Sinif Mucadelesi

Yoksulluk ramazan çadırlarında

Pazartesi 15 Eylül 2008

Ramazan başladı, Türkiye’nin her ilinde, bir çok önemli meydanlarda il ve ilçe belediyelerin iftar çadırları kuruldu. Hatta bir ilde, çadır kurma kavgası bile yapıldı. Sadece İstanbul’da her gün 60 bini aşkın insan burada bir öğün yemek yiyor. Başbakan, diğer siyasileri de yanına alıp çadırda yemek yiyip, yoksullarla aynı olduğunu gösteriyor.

Oysa aynı gün, partisinin yöneticilerinden biri 1 milyon dolarlık rüşvet anlaşması ortaya çıktığı için partideki görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı. Ardından da diğer yolsuzluklar ortaya döküldü.

İftar çadırlarında oruç açanların hepsinin yoksul olmadığını düşünebiliriz. Ama bu insanlar, iftarlarını evlerinde veya lokantalarda, daha iyi koşullarda açamayacak durumda olanlar. Bu da, onların iyi bir yaşam düzeyine sahip olmadıklarını gösteriyor.

Aksi taktirde, işsizler, emekliler, hatta işi olanlar bile saatlerce neden kuyrukta beklesin?

Siyasiler, iftar çadırlarını oya dönüştürmeye uğraşsın, bu çadırlar artan yoksulluğun göstergesi olmaya devam ediyor. Enflasyon her geçen ay biraz daha hızlanıyor, temel gıda maddelerinin fiyatları her ay biraz daha yükseliyor ama ücretler yerinde sayıyor. Böylece, aslında satın alma gücü geriliyor.

Buna karşın başbakan, televizyonda, açılışlarda yaptığı konuşmalarda bir takım rakamlar, çizelgeler, grafiklerle ekonominin ne kadar iyi olduğunu, ücretlerin ne kadar yükseldiğini, sosyal haklarda ne kadar iyileştirme yapıldığını anlatıyor. Rakamlar, inanılmayacak gibi değil!

Ama buna rağmen işsizler iş bulamıyor, çalışanların aldıkları ücret rahatça geçinmelerine yetmiyor. Memurlara ödenen maaştan geçen seneden düşük açıklanan fındık fiyatına, her ay düzenli gelen elektrik, su, telefon, gaz faturalarına kadar yaşam koşulları bu rakamlarla hiç bağdaşmıyor.

Nüfusun küçük bir kesiminin geliri artıyor, yaşam düzeyi korunuyor, daha küçük bir kesimini oluşturan patronların cepleri, kasaları para ile tıka basa dolu. Ama öte yanda, milyonlarca emekçi, her an ramazan çadırına muhtaç duruma düşme tehlikesiyle karşı karşıya.

Böyle bir duruma düşmemek, kendi ayakları üzerinde durabilmek için işyerindeki kötü çalışma koşullarına, düşük ücrete, uzun çalışma saatlerine boyun eğiliyor. Tuzla’da tersanelerde olduğu gibi bir çok fabrikada, inşaatta, işyerinde, taşeronlarda işçiler, en temel iş güvenliği kurallarının yok sayılmasına sesiz kalmak zorunda kalıyor.

Emekçiler, çalışma şartlarını iyileştirmek, ücretlerini yükseltmek istediklerinde işyerinin sınırları en fazla işkolunun durumu gündeme getiriliyor. Oysa tüm emekçileri etkileyen ekonomik ve siyasi kararlar ülke çapında alınıyor, yasal düzenlemeler ülke çapında yapılıyor. Öyleyse, çalışma koşulları, ücretler de aynı şekilde iyileştirilebilir.

Fiyatlar bir merkezden kolaylıkla belirlenebilir, herkesin ücreti fiyat artışları oranında otomatik olarak arttırılabilir. Bunun gibi birkaç basit tedbir, gerçekleri çarpıtmaktan ibaret rakamlar hazırlamaktan daha kolaylıkla alınıp uygulanabilir.

Ancak böyle bir şey, patronların keyfi hakimiyetine, kazançlarına dayalı düzenlerine, kazançlarına dokunmayı gerektirecektir.

Böyle bir şey, ramazan çadırlarına gereksinimi de ortadan kaldıracak olsa da, patronlar ve onların emrindeki siyasi sistem, hükümet bunu istemiyor. Ancak emekçilerin mücadelesi hükümetleri böyle bir siyaset izlemeye mecbur bırakabilir. Yaşam seviyesinin düşmesine karşı tüm emekçilerin ortak bir mücadele yürütmesi gereklidir. (31.08.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 123 - 5 Eylül 2008  Site yaşamını izle Başyazı   ?