Cizre’de 90’lı yıllardan baskı yasalarına
6-7 Ekim Kobani eylemleri sırasında, 27 Aralık’ta ve sonrasında, özellikle Cizre’de, dinci bir örgütken, Erdoğan’ın desteğiyle partileşen Hüda-PAR’ın dahil olduğu çatışmalarda, çocuklar dahil onlarca insan öldürüldü ve hiç biri aydınlatılmadı.
Neredeyse 2 aydan fazla süre boyunca dükkanlar kapalı kaldı, çocuklar okula gidemedi, akşam sokağa çıkılmıyor ve çocuklar da dahil insanlar, polis kurşunuyla öldürüldü. Polis olayları tekrar tekrar kışkırtı.
Utanmadan polisi savunan başbakan, Cizre’deki olayları her zamanki gibi “paralel” yapıya bağladı. Tıpkı önceden “Ergenekona”, daha sonra “Gezicilere” bağlandığı gibi.
Böylece AKP, çözüm sürecini önemsemeden, Cizre’yi bahane edip tüm Türkiye için ikinci “iç güvenlik” baskı yasalarına bahane oluşturdu. Bu yasalar öyle baskıcı ki, burjuva hukukçuları bile OHAL’e benzetiyor.
Önümüzdeki seçimlerde oy kaybedeceğinden korkan AKP, her zaman en iyi yaptığı şeyi tekrar yapıyor: İnsanları korkutuyor, ayrıştırıyor ve yarattığı tedirginlikten nemalanmaya çalışıyor.
Kürt illerinde bitmeyen asker-polis şiddeti, islamcı şiddet devletin siyaseti. AKP, diğer hükumetler gibi bahane bulup “paralele” bağlayarak, eski dostunu dışlayarak, diğer tarikatların oylarının peşine düşüyor.
Kürt halkının sorunları, böyle bir siyaset ile çözülemez. Bölgede ölenler ve yaralananlar yine emekçiler ve yoksullar. Devlet ve sistem, önce bu ortamı yaratıp, sonra en insanlık dışı yöntemleri dayatıyor. Dayattıkları baskı, söyledikleri gibi kitlelerin güvenliği için değil, iktidarlarına karşı çıkacak olan Kürt ve Türk emekçiler için. (03.02.2015)