Sinif Mucadelesi

Ekonominin bitmeyen krizi II

Cuma 5 Mayıs 2017

Büyük spekülasyon fonları, zenginlerden, sanayi grupları ve farklı mali çevrelerden gelen devasa miktardaki parayla, özel mülkiyet temelinde faaliyet yapıyor. Bu durum tekelleşmiş kapitalizmin çelişkilerini arttırıyor, çünkü serbest rekabet temellerinde devam etmesi gerekirken tam zıddına dönüşüyor. Rekabeti azaltmıyor, aksine Lenin’in açıkladığı gibi “Tekeller, rekabeti yok etmiyor. Tekeller, rekabetin üzerinde ve yanında varlıkları koruyor ve çelişkilere, sürtüşmelere ve de çok şiddetli çatışmalara yol açıyor.”

Şirket evlilikleri ve birleşmeleri bunun en somut örneği. Bir grup sanayicinin veya mali şirketin diğerlerini ele geçirme girişimlerinin artması ve seferber ettikleri para miktarlarının eriştiği çılgın miktar bunu gösteriyor. GDO şirketi Monsanto dev kimya şirketi Bayer tarafından 34 milyar dolara yutuldu. Telekom lideri ABD’li AT&T 110 milyar dolar harcayarak Time Warner’e (CNN, HBO kanal ve sinema stüdyoları) el koydu! İnternet hizmetlerinde, konteynır nakliyatı gibi diğer başka alanlarda, başka örnekler var.

Bu gruplar, giderek daha büyük miktarda para kazanıyor ama parayı, üretim yatırımlarında kullanmak istemiyor. Kredilerin ucuz olması iştah kabartıyor. En zengin gruplar, diğerlerini yutmak için daha fazla borçlanıyor. Deyim yerindeyse yılan, kendini sokuyor.

Kriz; rekabetin şiddetlenmesi yani büyük sanayi ve mali grupların aralarında yürüttükleri savaş demek. İşte bu ortamda büyük guruplar ve emperyalist güçler, “hodri meydan” deyip kozlarını paylaşır. Tekeller rekabete son vermediyse, emperyalist düzendeki küreselleşme de emperyalist güçler arasındaki ekonomik savaşa son vermedi.

Şirketler arasındaki rekabetçi olma yarışının arkasında, burjuvazinin tüm ülkelerde işçi sınıfına karşı verdiği savaş var. Bu savaşın amacı toplam artı değeri artırmak olduğu için işçi sınıfının ücret yoluyla aldığı pay azalıyor ve yaşam şartları kötüye gidiyor.

Farklı ülke burjuvalarının kendi aralarında verdiği savaş da var. Bir sanayi grubunun veya bir ülkenin rekabet edebilmesi için söylenenler, büyük sahtekarlık. Bir şirketin veya bir kapitalist grubun veya bir ülkenin rekabet edebilmesinin, krizin üzerinde hiç etkisi yok.

Burjuva siyasetçileri başarılı bir ülkeyi örnek gösterdiklerinde, bu ülkenin sınırları içerisinde krizi yendiğini ifade etmiyor. Sadece bu ülkenin geçici olarak, diğer ülkelerin aleyhinde kendi gemisini kurtardığının ifadesi.

Ekonominin küreselleşmesi, devlet aygıtlarının önemini ortadan kaldırmadı. Tam aksine uluslar arası rekabetten dolayı hem alanlarını hem de önemini artırdı.

Yaşadığımız emperyalist dönemin özelliklerinden biri de en güçlü tröstlerin, devletleri hakimiyetleri altına almasıdır.

Ekonomik savaşta, sanayi ve finans grupları, diplomasi, devletin askeri gücü, siyasi-ekonomik casuslukları (büyük kulakları) ile iç içe.

ABD büyük burjuvazisi, tüm alanlarda ABD devlet aygıtından sonuna kadar yararlanabiliyor ama Avrupa burjuvazileri, sadece kendi öz devlet aygıtlarından yararlanabiliyor ve üstelik de kendi aralarında rakipler.

Avrupa Birliği, sürekli savunma pozisyonunda ve etkili olamıyor. Bu etkisizlik sadece ABD’ye karşı sınırlı olmayıp Çin gibi diğer bazı ülkeler konusunda da geçerli.

Avrupa burjuvazilerinin ekonomik alandaki en büyük yetersizliklerinden biri, Avrupa ekonomisi ölçeğinde tek bir devlet aygıtı oluşturmayı başaramayışı.

Daha da genel olarak, ülke sınırları içerisine kapanmayı savunan ulusalcılar -hem sağda hem de solda da var-, yüzyıllarca süren küreselleşmeden sonra oluşan dünya kapitalizminden, yeniden geriye ilk başlara dönülebileceğini savunuyor. Bu tamamen aptalca.

Küreselleşme; kapitalist ekonominin çılgınca büyüdüğü gençlik ve erginlik yaşının, kapitalist üretim şeklinin insanlığa yaptığı en önemli katkıdır. Şimdi kapitalizmin özel mülkiyet temellerinin aşılıp, insanlığın daha üstün bir toplum düzeyine ulaşabilmesi bundan dolayı mümkün. Kapitalizm temellerinde oluşan küreselleşme emperyalizm, sömürgecilik, dünyanın tekeller arasında paylaşılmasını, bir sürü farklı şekillerdeki ulusal baskıları, çatışmaları ve savaşları getirdi. İnsanlık için gelecek, mağara devrine geri dönüş yapmak değil, kapitalizmi yıkmaktır.

Giderek artan rekabet, uluslar arası ilişkilerde büyüyen gerginlikler ile büyüyen kapitalist ekonominin krizi arasında sıkı bağ var.

Kapitalist ekonominin krizinin farklı yönleri ile devletler arasındaki, hatta ülkeler içerisindeki gerginliklerin artması arasında diyalektik bağ var. Siyasi gerginliklerin ve hatta silahlı çatışmaların da sermaye hareketlerinde ve yatırımlarında çok önemli etkileri var. Uluslar arası ilişkiler, istikrarsızlığa sürükleniyor. İstikrarsızlık yaşanan yerler çoğalıyor.

Çatışmaların gözle görülebilir şekilde arttığı bölgelerin dışında da, “Soğuk Savaştan bu yana silahlı çatışmalar rekor seviyeye vardı; 2014 yılı, İkinci Dünya Savaş’ından bu yana ikinci en çok ölüm saçan yıl oldu.”

Toplumu etkisi altına alan krize tepki gösterip harekete geçecek farklı çevrelerden kitleler, sınıf mücadelesini büyütecek. Gelişmeler taban tabana zıt iki olasılığı içeriyor; işçi sınıfının mevcut toplumu dönüştürmek için mücadeleciğinin artırması veya yeni şekillere bürünen baskıcı veya faşist rejimlerin ortaya çıkması.

Bugünküden önce kapitalizmin yaşadığı en büyük kriz olan 1929 borsa çöküşü, Almanya’da Nazizmi, tüm Avrupa’da yarı faşist veya baskıcı rejimleri iktidara getirdi ve ardından İkinci Dünya Savaşı geldi.

Burjuvazi, özellikle de Stalinizmin işbirliği sayesinde, Birinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan yeni bir işçi sınıfı devrimi dalgasının oluşumunu engelleyebildi.

Birinci Dünya Savaşının ardından burjuvazinin beyin takımı “artık böyle bir şey mümkün değil” diyordu. Avrupa’daki burjuvazi, “Avrupa’nın inşa edilmesini” bir güvence olarak gösterdi.

Ancak farklı Avrupa burjuvazilerinin ulusal çıkarlar nedeniyle merkez kaç hareketleri, Avrupa’yı sadece geriye götürmekle sınırlı kalmayıp daha feci olabilir. Katalonya’dan İskoçya’ya ve Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki ulusalcı hareketler, Avrupa’nın parçalanmasını getirebilir.

Troçki 1939’da, “Marksizm ve Çağımız” yazısında şuna vurgu yaptı: “Teknik alandaki dahilerin son zaferlerine rağmen üretim araçlarındaki ilerleme durdu. Bunun en çarpıcı belirtisi, ekonominin temel dallarındaki yatırımların durması sonucu dünyadaki inşaat sanayisinde görülen durgunluk. Artık kapitalistler kendi düzenlerinin geleceğine bile inanmıyor.”

Troçki şu sonuca varıyordu: “Kısmı reformlar ve yap bozlar hiçbir işe yaramayacak. Tarihi gelişme öyle bir belirleyici aşamaya geldi ki artık gerici engelleri aşarak yeni bir rejimin temellerini atmak sadece kitlelerin doğrudan müdahalesiyle mümkün. Planlı bir ekonominin temellerini atabilmenin ilk şartı, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılmasıdır. Yani insan ilişkilerine önce ulusal seviyede sonra da uluslar arası seviyede mantıklı müdahale olmalı.”

Bugün şunu görüyoruz; bu öngörünün sadece tarihi değişti, kapitalizm insanlığı yeniden uçuruma doğru sürüklüyor.

Kapitalist küreselleşme insanlığın kaderini şimdiye kadar görülmemiş bir şekilde birbirlerine bağladı. Ancak insanlık şimdiye kadar görülmemiş seviyede bölünmüş durumda.

İnsanlık, çok farklı önyargılardan, toplumun farklı sınıflara bölünmesinden ve uygulanan baskıların yüzyıllarca sürmesinden kurtulabilmek için şimdiye kadar sahip olmadığı olanaklara sahip. Diğer yandan dinler ve batıl inançlar, toplumsal hayatta şimdiye kadar görülmemiş seviyede sosyal hayatta etkili.

Özcesi, tüm insanlığın dünya ölçeğinde kardeşçe birleşebilmesi için dünyada şimdiye kadar görülmemiş seviyelerde maddi ve teknik olanak var ama böyle bir şeyin gerçekleşmesi, hiçbir zaman bu kadar uzak görülmedi.

Marksizmin işçi sınıfı hareketine yaptığı büyük katkı, kapitalizmin teşhiri ve insanlığa bir katkı yapmadığını açıklamasyla sınırlı değil. En büyük katkısı, zincirlerin kırılmasına olanak sağlayacakları vermesidir: “Filozoflar bu güne kadar dünyayı farklı şekillerde yorumlamakla yetindi, halbuki önemli olan dünyayı değiştirmektir.”

Sınıf mücadelesi fikirleri Marks’ın veya Lenin’in dönemlerinde olduğu gibi bereketli bir zeminde yeniden yeşerebilir, çünkü emekçilerin her gün yaşadıkları bir gerçekliliği ifade ediyor. Sorun, nesiller boyu emekçilerin mücadeleleriyle biriktirdikleri kocaman siyasi devrimci Marksist birikimi aktarabilmek!

Bu görev devrimci komünist örgütlere düşüyor, onların var olma nedeni, işçi sınıfının her önemli mücadelesine bu birikimi aktarmaktır. (01.11.2016)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2017  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 227 - 5 Mayıs 2017  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?