Charlie Hebdo saldırısı ve Paris’te işlenen cinayetler
Cinayetler, kitleleri dehşete düşürdü. 10 ve 11 Ocak hafta sonu birkaç milyon kadın ve erkek isyan duygularını ifade ettiler. Ancak yöneticiler, ulusal birlik siyaseti iddialarıyla, buna el atarak kullanmak istiyor: Bu emekçiler için bir tuzak.
Evet katiller barbar: Charlie Hebdo hakaret etti bahanesiyle gazetecilerinin çoğunu katlettiler. Bu vesileyle bir temizlik işçisini ve birkaç polisi de katlettiler. 4 kişiyi de Yahudi oldukları için katlettiler. Bu katiller, sadece ifade özgürlüğü düşmanı değil, aynı zamanda tüm özgürlüklerin düşmanı ve bu sebeple de işçi sınıfının can düşmanları.
Katillere karşı, emekçilerin çıkarları temellerinde mücadele etmek gerekir. Çünkü farklı görüşlerin savunulması yasağını dayatmak isteyen şiddet, her şeyden önce sömürülenler sınıfına zarar verecek. Çünkü kökenleri, inançları veya milliyetleri ne olursa olsun, onların karşı koyma, örgütlenme ve haklarını talep etme eylemlerine karşı çıkacaktır. Örneğin 1990’lı yıllarda Cezayir’de, iç savaşta yaşananlar budur. Katiller, önce gazetecilere, sonra kadın haklarını savunanlara ve sonra da sendikacılara saldırdı.
Sözü edilen kişiler için din, her şeyden önce iktidara gelmek için bir araçtır. Onlar İslam dinini ve dini farklılıkları, kan dökerek bir uçurum yaratıp terör yöntemleri uygulayarak “cemaatin” tek temsilcileri olarak kendilerini dayatmak istiyorlar. Emekçiler, bu gibi diktatör heveslilerine karşı, bütün ülkelerin emekçilerinin tek bir cemaat olduklarını, yani sömürülenler olduklarını göstermeli.
Ulusal birlik için yapılan bütün çağrılar reddedilmeli. ABD hükumeti, 11 Eylül 2001 saldırılarının yarattığı tepkileri bahane olarak kullanıp önce Afganistan’a sonra da Irak’a karşı savaş açtı. Hollande da aynı şekilde, tepkileri kullanarak Mali, Orta Afrika ve Irak’a karşı yapılan askeri müdahaleleri haklı çıkarmaya çalışıyor. Hatta Hollande, teröre karşı mücadele bahaneleriyle şimdiden ileride yapılacak askeri maceraların gerekli olduğunu yutturmaya çalışıyor.
Bütün dünyada barbarlığı kim yayıyor? Ortadoğu ile Afrika’nın bazı bölgelerinde ve şimdi de Avrupa’da terör estiren Cihatçı çeteler gökten düşmedi. Bu çeteler, büyük güçlerin Libya, Irak gibi ülkelerde hakimiyetlerini dayatmak için uyguladıkları siyasetin ürünü.
Suikastların ardından “savaş başlamıştır” gibi laflar duyuyoruz. Fransa, zaten çok uzun zamandan beri savaşta. Filistin ve İsrail halkları yarım yüzyıldan beri savaşı yaşıyor!
Büyük güçler, kapitalist grupların çıkarlarını savunmak için devasa bölgeleri talan ediyor ve bombalıyor. Baskı altında tuttukları ülkelerde yoksulluğu, adaletsizliği ve tahammülsüzlüğü dayatıyorlar. İşte bugün yaşananlar, ekilmiş olan şiddet tohumlarının yansımaları. Çünkü barbar uygulamalar, barbarlığa yol açar. Barbarlığa karşı mücadele etmek için kapitalist topluma karşı mücadele etmek gerekir.
11 Ocak günü milyonlarca insan, özgürlük ve hoşgörü için yürüyüşlere katıldı. Ama Hollande, Valls (başbakan) ve Sarkozi ne anlatıyor? Onlara göre güvenlik önlemleri artırılmalı ve göçmenlere karşı daha da sıkı tedbirler alınmalı. Daha da feci olanı; Ulusal Cephe’ye göre idam cezası uygulanmalı!
Terörist gruplar tarafından kullanılan pis katiller bahane edilerek taşralarda bir sürü göçmen kökenli genç taciz ediliyor, şüpheli muamelesi görüyor ve baskılara maruz kalıyor.
Gençler için gerekli olan daha çok cezaevi değil. Üstelik bu cezaevleri cihatçılar için insan devşirme yuvaları. Gençler için gerekeli olan iş, eğitim ve herkese iyi bir gelecek.
Haklı duygular artık bir tarafa bırakılıp onların yerine bilinçli tutum alınmalı ve sınıf mücadelesi ekseninde hareket edilmeli. Çünkü emekçilere karşı olan, ölümcül bir süreç için gerekli zemin gittikçe büyüyor.
Terörizme karşı mücadele iddiaları öne sürülüp biz emekçileri demokrat geçinen, ama dünyayı yakıp kavuran, kan gölüne çeviren hükumetlerin peşine takmak istiyorlar. Hollande, 11 ocakta kitlelerin bir bölümünü Bongo gibi Afrikalı diktatörlerin veya İsrail Başbakanı Netanyahu gibi katillerin peşinden yürüttü. Bu olay Hollande’ın siyasetinin ne olduğunu çok iyi gösteriyor.
Evet bir tuzak olan bu ulusal ittifak kapanına düşmeyelim. Ne Hollande’ın, ne Sarkozi’nin ne de Le Pen’nin emekçiler adına konuşmasına fırsat vermeyelim!
Kökenimiz ne olursa olsun hepimiz emekçiyiz. Sömürülen, baskılara maruz kalan biz emekçiler, bizi sömürenlere karşı tek bir sınıf olarak birlikte hareket etmeliyiz. Daha da önemlisi, insanlığı barbarlığa doğru sürüklemekte olan bu kapitalist düzene karşı çıkmalıyız. LO (12.01.2015)