Sinif Mucadelesi

Emekçiler ekonomik krizin etkilerinden korunmak için mücadele etmeli

Perşembe 16 Ekim 2008

Başbakan ve ilgili bakanların “bankacılık sistemi sağlam” gerekçesiyle dünyayı sarsan ekonomik krizin Türkiye’yi etkilemeyeceğini söylemesinden birkaç gün sonra, Avrupa’nın en büyük bankalardan biri olan Fortisbank’ın merkezinin battığı için devletleştirileceği açıklandı.

Artık bakanlardan başlayarak, ağız değiştirmeye de başladılar. Avrupa bankaları, 2002 krizinden sonra Türkiye’deki bankacılık sistemine eklendi. Bankacılık sistemini yüzde 42.7’sini yabancı bankalar yönetiyor. Ayrıca, yerli bankaların Avrupa bankalarıyla kredi anlaşmaları, hisse senedi alış verişleri, yatırımları, bin bir çeşit bağlantıları var.

Yıllardır “küreselleşme” denerek Türk sermayesinin dünya pazarına, dünya sermayesine eklemlenmek için hükümetlerin yaptıkları bugün bu yönde ne kadar ilerlediğimizi gösterecek. Ama en feci sonuçlarıyla!

Ekonomik kriz, önce ve en ağır şekilde elbette emekçileri vuracak. Ama en çok ses her zamanki gibi patronlardan çıkacak.

Daha şimdiden, sözleşme görüşmeleri yeni başlayan otomotiv fabrikalarında çalışan işçiler, bunu yaşıyor. Avrupa’ya ihracat yapan otomobil fabrikaları, “iş yok” gerekçesiyle bayram öncesinde işçileri ücretsiz izne gönderdi. Avrupa’da ve Türkiye’de satışlar düşmüş! Sanki işçilerle kâr üzerinden anlaşma yapmış gibi bir gerekçe ileri sürüyorlar.

Metal ve gıda işkolunda başlayan bu sözleşme döneminde ücret artışını düşük tutmak için patronlar “ekonomik kriz”i bahane edecek. Sendika bürokratları da bu sözde “makul” gerekçenin arkasına sığınacak.

Oysa, işte tam bu gerekçeyle ücretlerin daha fazla yükseltilmesi gerekir. Hem krizden emekçileri koruyabilmek için hem de ekonominin çarklarının dönmeye devam edebilmesi için. Ama her kriz döneminde bunun tersi yapılıyor.

Çünkü kapitalist düzen, kâra dayanıyor. Ekonomik krizde ortalama kârları düşen patronlar, işçi ücretlerini düşürüp ya da işçi çıkarıp kârı eski seviyesine yükseltmek istiyor. Ama sonuç tersi olur, çünkü düşen ücretler, tüketimi de düşürüyor, bu da krizi derinleştiriyor.

Piyasayı, küreselleşmeyi göklere çıkarıp devleti, ekonominin planlanmasını yerin dibine batıranlar, kriz dönemlerinde devlete koşuyor.
ABD ve Avrupa’da başlayan devletleştirmeler, ya da şirketlerin kendilerinin değil de borçlarının devletleştirilmesi bu amaçla yapılıyor. Oysa bu bankalar, ticari kuruluş ve her ticari kuruluş gibi kâr edebileceği gibi batabilir de. Ama “ülke ekonomisini etkiler” gibi sözde büyük bahanelerle buna izin verilmiyor. Oysa devlet, bankaların batmasına değil, bundan etkilenecek olan emekçilere destek verebilir, üretimin aksamaması için gerekli kaynağı doğrudan sağlayabilir. Ama bu yol izlenmiyor.

Bugün ABD ve Avrupa’da yaşanan bu durumun yakında Türkiye’de de yaşanması mümkün. O zaman devlet musluğunu idare eden hükümet kimi kurtaracak? Kim, bu krizden batarak, kim yükselerek çı-kacak?

Ekonomik krizden en çok zarar gören emekçiler hükümetin gündeminde değil. Son dönemde yapılan zamlar, bunun göstergesi. Temel tüketim ürünlerine yapılan bu zamlarla, emekçinin cebinden alınan parayla devletin kasaları, gerektiğinde patronlara verilmek üzere parayla dolduruluyor.

Emekçilerin, televizyon karşısında birbirlerine yönelttikleri suçlamalarla oyalanmaları, bunları tartışıp kendi aralarında çekişmeleri dayatılıyor.

Eğer emekçiler, kendilerini krizden korunmak için acil önlemleri patronlara ve hükümete dayatamazlarsa, sorumlusu olmadıkları krizin yükünü taşımak zorunda kalacak.

Emekçileri, küçük bir azınlığı değil toplumun çoğunluğunu adım adıma yaklaşan ekonomik krizin yıkıcı etkilerinden korumak için hemen uygulanabilecek acil önlemleri oluşturmak ve uygulamak hiç de zor değil.

Ücretlerin enflasyon oranında arttırılması, fiyat artışlarına denetim getirilmesi, bankacılık sisteminin devletin denetimine alınması, işyerlerinin işçi çıkarmasını engellemek, hükümet tarafından kolayca alınıp uygulanabilecek tedbirler.

Ancak patronların çıkarlarını korumakla meşgul olan hükümet, tedbir almak yerine krizin “kazanç için bir fırsat” olduğunu söyleyerek göz boyuyor. Bu iğrenç siyasi sistem emekçiler için hiçbir olumlu şey vaat etmiyor. (23.09.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 124 - 3 Ekim 2008  Site yaşamını izle Başyazı   ?