Sağlıkta koşullar kötüleşiyor
Sağlık bakanı Ahmet Demircan, gelecek yıl, bu yıla göre daha fazla “personel” alımı yapacaklarını ancak sağlığa ayrılan bütçeyi “tasarruflu” kullanmaları gerektiğini söyledi. “Tasarruf yapılacak en son alan sağlıktır ama yine de yapılır” diye ekledi. Bu sözlerinin yalan olmayan tek kısmı, “tasarruf” kelimesiyle kastettiği bütçe kısıtlaması.
Hepimiz bunu yaşıyoruz: Aylar sonrasına verilen randevular, acillerin doluluğu, sağlık hizmetlerinin niteliksizliği, hastanelerin bakımsızlığı, çalışanlara yöneltilen şiddet, SGK’nın ödeme kapsamından çıkardığı tahlil ve ilaçlar...
Bütçenin artmamasından sağlık çalışanları nasibini alıyor. Asgari ücrete kıyasla doktorların alım gücü yüksek. Tabipler Odası’nın açıklamalarına göre temmuz 2017 zamlı uzman doktor maaşı 4.500 lira, pratisyen maaşı 3.700 lira. Ancak doktorların çalışma koşulları içler acısı.
Tıp fakültesinden mezun olanlara iki seçenek sunuluyor. Birincisi uzmanlık sınavını kazanıp bir hastanede uzmanlık eğitimi görmek. Bu durumda; “kıdemli” denen uzmanların, doçentlerin ve profesörlerin işini eğitim adı altında üsteleniyor ve baktığı hasta için döner sermayeden alacağı parayı onlarla paylaşıyor. Asistanlıkta çalışma süresi; günde 8 saat mesai+16 saat nöbet+tekrar 8 saat mesai ile toplamda aralıksız 32 saate kadar uzayabiliyor. Tıp fakülteleri “72 saattir hastaneden çıkmadım” diye sızlanan asistanlarla dolu. Üstelik dinlenmeleri, kıdemlilerin vereceği izne bağlı.
Diğer seçenek pratisyen doktor olarak 2 yıldan az olmayan “devlet hizmeti yükümlülüğü”nü yerine getirmek. Mecburi hizmet yeri kura ile belirleniyor. Toplum sağlığı merkezlerinde evrak işi, hastanelerde acil servislerde nöbet işi var. Devlet hastanelerinde 24 saat süren nöbetler paylaşılır; ayda 8-11 arasında nöbet düşer. Nöbette doktor başına ortalama 400 hasta düşer. Hasta başına 4 dakika; bu sürede muayene, tahlil, tedavi nasıl yapılır? Doktorlar iş yükü fazlalığından güçsüz düşüyor, kendilerini koruyamıyor, sağlıklı iletişim kuramıyorlar. Geçtiğimiz haziranda Ankara’da bir devlet hastanesinde 3 doktor, 1 sağlık çalışanı, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığına yakalandı.
Artan iş yükü, sağlık hizmeti ve yemekhane, temizlik, hasta bakımı gibi ek hizmetlerde çalışacak sağlık işçisi alınmadığı için var. Türkiye’nin en büyük üniversite hastanelerinden olan İstanbul Tıp Fakültesi’nin (Çapa tıp) kulak burun boğaz acil kliniği, ağustosta kapatıldı. Sebebi; hem yatan hasta hem de acil polikliniğinde aynı anda çalışacak sağlık işçisinin bulunmayışı. Doktorlar, en basit acil girişimleri bile gerçekleştiremeden hastaları geri çeviriyor. Bu akıl almaz bir rezalet değil de, nedir? (29.10.17)