Sinif Mucadelesi
Özbekistan

Bir despotun ölümü

Cuma 7 Ekim 2016

30 yıldır Özbekistan’ın başındaki İslam Kerimov öldü. 32 milyon nüfuslu Özbekistan, eski Sovyet komşuları gibi, iktidardaki çetelerin, ülkenin bütün temel zenginliklerine el koyduğu bir polis diktatörlüğü.

Bölgenin tarihi, Rus devriminden derinden etkilendi.
Kızıl Ordu, 1920’de Özbekistan’a geldiğinde, burası İpek Yolu üzerindeki Semerkant ve Buhara gibi köklü kentleriyle Çarlık İmparatorluğunun yeni bir sömürgesiydi ama hala Orta Çağ’ı yaşıyordu.

SSCB’nin parçalanması felaket oldu

Özbekistan, Sovyetler Birliği’nin bir cumhuriyeti olarak kuruldu.
Sovyetler Birliği devleti çerçevesinde bölge sanayileşti, halka okuyup yazma öğretildi, kadınlar, evlerde çalıştırılan köleler dinsel ve ataerkil geleneklerin etkilerinden kurtulmaya başladı. Özbekistan, 1960’larda, nispi olarak yoksul kalsa da, SSCB’nin ortalama büyüme oranına yakın büyüdü. Ancak her durumda ekonomik, sosyal ve kültürel yaşam düzeyi, SSCB dışındaki birçok komşu ülke halklarınkinden çok daha yüksekti.

1991’de SSCB’nin dağılması, SSCB içindeki ve bir o kadar da çevresindeki halklar için felaket oldu. Yüzyıllardır birbirine kaynaşmış yaşayan halklar mozayiği olan Sovyet Orta Asyası parçalandığında, Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Tacikistan olmak üzere beş devlete ayrıldı. Aynı halkın farklı devletlere bölünmesinden ve böylece de iktidardaki çetelerin bütün kötülük ve talihsizliklerin günah keçisi olarak nitelendirdikleri “onlar” yani diğer halkların ulusal azınlık olduğu sınırlara, bariyerler yerleştirildi.

Bölgedeki bütün üretim, SSCB zamanında, devasa ülke çapında planlı geliştirildi. Komşu dağlık bölgeler, kar eridiğinde Özbekistanın hidroelektirik santrallerini besliyor, kuru mevsimde ise Özbekistanın gaz santrallerinde üretilen elektiriği alıyorlardı. SSCB ekonomisine bağlı elektrik sistemi ve ekonominin büyük bölümü bir gün içerisinde birden bire çöküverdi.

Bürokrat mafya yağması

Bölgenin tarım, madencilik ve sanayi kaynakları; bürokratlar tarafından yağmalandı ve en açgözlülere düşük fiyatla, hızla satıldı. Yönetici çeteler, halkın yaşamı için çok gerekli olsa bile yeterince kârlı olmayanları bırakıp en çok kârlıları ele geçirdiler. Kerimov’un çetesinin benzerleri, SSCB zamanında inşa edilen herşeyi yıkma pahasına, aynı zamanda silah ve özellikle de uyuşturucu kaçakçılığının başını çekerek, hepsini de dini otoritelerin kutsamalarıyla yaparak, şaşılacak derecede zenginleştiler. Kaçakçı çeteler, devlet zirvesindekilerin de desteğiyle, ülkenin ve insanların hayatında zorbalığa, şiddete dönüş yaptılar. Hatta bu durum, SSCB dağılmadan önce başlamıştı.

Özbek Komünist Partisinin 1988’den beri başında olan Kerimov, kendini başkan seçtirerek, yerel bürokrasi mafyasının babası oldu, yerini sağlamlaştırdı. Tarihi, kendine göre yeniden yazdırdı, Lenin’in heykellerinin yerine günümüzdeki Özbekistan’da 14. yüzyılda merkezi bir imparatorluk kuran Timur’un heykellerini diktirerek ülkeyi çözümsüz bir milliyetçi soruna sürükledi.

Kerimov, halkı sürekli gözetim altında tutarak, kendisinin de kışkırttığı islamcı tehdidi kullanıp ona dayanarak, ülkeyi oluşturan uluslar arasında iç savaş çıkması korkusu üzerine oynayarak, diktatörlüğünü sağlamlaştırıp güçlendirdi. Hoşnutsuzluk, 2005’te yüzlerce sivilin katledildiği Andijan’da olduğu gibi, kan gölünde boğuldu.

Gençlerin, kriz, fabrikaların kapanması, kolhozların dağıtılıp yok edilmesi, maaşların verilmemesi karşısında yaptıkları seçim, Rusya’daki şantiyelere çalışmaya gitmek oldu. Ancak bugün Rus ekonomisi de krize girip yavaşladığından artık bu olanak yok. Gidenler, işsiz kaldıklarından geri dönüyor ya da hiç gitmiyor.

Büyük güçler ve onların iş çevreleri bu ülkeyi aç gözlü, şehvetli bakışlarla izliyor. Çokuluslu tekstil şirketleri, Özbekistan pamuğunu, Bangladeş ya da Çin’deki fabrikaları için çok düşük fiyatla satın alıyor. Ayrıca çok miktarda altın, uranyum ve gaz var ve Özbekistan, stratejik bir ticari dörtyol ağzında. Kuşkusuz bu şirketler, Kerimov’un ardından gelecek kişiyle, payını vererek bir uzlaşma yolu bulacak.

Kerimov’un ölümü diktatörlüğün sona ereceği anlamına gelmiyor. Çünkü ülkenin yağma edilmesini örgütleyen, aç gözlü, vahşileri koruyan güvenlik kurumları hala yerinde duruyor. LO (14.09.2016)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2016  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 220 - 7 Ekim 2016  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?