Savaş siyasetine son! Kürtlere karşı da, Suriye’ye de!
İktidar karşılığında seçim sonrası için istikrar ve barış vaad edilmişti. Oysa tam tersine bir dönem yaşıyoruz. Ordu ve esas olarak polis, Kürt illerinde adı konmamış bir iç savaşta. Polis birliklerinin geçtiği mahalleler, IŞİD geçmiş gibi. Şehir içlerinde insanlar, günlerce ölüm korkusuyla hapsediliyor. Kimin kimi vurduğu, kimin kimle savaştığı, gerçekte ne olduğu gizleniyor.
Medyanın büyük kısmı AKP’nin elinde, geri kalanı da Kürt düşmanlığında hep iktidarla hemfikir.
Emekçilerin bir kısmı, iktidar çevrelerinin ısraralı açıklamalarına güvenip “teröristler temizlenince” huzurun geleceğini zannediyor olabilir. Ama gelmeyecek! Rusya ile yaşanan ve günlerdir tırmanan gerginlik bunun bir göstergesi. Eskiden, siyasi liderler, bir sorun yaşandığında, kitleler zarar görse bile işleri öyle geldiği için üstünü örterdi. Şimdi tam aksi yapılıyor. Bilerek, artık işlerine böylesi uygun geldiği için.
Erdoğan, Suriye’de yaşan Türkmenleri, Arapları kendi akrabası sayıyor ama değil Suriye’dekileri, Türkiye’de yaşayan Kürtleri, vatandaş bile görmüyor. Kürtler boyun eğmediği, haklarını istediği yok edilmesi gereken “terörist” oluyor. Çünkü Kürtler, bugün Erdoğan ve onu destekleyen sermaye çevresinin çıkarlarının önündeki engeldir. Daha önce Kemalistler, ordu vardı, ardından Fethullahçılar ve işine karışan diğerleri.
İktidarın en üstündekiler, IŞİD ile Ortadoğu’daki en gerici örgütler ve yönetimlerle ilişki içinde. Suriye sınırında, Kürtlerin denetiminde olmayan ve Rusya ile krize neden olan bölgeden, bol kazanç getiren ama halklara ölüm yağdıran ve artık herkesin bildiği bir ticaret sürdürülüyor. Türkmen milisler de bu ticareti gözetmek üzere o bölgedeler.
Bir yanda Rusya’nın havadan desteği ile Suriye ordusu, diğer yanda Kürt milisler, bu bölgeyi kuşatma altına aldı. Eğer, bu bölge Esad ya da Kürtlerin denetimine girerse, bu kanlı ticaretin kaymağını yiyenler, darbe alacak.
Halklara ne olduğu, hiç bir tarafın hiç umurunda değil. Öyle olsaydı, “açık kapı” para karşılığında kapatılmazdı. Avrupa Birliği ile yapılan “heyecenlı” pazarlık, ülkelerindeki ölümden kaçıp daha iyi bir yaşam isteyenleri toplama kamplarında hapsetmek için. Tam da uğruna kıyametler koparılan, bu bölgede hapsetmek için.
Savaşın ve şiddetin bir siyaset olarak tırmanması, sadece Kürtleri, sınırda yaşayanları değil, fabrikalarda, işyerlerinde, en sakin şehirlerin merkezlerinde yaşayan emekçileri de vuracak. Önce ekonomik açıdan.
Patronlar, “krizi” ağızlarına almıyorlar ama şimdi söylecek bahaneleri arttı. Zam vermemek, işçi çıkarmak, daha çok çalıştırmak için vakit kaybeyetmeyecek. Sonra da haklarda kısıtlama artacak, hata hak aramak, tüm baskı dönemlerinde olduğu gibi “suç” olacak.
Suriye’de savaşın tırmandırılması gibi AKP de Kürt illerinde çatışmaları sürdürüyor. Bu durum, savaşı körüklemek, kitlelere büyük zarar veriyor. Benzer şekilde diğer devlet yöneticileri de, Suriye’de daha çok bombalama, kendi kitlelerine de daha çok baskı uygulama kararları alıyor. Oysa yapılması gereken tam tersi. Halkların talep ettiği, insanca yaşam, çocuklarına iyi bir gelecek! Kurşunlar, bunu sağlamaz. Bunu sağlayacak olan, bugün en çok zarar gören halkların ve emekçilerin ortak mücadelesidir. (05.12.2015)