Milliyetçilik ve işçi sınıfı hareketi
Milliyetçiliğin ve ulusalcılığın ortaya çıkması yeni değil. Lenin 10 Mayıs 1914 tarihli bir yazısında (Pout Pravdy gazetesinde) hem kendine ilerci diyen burjuva çevrelerin hem de kralcı aşırı sağcı hareketin yaydığı milliyetçiliği teşhir edip her iki akımın emekçilere zarar verdiğine vurgu yapmıştı.
(…) Rusya’da, özellikle 1905’ten sonra burjuvaların en akıllıları, kaba gücün tek başına yetersiz olduğunu görünce bir sürü sözde “ilerici” burjuva parti ve grup, işçileri bölüp güçsüzleştirip sınıf mücadelesinin gücünü azaltmak için çeşitli burjuva kişi ve fikir yayma yoluna başvurdu.
Bu fikirler arsında işçi sınıfını bölüp gücünü azaltacak rafine burjuva milliyetçiliği de var. Çok özel ve cazip görünüyor; örneğin “ulusal kültürü” veya “özerklik ile ulusal bağımsızlığı” savunma iddialarıyla yapılıyor.
Bilinçli işçiler, hem Büyük Rus Kara Yüzleri’nin kaba ve şiddet içeren milliyetçiliğine hem de daha rafine olan ve lafta ulusların eşitliğini savunan… ama aslında işçileri, işçi örgütleri ile işçi hareketini ulus temelinde bölmeyi amaçlayan siyasetlere karşı koymalı. Marksistlerin son konferanslarında (1913 yazı) aldıkları kararları uygulamalı ve milliyetçi hareketlerden farklı olarak, tüm hakların herkese tanınmasıyla sınırlı kalmayıp tüm ulusal hakları ve dilleri kullanma hakkını eşit şekilde tanınmalı. Ancak iş bununla bitmiyor, tüm farklı uluslardan işçi kitleleri, ortak işçi sınıfı örgütleri çatısı altında birleşmeli.
İşte Marksistlerin ulusal programda en “ileri” olduğunu iddia eden burjuva program arasındaki temel farklılık burada. (… )