Soma davası yalanlarla başladı
Soma duruşması başladı. Türkiye işçi sınıfının yaşadığı en korkunç katliamlardan birinin davası; yalanlar, peşkeş çekmeler ve patron yalakacılığının en saf örnekleriyle yürütüldü.
Soma Holdingin patronu Alp Gürkan hiçbir oturumda yoktu. Onun “temsilcisi” olan oğlu Can Gürkan ve müdürleri, işçi ailelerinin ısrarlı talepleri sonucunda, ikinci duruşmaya getirildi. Yetkililer ve polis, suçluları korumak için o kadar çaba gösterdi ki, işçi aileleri isyan ettiler: “Katilleri korumak için gösterdiğiniz bu çabayı, işçileri korumak için neden göstermediniz!”
Kağıt üstünde en yetkili görünen Alp Gürken, hiç olmazsa birazcık utanacağına, en çok babasıyla kendisinin mağdur olduğunu söyleyebilecek kadar yüzsüz!
Aynı yalanlar etrafında toplanmaya çalışan avukatları ve mühendisleri, oturumlar boyunca firmayı aklamaya çalışsalar da inceleme raporları nedeniyle apaçık gerçekleri saklayamadılar. Ortak yalan ise tüm suçun, katliamda ölen iş güvenliği uzmanı Mehmet Efe’de olması. Elbette, hayatta olmayan birini suçlamak en kolayı ve en acizcesi. Tıpkı diğer tüm sözde “iş kazası” mahkemelerinde olduğu gibi ya çalışan ya sorumlu idareciler ama mutlaka ölmüş olanlar suçlandı.
Mahkemeden dökülen bilgiler, Soma’da iş kazası değil, kâr uğruna, patronun işçileri katlettiğini gösteriyor. Patlama birdenbire olmadı, haftalar öncesinden adım adım, kendini duyurarak geldi.
Örneğin madende, 50 birimin üzerinde sıcaklık artışı olduğunda çalışmanın devam etmesi suç. Oysa Soma’da sıcaklık değerinin 130 birime kadar arttığı tespit edilmiş. Buna rağmen çalışma durdurulmamış. Hiçbir iş güvenliği sorumlusu, patron baskısı olmadan, işten atılma tehdidi olmadan, bu koşullarda işi devam ettirmez. Tüm suç üzerine atılan Mehmet Efe ücretini aldığı patrona nasıl karşı gelsin? Patrona rağmen eğer üretimi durdursaydı, bir daha hiçbir madende hatta hiçbir yerde işe alınmazdı.
Tüm uyarılara rağmen, aşırı üretim denen kâr hırsı nedeniyle, değerlerin artmasının önünde diz çökmedi. Somalı maden işçileri bile bile, ölümüne çalıştırıldılar. Somalı tekniker ve mühendisler, sıcaklık değerlerinin artmasının dinamit patlamasından kaynaklı olduğunu söyleyip, bu nedenle göz ardı ettiklerini de itiraf ediyorlar. Dinamit patlamalarının tutulduğu defter, Somalı işçilerin avukatlarının taleplerine rağmen hala mahkemeye getirilmedi. Eğer gerçekten değerlerin artması dinamit patlamalarından kaynaklı ise neden dinamit patlamalarıyla ilgili kayıtlar saklanıyor?
Şimdilik ara verilen duruşmaların başlaması bile bir yılı buldu. Bu süre içinde katliam sorumlularının, sorumluluktan kurtulmak için ceza evinde ortak bir plan yaptıkları görülüyor. Zaten adalet sistemi, patronların çıkarları veya patronlar düzenine dokunan bir durum söz konusu olduğunda, çok kısa sürede ve çok sert şekilde mahkemelerden kararlar çıkarıyor. İşçilerin hakları söz konusu olduğunda akla gelen, gelmeyen her tür engel çıkarılıyor.
Üstelik, devletin mülkiyetinde ve denetiminde olan madeni denetleyen ve çalışmasına onay veren resmi görevlilerin yargılanmasına hükumetten izin çıkmadı. Kendi çalışanını suçlayan Soma patronu, resmi görevlileri suçlamıyor. Çünkü bu sistemi, göstermelik denetim ve onay sistemini, hükumete dayatan kamu çalışanlarına uygulatan kendileri. Kamu çalışanlarını, siyasiler aracılığıyla, istedikleri gibi baskı altına alıp yönlendirilmelerini sağlayan bugünkü düzenin yıpranmasını ve değişmesini istemiyorlar.
Soma’da, Ermenek’te, Torunlar İnşaat’ta, daha önce Davutpaşa’da, Tersanelerde ve başka yerlerde olduğu gibi eğer işçilerin ve işçi ailelerinin ısrarlı çabaları olmasa, mahkemeler, suçu ölenlerin üzerine atıp patronları temize çıkarmak için gerçeklerin üstünü örtmekten öteye gitmeyecek. (01.05.2015)