Sinif Mucadelesi

Patronlara hizmetle geçen bir ömür

Perşembe 9 Temmuz 2015

Süleyman Demirel’in ölümünün ardından, “kör ölür, badem gözlü olur” misali, “demokrasi” kahra­manı ilan edildi. Burjuvazi, ken­disine uzun yıllar çok iyi hizmet vermiş bu siyasetçiye, vefa bor­cunu ödedi. Yenilerin de gözünü boyadı.

Demirel, hiç de demokra­siyle ilgili değildi, tam aksine Türkiye’yi özellikle demokrasi açısından onlarca yıl geriye götüren son iki darbenin hazır­lanmasında baş roldeydi. Hep mağduru oynasa da, büyük top­lumsal çatışmanın, krizin olduğu dönemde hep onun siyasetinin olumsuz etkisi vardı.

Demirel, burjuvazinin çıkarlarını korumak için siyasete hazırlandı, sokuldu ya da girdi.

Daha askerliğini yapmadan, bir kez devlet, bir kez de Eisenhower Vakfı’nın davetlisi olarak iki kez ABD’de eğitim gördü. Ardından, temsilciliğini üstlendiği ABD’li inşaat firması için öyle işler yaptı ki “Morrison Demirel” olarak anılacaktı.

Patronlara hizmette yerini sağlamlaştırınca sıra siyasete geldi. 1964’te kurulan sağcı koa­lisyon hükumetinde, milletvekili olmadığı halde başbakan yardım­cısı ve devlet bakanı yapıldı. Ardından Adalet Partisi’nin %52.8 oyla iktidar olduğu 1965 seçiminde, önce milletvekili, ardından başbakan oldu. Bu seçimde oyların yarısını alan Adalet Partisi, tıpkı ilk kurulduğu dönemdeki AKP gibi, sağ siya­setin her rengini, küçük burjuva­sından büyük burjuvasına kadar sermaye sahiplerinin tüm kesim­lerinin çıkarlarını temsil eden bir koalisyondu. Ancak İstanbul merkezli büyük sermaye gelişip, yabancı sermayenin uzantısı (montaj sanayi) hâline gelme­siyle, küçük tüccar, esnaf ve köylü rekabet koşullarıyla baş edemez hale geldi. Adalet Partisi ise sadece büyük sermayenin çıkarlarının savunucusu oldu­ğundan, hem kitleleri dizginle­yemedi hem de partiden kopuş oldu.

1970’lere gelindiğinde ekonomik kriz, siyasi çalkantıya neden oluyordu. Hükumet, Lira’nın değerini %66 oranında düşürdü. Patronlar, sert önlemler istiyor ancak artan toplumsal mücadeleler, öğrenci gösterileri, grevler, 15-16 Haziran işçi müca­deleleri gibi tepkiler, engel olu­yordu. Demirel, ABD’nin haşhaş ekimini yasaklanmasına karşı çıkıyor, 1961 Anayasasının değişmesi gerektiğini savunu­yordu. Yani 12 Mart muhtırası ile askeri darbeye giden yolu, bizzat Demirel hükumetinin azimli çalışması hazırladı.

Söylendiği gibi askeri darbe, Demirel’i mağdur etmedi, Anayasada Demirel’in istediği değişiklikler, 12 Mart döneminde yapıldı, o da darbe hükumetini bakanlarıyla destekledi.

Darbeden dört yıl aradan sonra başbakan olan Demirel’in koalisyon ortakları; dinci MSP ve milliyetçi MHP çevresi, devlet örgütüne yerleşti. Ancak darbe, ekonomik sorunları tam olarak çözemedi. Bu nedenle patlayan dış borç ve hızlı enflasyon görü­nümlü ekonomik bunalıma sürdü.

Sonrası, hep koalisyon pazarlıkları, yolsuzluklar, sıkıyö­netim, Çorum, Maraş gibi katli­amlar, suikastlar ve ekonomik krizin acı etkileriyle geçti. 12 Eylül askeri darbesinin asıl nedeni olan 24 Ocak kararlarını alan Demirel hükumetidir. Bu kararların mevcut düzende uygu­lanamayacağını gördüğü için sekiz ay süresince askeri darbe ortamını hazırlayan da odur.

Maden işçilerinin “Çan­kayanın şişmanı, işçi düşmanı” diyerek, yerin dibine soktuğu, hükumetini düşürdüğü Özal, o yıllarda Demirel’in adamıydı.

Demirel, Özal ve ANAP’ın yıprandığı, kitleleri oyalayacak yeni bir siyasi liderin çıkmadığı 1990’lı yıllarda, burju­vaziye hizmet için yeniden siya­sete döndü. 1991’de, geçmişteki sağcı koalisyonlarının tam tersine bu kez SHP ile koalisyon kurdu.

Demirel, Özal’ın ölümünün ardından cumhurbaş­kanı oldu. Ancak görev süresinin ikinci kez uzatılması, parti yöne­timlerinin destek açıklamasına rağmen reddedildi. Yeniler, onu bir kenara atıp patronlara hiz­mette kendilerine koltuk açtılar.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2015  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 205 - 3 Temmuz 2015  Site yaşamını izle Anma... Anma... Anma...   ?