Sinif Mucadelesi

İşçi sınıfı açısından 1 kasım seçimi

Pazar 11 Ekim 2015

Tayyıp Erdoğan, 7 haziran seçimlerinde istediği 400 milletvekili sayısını elde edemedi, sadece 258 milletvekili ile sınırlı kaldığı, mutlak çoğunluk için gerekli sayıya ulaşamadığında zor duruma düştü. Bütün hedefleri çıkmaza girdi. Üstelik kendisi ile birlikte yakın çevresini de yargı önüne çıkıp yaptıkları yolsuzluklardan ve yasa dışı uygulamalardan dolayı hesap vermeleri ve büyük bedeller ödemeleri söz konusu olabilirdi.

İşte AKP ile Erdoğan’ın 7 haziran sonrasındaki dönemde izlediği siyasetin genel ekseni, ellerinden gelen her şeyi yapıp yeniden mutlak çoğunluğu elde edip Anayasayı değiştirip kendilerini her açısından güvence altına alıp yaptıkları tüm yasadışı işlemlerden ve yolsuzluklardan kaynaklanacak cezalardan kurtulmaktır.

7 haziran seçimlerinden sonra AKP, tek başına bir hükümet kuracak konumda olmasa da, genellikle bu durumda olan bir çok farklı ülkede olduğu gibi, pazarlıklar sonucu bir yol bulunup kurularak bir kolisyon hükümeti kurulup bir çözüm bulunabilirdi. Tabi ki bu çözüm emekçilerin çıkarlarını savunmak için değil burjuva düzeninin devam etmesi için olacaktı.

7 hazirandan sonraki yaklaşık 2 ay boyunca AKP, MHP ve özellikle de CHP ile koalisyon kuracakmış gibi manevralar yaptı ve kamuoyunu meşgul edip zaman kazandı. Erdoğan ise açıkça koalisyon hükümeti istemediğini ortaya koydu. Çünkü diğer partiler yeni kurulacak hükümetin görevlerinden birisinin yolsuzlukları gündeme getirmesi olduğu şartını getiriyordu. Hatta bazı çevreler Erdoğan’ın hesap vermesi için “Yüce Divanda” yargılanması gerekliliğinden söz ediyordu.

Erdoğan ve çevresi ve de AKP ileri gelenleri, 2002’den sonraki iktidar dönemlerinde servetlerine servetler kattılar, “devlet malı deniz, yemeyen domuz” mantığıyla hareket ettiler ve hatta son zamanlarda Erdoğan başta olmak üzere burjuva düzeninin yasalarını bile uygulama zahmetine katlanmadılar!

AKP, 2012 yılından sonra etrafındaki büyük sermaye çıkarlarını, özellikle de MÜSİAD çıkarlarını, her şeye rağmen savunmaya devam edebilmek için, başta ABD olmak üzere emperyalist ülkelerle arasındaki eski iyi ilişkilerini gittikçe bozduğu gibi eski ortağı olan Fetullah Gülen cemaati ile de arası bozulduğu için açıkça savaşa tutuştu.

Tüm bunlara ek olarak AKP, özellikle sanayi patronlarının temsilcisi olan TÜSİAD ile de dostluğunu bitirdi. Ve ek olarak 2012’den beri HDP aracılığı ile sürdürdüğü “Barış sürecini” bitirip HDP’ye de düşmanca bir tutum sergilemeye başladı.

Yukarıda analtılanlara ek olarak hem dünya ekonomisindeki krizin giderek kötüleşmesinden ve de dünyadaki büyük sermayenin AKP iktidarına karşı artık tavır koymaya başlamasından kaynaklanan ekonomik yaptırımlardan dolayı, 2002 ile 2012 yılları arasında Türkiye ekonomisinin iyileşme süreci durduğu gibi artık giderek kötüleşmeye gitmesi başladı.

İşte tüm bunların sonucu olarak emekçilerin ve yoksulların satın olma gücünde yüzde 20’lere varan bir düşüş, işsizliğin artması, çalışma şartlarının kötüleşmesi süreci yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.

Şimdi AKP milliyetçi görüşlerin sömürüsünü yapıp 1 kasımda yeniden mutlak çoğunluğu elde edip varlığını devam ettirmeye çalışıyor. Erdoğan’ın, istemiyerek de olsa itiraf ettiği gibi “400 milletvekili verseydiniz bu olaylar olmazdı” kelimeleriyle Kürt halkına karşı başlatılan iç savaşın kendilerinin eseri olduğunu kabul etti.

Hürriyet gazetesine karşı yapılan eşkiyaca saldırılar, gazetenin bunu daha geniş kitlelere duyurmuş olması nedeniyle gerçekleştirildi.

AKP, belirli ölçülerde yıpranmış, %10 civarında bir oy kaybına uğramış olsa da, yine de haziran seçimlerinde %40’lık oy seviyesini koruyabildi. Bunun temel nedenlerinde birisi de kitlelerin şu anda daha ciddi bir alternetif göremeşidir.

Emekçilerin ve yoksulların büyük çoğunluğu ne CHP’yi ne MHP’yi ne HDP’yi ciddi ve güvenilir bir alternnatif olarak görmüyor.

CHP’nin bu seçimdeki siyaseti

CHP 1 Kasım seçimleri dolayısyla yaptığı propaganda ve seçim faaliyetlerinde eskisinden çok daha farklı bir siyaset üretmiyor. Hatta dini duyguları daha çok istismar etmeye çalışarak daha da gerici bir siyaset geliştiriyor. Emekçilerin ve yoksullların çoğunluğu CHP’yi kendi partileri gibi görmedikleri gibi CHP’nin onlara AKP’den daha fazla hizmet vereceğine inanmıyor. Bu açıdan da fazla haksız sayılmazlar. Çünkü CHP, bazı demagojik seçim vaatlerine rağmen temel olarak sermayenin emrinde olan bir parti. Hep sermaye düzenine hizmet etmiştir ve sermaye düzenine daha iyi hizmet vermek için adaydır. Örneğin yarın AKP’nin yerine CHP iktidar olursa, patronlar yine emekçileri sömürmeye devam edecekler, burjuva düzenin haksızlıkları, adaletsizlikleri, yolsuzlukları yine devam edecek. Çünkü CHP burjuva düzenine ve sömürüye karşı değil.

MHP’nin siyaseti

MHP bu seçimlerde diğer seçimlerde veya genel olarak izlediği siyasetten daha farklı bir siyaset izlemiyor ve hatta AKP’ye oy kaptırmamak için her zamankinden çok daha milliyetçi, Kürt karşıtı ve kömünizm, yani işçi sınıfı iktidarı düşmanı, bir siyaset izliyor. Çatışmayı en çok kışkırtan, ölümleri umursamayan ve dışlayıcı siyaset izleyen parti.

MHP bütün demagojilerine rağmen, Türk emekçi ve yoksullarının çıkarlarını savunan bir parti değil. Bu nedenlerden dolayı da hiçbir emekçi veya yoksul MHP’ye oy vermemeli onu desteklememeli.

HDP’nin siyaseti

HDP bu seçimlerde Kürt halkına karşı AKP iktidarının sürdürmekte olduğu vahşice saldırıları teşhir ediyor ve onlara karşı çıkıyor. HDP’nin bu siyaseti doğrudur ve desteklenmelidir. AKP bu seçimlerde HDP’in yüzde 10 barajının altına düşmesi için elinden gelen her çirkinliği yapmaktan çekinmiyor. İşte temel olarak da bu nedenden dolayı da emekçiler, onların temel çıkarlarını savunan bir parti olmadığı halde, bu seçimlerde HDP’nin yine bu seçim barajını aşabilmesi için ona oy verebilirler. Ama HDP’nin de bir burjuva partisi olduğunu kesinlikle unutmamak gerek.

HDP ne işçi sınıfın denetlediği ne de işçi sınıfının çıkarların savunan bir parti değil. Hatta Kürt emekçilerinin de çıkarlarını da savunmuyor.

Sonuç olarak

Evet sonuç olarak 1 kasım seçimleri kesinlikle demokrasinin daha iyi uygulanması, daha adaletli bir düzenin gerçekleşmesi için yapılmayacak. Bu seçimler Erdoğanın belirttiği gibi, kendinin ve AKP iktidarının çevirdiği dolapların devam edebilmesi için gerçekleştirilecek. Üstelik son yapılan kamu oyu araştırmaları bu önümüzdeki seçimlerin de öncekiden çok daha farklı sonuç vermeyeceğini ve hatta AKP’nin oylarında düşüş olabileceğini belirtiyor. Bu nedenle de seçimlerin daha sonraki bir tarihe ertelenebileceğinden bile söz ediliyor.

Önümüzdeki bu süreci yaşayıp göreceğiz. Ama şimdiden şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Ekonomik kriz kötüleşmeye devam edecek, AKP’nin yıpranması da durmayacağı için önümüzdeki seçimler olsa da olmasa da, hem Kürt hem Türk emekçilerini iyi günler beklemiyor. Bu nedenle kaderimizi seçimlere bağlamıyalım. Kürt-Türk emekçileri, bizleri bölmeye çalışan tüm siyasetlerin tuzaklarına düşmeden hep birlikte metal işçilerinin birkaç ay önce yaptıkları gibi, üretimden gelen gücümüzü kullanıp birlikte mücadele ederek, haklarımızı koruyup yeni bir düzen için mücadele edelim. (27.09.2015)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2015  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 208 - 2 Ekim 2015  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?