle bir edildikten sonra top atışlarının yol açtığı patlamaların, gürültülerin ve silah seslerinin sonu gelmişti.

30 Eylül’de Alman İmparatorluğu’nun müttefikleri, bir barış anlaşması imzaladı: 30 Eylül’de Bulgaristan, 27 Ekim’de Osmanlı İmparatorluğu ve 3 Kasım’da da Avusturya-Macaristan bu anlaşmayı imzaladı. 11 Kasım’da ise, Almanya ile Müttefik Devletler’ini (Fransa, İngiltere, ABD, İtalya) temsil eden Fransız ordusu temsilcileri arasında Fransa’da bir barış anlaşması imzalandı. Orta Avrupa imparatorlukları savaştan yenilmiş ve Müttefik Devletler, yaşanan vahşete eğer zafer denebilirse, zaferle çıkmıştı.

15 milyon insan öldü, niçin?

Farklı halklar arasında ölen, yaralanan, sakat, dul, yetim akalanlar milyonları buluyordu. Tarihçilerin rakamlarına göre, 9 milyon asker öldü. Bunların 2 milyonu Rus, 1 milyon 800 bini Alman, 1 milyon 500 bini Avusturya-Macar, 1 milyon 400 bini Fransız, 900 bini İngiliz, 600 bini İtalyan ve 400 bini Osmanlı idi.

Fransa’da savaşa giden her 6 askerden biri, yani çalışabilir durumda olan erkeklerin yüzde onu, geri gelemedi.

Sivil halk da ölümden payını aldı: Rusya’da 2 milyon, Sırbistan, Avusturya-Macaristan’da 1 milyon, Almanya’da 800 bin, Romanya’da 800 bin kişi açlıktan öldü. Bunlara, Ermenilerin katledilmesini ve savaş nedeniyle güçsüz düşen kitleler arasında milyonlarca insanın ölümüne yol açan “İspanyol” gribini de eklemek gerekir.

Tüm bunlar niçin yaşandı?

Tüyler ürpertici katliamlar 4 yıl boyunca sürdü. Tarih kitaplarında bunun nedeni olarak 28 Haziran’da bir Sırp öğrencinin Avusturya-Macaristan veliahdını öldürmesi gösteriliyor. Ardından 28 Temmuz’da Avusturya-Macaristan, Sırbistan’a karşı savaş açtı ve Alman orduları da destekledi.

Rusya seferberlik ilan etti ve Almanya cevap olarak 1 Ağustos’da, Rusya’ya ve 3 Ağustos’da Fransa’ya savaş açtı. Daha sonra birbiri ardına İngiltere, Japonya, Osmanlı İmparatorluğu ve son olarak da, İtalya savaşa sürüklendi. İttifaklar sonucu Avrupa’da 70 milyon erkek ve Nisan 1917’den sonra ise 4 milyon ABD askeri daha savaşa katıldı.

Aslında, 28 Haziran suikastı, uzun zamandan beri hazırlıkları yapılmakta olan savaşın başlatılması için bir bahane oldu. Bir tarafta Almanya ile Avusturya-Macaristan etrafında, diğer tarafta ise Fransa, Çarlık Rusya’sı ve İngiltere etrafında adım adım oluşturuldu. Bu iki zıt taraf arasında savaş çığırtkanlıkları giderek arttı: 1905’te Fransa ile Almanya arasında Fas yüzünden; 1908’de Sırbistan, Rusya ve Avusturya-Macaristan arasında; sonra yeniden 1911’de Fas konusunda; daha sonra da 1912 ile 1913’te Balkanlar’da durmak bilmeyen çatışmalar yaşandı.

Emperyalist paylaşımdan sonra yeniden paylaşım

Büyük güçler arasında, özellikle de Almanya ile İngiltere arasında, denizlerdeki hâkimiyet için müthiş bir silahlanma yarışı başlamıştı. Hükümetler, ordu güçlerini büyütmek için sürekli yeni harcamalar yapıyordu. Çünkü yerküre üzerindeki hâkimiyet için Avrupalı devletler arasındaki yarış tehlikeli boyutlara ulaşmıştı.

Sömürge savaşları sonucu İngiltere, 19’uncu yüzyılın ortalarında en büyük yağmacı güç konumuna geldi: 1876’da 22 milyon kilometre kareyi kapsayan bir alana yayılıp 250 milyon insan üzerinde hâkimiyet kurdu.

Fransa, çok gerilerden takip ederek Cezayir, Senegal, Fildişi Sahili, Gabon, Madagaskar, Yeni Kaledonya ve Hindiçini sömürge imparatorluğuna kattı. 19’uncu yüzyılın sonunda Belçika, Almanya ve İtalya da sömürge edinme yarışında yer aldılar.

1914 yılına gelindiğinde, Afrika’da ve yasal olarak bağımsızlığını devam ettirebilen sadece Liberya ve Habeşistan kalmıştı. Afrika’da 122 milyon insan şu veya bu Avrupa ülkesinin sömürgesi altına geçmişti. Asya ve Okyanus ülkelerinde de durum hiç farklı değildi. Güney Amerika ise, İngiliz emperyalizminin hâkimiyeti altındaydı ve ABD, İngiltere’nin yerini almaya can atıyordu.

Artık tamamen paylaşılmış olan bu dünyada, yeniden paylaşımdan başka bir şey söz konusu olamazdı. Emperyalist ülkelerde biriken sermaye, sömürgelere ve yarı sömürgelere yatırım yapıp, onları kalkındırmak için değil, vurgun yapıp büyük kazançlar elde etmek için gidiyordu.

Lenin’in 1916’da yazdığı gibi, “kapitalizm sömürgeleri baskı altında tutan ve yeryüzündeki insanların büyük çoğunluğunu mali açıdan boğma noktasına getiren bir avuç “gelişmiş” ülkenin evrensel düzenine dönüştü. Ganimet paylaşımı baştan aşağı feci bir şekilde silahlarla donanmış, saldırgan iki veya üç tane dünya gücü arasında yapılıyor. Bu güçler, bütün yerküreyi ganimet paylaşımı kavgası yüzünden yaptıkları savaşlara sürüklüyor”.

Savaş, kapitalizmin ürünüdür

Savaşın sonu, bu düzenin de sonu olabilirdi. Rusya’da emekçiler, çarlık rejimini yıkarak, emekçi iktidarını yanı Sovyetleri kurdular.
Yine Kasım 1918’de Kaiser iktidarı yıkıldı ve yerini devrimci işçi konseyleri aldı.

Ardından, Macaristan ve İtalya’da olduğu gibi devrimci hareketler yaşandı. Fakat maalesef burjuvazi, reformist sosyalist partilerin yardımıyla duruma yeniden hakim olmayı başarıp SSCB’yi oluşturan devrimci Rusya’yı tek başına bıraktı.

Savaşın doruk noktasına çıktığı dönemde, siperlerde insanlar, artık bundan sonra böyle bir savaş dönemi olmaz diye düşündüler. Çünkü yaşanan bu dehşet verici durumdan sonra insanlık, bir daha bu iğrençlikleri yaşayamazdı. Ama sonrası böyle olmadı. Ne orta Avrupa imparatorluklarının savaşı kaybetmeleri ne “Müttefik” devletlerin saferi, ne de ganimet olarak yaptıkları toprak paylaşımları, kapitalizmin sorunlarını çözmedi.

İtalya, savaşı kazanmasına rağmen, savaşın yol açtığı yıkımlar yüzünden bitkin hale düştü ve devrim hareketinin başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra Mussolini’nin başını çektiği faşist hareket, 1922’de iktidara geldi.
Savaşta yenilen ve devrim girişimi başarısızlıkla sonuçlanan Almanya’da ise, İtalyan örneğinden esinlenen ve intikam amaçları güden aşırı sağ hareketlerin önü açıldı. Dünyanın yeniden paylaşımı için yapılan Birinci Dünya Savaşı biter bitmez, 1919’da Versay Anlaşmaları temellerinde paylaşılan dünyanın düzenine karşı çıkışlar da başladı. 1929 krizinin dünyaya yayılmasından sonra, Almanya’da Nazizmin önü açıldı. Ardından da yeni savaş hazırlıkları gündeme geldi.

1 Ağustos 1914’te savaşın başlamasından üç gün önce öldürülen Jean Juras, “kara bulutlar yağmuru, kapitalizm ise savaşı getirir” diyordu. Yirminci yüzyılda kapitalizm insanlığı iki defa genel bir savaşa sürüklemeyi başardı!

1945’ten sonra ABD’nin dünyaya tartışmasız bir şekilde hakim olması her ne kadar emperyalistler arasında genel bir savaşı engellemiş olsa da, aralarındaki rekabet yüzünden Üçüncü Dünya ülkelerinde en az bu iki savaş kadar ölüme ve tahribata yol açan bölgesel savaşlar yaşandı.
Bugün yeniden yaşanan mali kriz, emperyalist düzenin1914,1929 ve 1939’da olduğu kadar tehlikeli olmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu mantık dışı, adaletsiz ve çılgınca kâr peşinde koşan düzen, insanlığı yeniden barbarlığa sürükleme tehlikesini taşıyor. Bugün her şeyden önce bunu hatırlayıp, gereken dersleri çıkarmalıyız. (07.11.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 126 - 6 Aralık 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?